* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: KIYAMET GERÇEĞİ VE BAKIŞIMIZ  (Okunma sayısı 290 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
KIYAMET GERÇEĞİ VE BAKIŞIMIZ
« : Temmuz 06, 2019, 09:06:26 ÖÖ »
KIYAMET GERÇEĞİ VE BAKIŞIMIZ

İslam dininin inanç esaslarına göre Kıyametin ne zaman vuku bulacağı sadece  Allah’a ait bir husustur. Yalnız Rabbimizce bilinen bu olayla ilgili olarak mü’minin bakışı ve tavrı şudur: Mü’min, her an bunun meydana gelebileceği bilinç ve duyarlığı içinde hareket eder. Onu ne belirli tarihlerde bekler, ne de onun alametleri ile ilgili rivayetlerin ortaya çıkıp çıkmadığına bakar. Her an onun gerçekleşebileceği beklentisiyle yaşar.

Elbette “Kıyamet alâmetleriyle ilgili olarak hadis kitaplarımızda pek çok rivayet ve bilgi bulunmaktadır.

Âhiretle ilgili diğer konularda olduğu gibi kıyamet alâmetlerinin mahiyeti konusunda da gerçek bilgi sahibi yüce Allah’tır. Onların gerçek yüzü bilinemez. Ancak bazı yorumlar yapılabilir, mahiyeti ise Allah’a havale edilir. (Komisyon, İLMİHAL,İSAM,  c.I, s.1241)

Kıyamet konusunda şu sahih bilgileri bir kez daha hatırlayalım:

“Kur’an’da kıyamet günü; saat, vâkıa (kesin olarak meydana gelecek olan), et-tâmmetü’l-kübrâ (en büyük felâket ve belâ), hâkka (gerçek olan), gaşiye (şiddetiyle birden bire halkı saran), karia (kapıyı çalacak gerçek) gibi isimlerle de anılmıştır.

Kıyamet günü önce müminlerin ruhları alınarak âhirete göçmeleri sağlanacak, böylece kıyamet, insanların kötüleri ve kâfirler üzerine kopacaktır (Buhârî, “Fiten”, 5; Müslim, “Fiten”, 53; İbnMâce, “Fiten”, 24).

Kıyametin ne zaman kopacağını ancak Allah bilir. Bu konuda ne Hz. Peygamber, ne O’na vahiy getiren Cebrâil (a.s.), ne de zamanı gelince kıyamet olayını fiilen gerçekleştirmekle görevlendirilecek olan İsrâfil (a.s.) bile bu bilgiye sahiptir. Yüce Allah kıyametin kopacağı zamanı ancak kendisinin bildiğini çeşitli âyetlerde ifade etmiştir. Bu konudaki bazı âyetlerin meâli şöyledir:

“Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah katındadır...” (Lokmân 31/34).

“Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. O, göklere de yerlere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah katındadır. Ama insanların çoğu bilmezler” (el-A‘râf 7/187).

Cibrîl hadisi diye bilinen rivayette Cebrail (a.s.) iman, İslâm ve ihsan kavramlarının ne anlam ifade ettiğini Hz. Peygamber’e sorduktan sonra kıyametin ne zaman kopacağını sormuş ve şu cevabı almıştır:

“Bu meselede kendisine soru sorulan, sorandan daha bilgili değildir” (Buhârî, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 1; EbûDâvûd, “Sünnet”, 15).

Müslüman için önemli olan, kıyametin ne zaman kopacağını bilmek değil, onun kopmasıyla başlayacak olan ebedî hayata gerektirdiği şekilde hazırlanabilmektir. Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek mümkün değildir. Ancak Hz. Peygamber bazı hadisleriyle onun yaklaştığını gösteren alâmetlerden insanları haberdar etmiştir. (Komisyon, İLMİHAL,İSAM,  c.I, s.121,122)

Şu ilahi ikazı unutmayalım:

 “Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alametleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!”  (Muhammed 18-19)

 “Mekke kâfirlerinin kıyametin kopmasını beklemelerini kınayan âyet, kıyametin alâmetlerinin geldiğini hatırlatmaktadır. Hz. Peygamber’in gönderilmesi, ayın ikiye ayrılması gibi olaylar bu cümledendir.” (Diy.Vakfı Meali)

“Kıyamet alâmetleri, kıyametin yaklaştığını gösteren olaylar ve oluşlardır. İman konularını içeren kaynaklarda, ilgili rivayetlere dayanılarak bu alâmetlerin küçükleri ve büyükleri hakkında geniş bilgiler verilmiştir. Burada ‘geldiği bildirilen alâmetler’in neler olduğu konusunda çeşitli yorumlar yapılmıştır. Muhammed aleyhisselâm son peygamber, İslâm da son dindir. Şu halde gelmiş bulunan en önemli ve objektif alâmetler bunlardır.

Peygamberimiz bir hadislerinde, orta ve işaret parmaklarını birleştirerek ‘Benim gönderilmem ile kıyamet birbirine şu iki parmak kadar yakındır’ buyurmuşlardır (Buhârî, “Talâk”, 25; Müslim, “Cum’a”, 43; “Fiten”, 135).

Tabii buradaki yakınlık izafî bir yakınlıktır, dünyanın ve İnsanlığın ömrünün son dilimidir. Bu dilim bütüne nispetle küçüktür, ama kendisi bizim ölçülerimize göre önemli ölçüde uzun ve büyük olabilir. (Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Muhammed, 18-19’un açıklaması)

Sözlerimizi Kıyamet’e bakışımızı vurgulayan şu veciz ifadelerle noktalayalım:

“Kur’an, kıyameti sık sık anar. Öyle ki, sahabe, kıyametin bugün yarın kopmasından kuşkulanmış, ürkmüştür. İşte, İslam’daki kıyamet telakkisinin öbür dinlerdeki kıyamet inancından farkı burada beliriyor.

Öbür dinlerde  kıyamet, kainatın sonuna ait bir bilgi ve haber olmaktan öteye geçmezken, İslam’da kıyamet inancı ve duygusu, hayatın içine girer ve bir nevi ‘kıyamet şuuru’ halini alır. Bu şuurla donanmış Müslüman, her saat Yaratıcının karşısına çıkacakmışcasına bir hazırlık içindedir.

Yani, kıyamet öylesine hayatla iç içedir ki, hayatı kabartmalaştırır ve müslümanı, her anını şuurla izleyen, bir kendi kendinin bekçisi, gözcüsü yapar. Yani, kıyamet, müslümanın içinde, onun her davranışını kaydeden ikinci tür bir melek gibi, onunla birliktedir, ondan kopmaz ve ayrılmaz.

Öbür dinlerde kötümserliğe ve hareketsizliğe veya dünya taparlığa götürüşüne karşılık, İslam’da canlı tutan bir iç motiftir, ölümden önce gelebilecek toptan bir ölüm gibi, Müslüman şuurunun metafizik özü, bu dünyada öte dünyanın bir mayasıdır.” (Sezai Karakoç, Kıyamet Aşısı, s.7,9)

Süleyman Önsay.