* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Kelime-i Şehadet bir seçimdir  (Okunma sayısı 321 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Kelime-i Şehadet bir seçimdir
« : Haziran 23, 2018, 08:09:05 ÖÖ »
Kelime-i Şehadet bir seçimdir!

Peygamber efendimizin Ramazan’da çoğaltmamızı tavsiye buyurduğu dört hasletten biri olan ve diğer günlerde de dilimizden düşürmediğimiz “Kelime-i Şehadeti” ne anlama geliyor ve neleri ihtiva ediyor? Kalbimizde ki yeri ve davranışlarımızda ki yansıması nedir?

Kelime-i Şehadet’ in kalben tasdiki (şeksiz, şüphesiz ve tereddütsüz kabulü) ve dille ikrarı ile kişi mümin olmuş oluyor. Böylece o;

 a-Allah’ın varlığına ve tekliğine;

b- Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğine ve

c- O’na Allah’dan gelen vahye yani ilahi mesaja (emir, yasak, ölçü ve değer yargılarına) hür iradesiyle gönülden kabullenmiş oluyor. Kelime-i Şehadetle yapılan bu tercihe İcmali İman (toptan iman) deniliyor ki “Kelime-i Şehâdet’i getirmek;

[a] inanılacak iman esaslarını tespit etmektir.

Yaşanılacak hayat programını,

[c] izinden gidilecek hayat önderini ve

[d] yönelinecek hayat gayesini belirlemektir.”(1)

Burada “inanılacak iman esaslarını tespit etmektir” derken dinimizin her hususta ki ilkeleri kalbi olsun, fiili olsun bu tanımın içindedir. Zira biz Kelime-i Şehadet’i getirmekle İslamın tüm varlık, olay ve davranışlar için koyduğu; namazın, orucun, doğruluğun, merhametin, tesettürün farziyeti; yalanın, zulmün, içkinin, kumarın, açık saçıklığın haramlığı gibi tüm hükümlere kalben “evet” mührünü basmış oluyoruz. Demek ki amellerin hükmünü kabul etmek iman; bizatihi onların uygulanması ise ameli bir meseledir. Müminin sergilediği her eylem bir yönüyle inançla diğer yönüyle de amelle ilgilidir. Elmalılı merhum bunu şöyle ifade eder: “.. iman, amel demek değildir. Amelin farz oluşuna iman ile, o ameli yapmak birbirinden farklıdır” (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim, c.1, s. 173, 174)

Bu nedenle amelle ilgili hususlarda; tesettür füruattandır, olmasa da olur; içki, kumar, yalan söylemek, namaz kılmamak  ameli bir konudur ve imanla ilgisi yoktur gibi anlayışlar yanlıştır. Amelin imandan bir cüz olmaması ayrı, amelin imanla ilgisinin bulunmaması tamamen ayrı bir husustur.

İman bir ağacın kökü, ameller de dalları ve yaprakları gibidir. Kök ve dallar ayrıdır ama birbirlerinden kopuk ve  alakasız  değildir. Dalları olmayan kökler, kütük; köksüz  kalan dallar da sadece odun olmaya ve kuruyup yanmaya mahkumdur. Bilindiği üzere imanın (amentünün) şartlarından biri de “Kitaplara imandır”. Kitaplara iman ederken onlardaki ayetlerin gerektirdiği amellere de iman etmiş olmuyor muyuz? O halde amellerin iman esasları ile alakası yoktur, diyebilir miyiz? 

Kelime-i Şehadet, İslam dininin tabir caizse DNA’sıdır. İslamın sunduğu her emrin kabulü ve yasakladığı her haramın reddi imanın  içindedir.

İşte Kelime-i Şehadet’in icmali iman olmasının mana ve mahiyeti budur. Söz buraya gelmişken şu ayet-i celileyi ve Efendimizin bir hadis-i şerifini hatırlamamız ne denmek istendiği hususunda yeterli olacaktır:

“Güzel söz, kökü (yerde) sâbit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. Ki o ağaç, Rabbinin izni ile her zaman yemişini verir. Allah, öğüt alsınlar diye insanlara böyle benzetmeler yapar“ (İbrahim,24) (3)

Bu âyet-i celîle ile ilgili şu açıklamalar konunun önemini çok net bir şekilde ortaya koymaktadır: 

“Güzel söz güzel ağaca benzetiliyor. Çünkü ağacın diri kalması için nasıl sulanmaya, bakılmaya ihtiyacı varsa, bunlar bulunmadan kurursa kalpteki iman ağacı da böyledir. Eğer sahibi faydalı ilim, sahih amel, zikir ve tefekkürle her zaman bakıp onu gözetmezse kuruyabilir.

Bir hadis-i şerifte: ‘Elbise nasıl yıpranır eskirse, kalpteki iman da öylece yıpranır, eskir. O halde imanınızı daima tazeleyin’ denerek bu gerçek dikkatlerimize sunulmuştur.(Diyanet Vakfı Meâli)

“İman yetmiş (veya altmış) küsur özelliktir (şu’bedir). En yükseği, ‘Allah’tan başka ilâh yoktur’ demek; en aşağısı ise, eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imanın bir bölümüdür.”

“..hadisimizin ifadesinden imanın bir asıl yapısı (ki, o kalp ile tasdiktir) bir de o yapının dalları, şubeleri olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bazı âlimlerce işaret edildiği gibi hadiste iman ağaca benzetilmiş gibidir. (Heyet, İmam Nevevi Riyazü’s Salihin Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Trc. Ve Şerh, Erkam Yayınları, İst. 2002, c.I, s.461, Hadis No 127)

“Amentü” diye ifade olunan altı esas bunun açılımı olup buna da Tafsili İman (Ayrıntılı İman) denir.

“Âmentü billâhi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusulihî ve’l-yevmi’l-âhiri ve bi’lkaderi hayrihî ve şerrihî mine’llâhi teâlâ” Bu cümlelerin Türkçe karşılığı şöyledir: “Ben, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere, hayır ve şer her şeyin Allah’ın yaratmasıyla olduğuna inandım”.

İşte Müslümanın âmentüsü yani inanç esasları bu cümlelerde formüle edilmiştir.

Kelime-i Şehadet’in ilk cümlesi olan “La İlahe illallah” ile Allah’ın varlığına ve tekliğine iman sözü vermiş oluyoruz, demiştik. Peki biz Allah’ın birliğine iman ederken neleri kastetmiş oluyoruz? İnşallah önümüzde ki hafta cevaplandırmaya çalışacağız.

Evet. Kafiri mü’min, köleyi Halık’ın temsilcisi yapan, cehennemliği cennetlik kılan Kelime-i Şehadet işte böyle kutlu bir seçimdir.

Tabi ki bundan da daha önemlisi her zaman, her yerde ve her hususta ki tercihlerimizi, seçimlerimizi bu ruha ve şuura bağlı olarak gerçekleştirebilmek ve iman çizgisinde yol alabilmektir. Ne mutlu bu yolun yolcularına!

Süleyman Önsay.