* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLMEK  (Okunma sayısı 278 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLMEK
« : Temmuz 20, 2019, 09:15:43 ÖÖ »
el-Ba’sü ba’del-mevt! - ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLMEK

“Öldükten sonra tekrar dirilmek” anlamına gelen ba‘s, âhiret hayatının en önemli devrelerinden biridir. Kıyametin kopmasından sonra İsrâfil (a.s.) sûra ikinci defa üfürecek ve bütün canlı yaratıklar tekrar diriltileceklerdir.

Yüce Rabbimiz öyle buyurdu:

“Sur’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!” (ez-Zümer 39/68)

“Birinci Sûr’da Allah’ın dilemesiyle ölmeyip kalanların, Cebrail, Mikâil, İsrâfil, Azrâil veya hamele-i arş ya da rıdvan melekleri, hûriler, cennetin hazinedârı olan Mâlik’le cehennem bekçileri olan zebâniler olduğu belirtilmiştir. Bu âyete göre nefha yani sûra üfürüş ikidir. Birincisi ölüm sûru, ikincisi de ba’s yani dirilme sûrudur.” (Diy. Vakfı Meali)

Ehl-i sünnet inancına göre tekrar diriliş, hem beden hem de ruh ile olacaktır. Buna göre insan, öldükten ve çürüdükten sonra, Allah, onun bedenine ait aslî parçaları bir araya getirecek (veya benzerini yaratacak) ve ruhu buna iade edecektir. Yasin Suresinde bu şöyle ifade buyurulur:

“Nihayet Sur’a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.” (Yâsîn 36/51)

İşte bu toplanmaya “Haşr” bunun cereyan edeceği sahaya da “Mahşer” denir. Bu toplanmada karşılıklı bir tanışma ve konuşma gerçekleşecektir. Yunus Suresinin 45. ayeti celilesinde şöyle buyurulmaktadır:

“O gün insanlar birbirleriyle konuşacaklar da” (10 Yunus, 45)

Evet mahşer meydanında önce bir tanışma safhası olacaktır. Yeniden diriltilenler “Dünyada olduğu gibi, birbirlerini tanıyacaklar. Bu tanışma, kınama ve birbirini rezil etme tanınmasıdır. Biri diğerine:

‘Beni sen aldattın ve saptırdın’ der. Yoksa bu tanışma sevgi ve muhabbet tanışması değildir.” (M.A. es-Sabuni, Saffet’üt Tefasir, Ensar Neşriyat, c.3, s.42) ]

Şifa tefsirinde bununla ilgili şu yoruma yer verilmektedir; “ ‘O gün insanlar birbirleriyle konuşacaklar da’. Yani mahşer yerinde bir araya geldiklerinde birbirlerini tanıyacaklar. Bu anasıdır, bu babasıdır, bu komşusudur, bu dayısıdır, bu amcasıdır, bu arkadaşıdır, bu camideki safta beraber namaz kıldığı arkadaşıdır, veya bu meyhanede içki içtiği arkadaşıdır veya şu beraber rüşvet işini hallettikleri arkadaşıdır. Veya şu faiz işini hallettikleri arkadaşıdır, veya şu insanlara zulmettikleri arkadaşıdır veya şu insanlara zulmetmek için beraber kanun çıkardığı arkadaşıdır.

Yani bütün bunları orada tanıyacaklar. Ama bu tanışma bizim cami önünde tanışma, evlerde tanışmamız gibi değil ha. Beni bu hale düşüren sensin, beni cehenneme sevk eden sensin, sen olmamış olsaydın ben buralarda olmamış olacaktım diye çekişecekler...

..Tanıyacaklar ama beni bu yola düşüren babam ve anamdı. Benim bu cehenneme girmeme sebep olan arkadaşımdı veya oğlumdu veya komşumdu, onunla karşı karşıya geldiğimde bari bu dünyada bana bunun belası dokunmasın diye birbirlerinden kaçacaklardır.

Fakat daha sonra insanların dünyada yakınlığı bulunanlarla bağı kopacak, herkes başının derdine düşecek, dünyadaki iman ve ameline göre ya mutlu ve sevinçli olacak ya da kederlere boğulacaktır.(Bk. Abese 80/33-)”

“Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar, gülerler, sevinirler. O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler. Onları bir siyahlık bürür. İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır.”

“Öyle ise kaçmayacak dostlar edinelim. Annelerimize, babalarımıza, çocuklarımıza, hanımlarımıza, arkadaşlarımıza, dostlarımıza ve komşularımıza sahip olalım. İslami çizginin dışına çıkmamaları için gayret sarfedelim. O zaman da tanışacağız. Yasin suresinin beşinci sahifesinde (55-58. Ayetler):

‘Onlar ve onun eşleri, yani karı koca, çocuklar, yakınları, analar babaları bir araya gelecekler ve gölgeler altında ve kanepeler üstünde, altlarından ırmaklar akar, üstlerinden meyveler sarkar, öyle bir hayatı onların dostlarıyla beraber yaşayacaklarını’ Allah (c.c.) bize müjdeleyiveriyor. Buna erişebilmek için aynı güzel hayatı birlikte yaşamak lazım. “Ahireti inkar edenler zarar etmişlerdir ve onlar doğru yolu bulamazlar, hidayete eremezler” diyor Allah (c.c).

Kur’an-ı Kerim’de ağırlık olarak birinci derecede Allah’a imandan, ikinci derecede ahirete imandan bahseder. Birçok ayet-i kerime, ahiret imanını bize hatırlatıp durmaktadır. Çünkü insanların bu dünya hayatında en büyük mucizesi; bir işi yapmaya veya bir kötülükten alıkoyan iç dünyasındaki müeyyidesi ahirete olan imandır…”

Hal böyle iken;

“..siz bir kısım insanlara, yahu ahiret var, soru var, sual var, mahşer var, cehennem var, sırat var, dediğinizde:

‘Yahu şunlardan bahsetme geçelim başka konuya’ derler. Niye?

Hani haram bir lokma tam boğazından geçerken ‘yahu ahiret vardır’ derseniz o tatlı lokma ona zehir gibi gelir. Yani ağzının tadını bozduğunuz için öyle konulara girmek istemiyorlar adamlar. Yani hayatlarını tatlı bir şekilde yaşarken tutup da cehennemden bahsetmek!...

Allah (c.c.) ayet-i kerimesiyle bize hep cehennemi, Sırat-ı, hesabı ve oranın dehşetini haber veriyor ki, haram yemeyin, yetimin malına el uzatmayın, komşunun namusuyla oynamayın, faizi midenize indirmeyin, rüşvetle işlerinizi halletmeyin, Rabbimin kitabına karşı kitap icad etmeyin. Yoksa karşınızda cehennem var diyor.

Ama bu geçici dünyanın zevkini tadalım diyen insanlar, cehennemden bahsedilen meclislere pek gelmeyi arzu etmiyorlar, çünkü ağzımızın tadı kaçıyor diyor adamlar.

Allah (c.c.) de diyor ki onlar da orada kaybedecektir. (Mahmut Toptaş, Şifa Tefsiri, c. 3, s. 460)

Evet, Rabbimiz ikaz ediyor:

“Allah onları mahşerde topladığı vakit, Allah’ın huzuruna çıkarılacakları uyarısını asılsız sayanlar ve doğru yolda yaşamamış olanlar hüsrana uğramış olacaklar.” -10 Yunus, 45-

“İşte bu manzaranın ışığı altında ortaya çıkıyor ki, bütün güçlerini ve enerjilerini bu kısacık yolculuğa harcayanlar, Allah’ın huzuruna çıkarılmayı yalanlayanlar, ahirete önem vermeyip bu kısacık yolculuğa, dahası bir çırpıda başlayıp-biten hayata gömülenler, Allah’ın huzuruna çıkarılmaya ve O’nu razı etmeye hazırlanmayanlar, sürekli olan ahiret yurdunda uzun süre yaşamaları için bir çalışma yapmayanlar, kesin biçimde hüsrana uğrayacaklardır:

‘Allah ile karşılaşacaklarını yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır, onlar doğru yolu bulamamışlardır.’” (Seyyid Kutup, Fi Zılalail Kur’an)

Süleyman Önsay.