KIYAMETİN HALLERİ
İslam Ansiklopedisinin “Kıyamet” maddesinde şu bilgiler sunulmaktadır:
Kıyamet hallerini sûra üfleniş, ba’s, haşir, hesap, cennet ve cehennem durakları olmak üzere beş merhalede incelemek mümkündür.
1. Kur’ân-ı Kerîm’de kıyametin fiilen kopması “sûra üflenmek” eylemiyle ifade edilmiştir. Genellikle “üflemeye yarayan boynuza benzer boru” diye anlam verilen sûrun mahiyeti hakkında sahih bilgi bulunmamaktadır... On âyette geçen “sûr” ile.. aynı mânada kullanılan “nâ-kür” kelimeleri (el-Müddessir 74/8) yer aldıkları âyetlerin muhtevaları çerçevesinde ele alınınca üflenişin iki defa olacağı anlaşılır. Bunların birincisi yer küresinin bağlı bulunduğu kozmik sistemin değiştirilmesini, ikincisi de bütün ölülerin diriltilip kabirlerinden hesap meydanına hareket etmesini sağlamak için olacaktır...
Sûra ilk üflenişin ve dolayısıyla kozmik düzende meydana gelecek değişikliklerin dehşetini tasvir eden birçok âyet vardır. Bu tür âyetlerin beyanına göre sûra bir defa üflenmekle yer küresi dağlarıyla birlikte yörüngesinden çıkarılıp parçalanacak, olup bitmesi gereken mutlaka gerçekleşecek, gök de yarılıp düzensiz bir şekle bürünecek (el-Kakka 69/13-16) o gün güneş dürülüp karanlığa gömülecek, yıldızlar kararıp dağılacak, dağlar yerlerinden koparılıp parçalanacak, vahşi hayvanlar bir araya getirilecek, denizler kaynatılacak (et-Tekvir 81/1-6) insanlar şaşkın şaşkın uçuşan pervanelere benzeyecek, dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır. (el-Karia 101/4-5) Bu âyetlerin mutlaka vuku bulacağını vurgulayarak tasvir ettiği kozmik değişikliğin mahiyeti bilinmese de yine Kur’an’da beyan edildiği üzere maddeden oluşmuş ve hacim taşıyan bir âlem teşkil edilecektir. Yerin başka bir yer, göklerin de başka gökler olacağını ifade eden İbrahim süresindeki âyetle (14/48) Tâhâ süresindeki âyetler, kısmen açıklık getirmektedir (20/105-107): “Sana kıyamet gününde dağların ne olacağını soracaklar. De ki: Rabbim onları ufalayıp savuracak, böylece yeri dümdüz bir alan haline getirecek, orada ne iniş ne de bir yokuş görebileceksin.”
Kur’ân-ı Kerîm’de âhiret âleminin fizik yapısı ve onunla bağlantılı olarak tasvir edilen kıyamet hallerine dair birçok âyetin lafız, üslûp ve muhtevası göz önünde bulundurulduğu takdirde İslâm filozoflarının iddia ettiği gibi haşrin cismanî değil ruhanî olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. Duyulara ve onların verilerinden faydalanan aklî istidlale dayanan beşerî bilginin sınırları dışında kalan âhiret âlemi hakkında öncel tahminlerle hüküm verme yönteminin bilim ve düşünce kurallarıyla bağdaşmayacağını belirtmek gerekir...
2. “Uykudan uyandırmak, yeniden diriltmek” anlamına gelen ba’sın sûra ikinci üflenişle başlayacağı anlaşılmaktadır. Sûra iki defa üflenişi bir arada zikreden Zümer süresindeki âyette, “Ona bir daha üflenince insanlar bir anda ayağa kalkıp etraflarına bakacaklardır” denilmekte (39/68), Yâsîn süresindeki ifade de bunu desteklemektedir (36/51). (İslam Ansiklopedisi, c.25, s.518, “Kıyamet” md.)
“Nihayet Sur’a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.”(51)
“(İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın vadettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler.”(52)
“(O) sâdece (korkunç) bir sestir; onlar hemen o anda huzûrumuzda hazır bulundurulan kimseler olarak, toplanacak olanlardır.” (53) Yasin suresinin 53. ayeti ile ilgili Bediüzzaman merhumun şu yorumu ne kadar dikkat çekicidir:
“Bahar mevsiminde birkaç gün zarfında, nev’-i beşerin (insanların) umûmundan bin def’a ziyâde olan umum ağaçların bütün yaprakları, evvelki baharın aynı gibi birden mükemmel inşâ edilmeleri ve yine umum ağaçların umum çiçekleri ve meyveleri ve yaprakları, geçen baharın mahsûlâtı gibi, berk (şimşek) sür’atinde îcâdları (yaratılmaları), hem o baharın mebde’leri (başlangıçları) olan hadsiz tohumcukların, çekirdeklerin, köklerin, birden berâber intibahları (uyanmaları) ve inkişâfları (büyümeleri) ve ihyâları (diriltilmeleri), hem kemiklerden ibâret olarak ayakta duran emvât (ölüler) gibi bütün ağaçların cenâzeleri bir emir ile def‘aten (âniden) “Ba’sü ba’del-mevt” [Öldükten sonra dirilme]’ye mazhariyetleri ve neşirleri, hem küçücük hayvanât tâifelerinin hadsiz efradlarının gayet derecede san’atlı bir sûrette ihyâları, hem bilhassa sinekler kabîlelerinin haşirleri (yeniden diriltilmeleri) ve bilhassa dâimâ yüzlerini, gözlerini ve kanatlarını temizlemekle bize abdesti ve nezâfeti (temizliği) ihtâr eden ve yüzümüzü okşayan gözümüzün önündeki sinek kabîlesinin bir senede neşrolan efrâdı (çoğaltılan ferdleri), benî-Âdemin (Âdemoğullarının) Âdem zamânından beri gelen umum efrâdından daha fazla olduğu hâlde, her baharda sâir kabîleleriyle berâber birkaç gün zarfında inşâları, ihyâları, haşirleri elbette kıyâmette ecsâd-ı insâniyenin (insan cesedlerinin) inşâsına bir misâl değil, belki binler misâldirler.” (Şuâ‘lar, 2. Şuâ’, 32) -Hayrat Vakfı Meali, s.442-
Ba’si konu edinen âyetler kabre atıf yapmakta, ancak yeni diriltmenin mahiyeti hakkında bilgi vermemektedir. Çürümüş kemiklerin yeniden hayata kavuşturulmasını aklına sığdıramayan inkarcıyı eleştiren âyetler, bunun imkân dahilinde olduğunu ilk yaratılış örneğini hatırlatarak kanıtlamakta (Yasin, 36/77-79) aslında göklerin ve yerin yaratılmasının insanları yaratmaktan daha muazzam bir şey olduğu (el-Mü’min, 40/57: en-Naziat, 79/27), bunu gerçekleştirmekten âciz kalmayan Allah’ın ikinci yaratmayı da gerçekleştirmeye elbet muktedir olduğu belirtilmektedir.(2r-Rum, 30/27; Kaf, 50/15). Bunun yanında Hz. Peygamber’den nakledilen bir hadise göre sûra iki üflenişin arasında kırk yıl kadar bir zaman geçecek ve ba’s, bedenin kuyruk sokumunda bulunan çürümeyen tek unsur durumundaki maddeden (acbü’z-zeneb) geliştirilecektir... Ayrıca kabrinden ilk defa Hz. Muhammed’in kalkacağı belirtilmiştir... (İslam Ansiklopedisi, c.25, s.518, “Kıyamet” md.)
Sözlerimizi şu olay ve bununla ilgili inen ayet-i celilelerle noktalayalım:
As (Asi) bin Vail, eline bir kemik parçası alarak Resulullah (a.s.)`ın yanına geldi. Kemiği elinde ufaladıktan sonra: “Ey Muhammed! Şu ufalanmış parçalar mı yeniden diriltilecek?” dedi. Resulullah (a.s.) da: “Evet. Allah şunu diriltir. Sonra seni öldürür, sonra diriltir. Sonra seni cehennem ateşine sokar” diye buyurdu. Bu olayın ardından şu ayeti kerimeler indirildi. (Hasan Varol Meali)
“İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.” (Yasin,77)
“Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: ‘Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ diyor.” (Yasin,78)
“De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.” (Yasin,79)
Süleyman Önsay.