Önemli olan ulaşmak mı değerlendirmek mi?
Yeni bir üç aylar ve kandiller dönemine ulaştık. Tabi ki insan için asıl önemli olan ve değişmeyen gerçek; takvim yapraklarının neyi gösterdiği değil. ömürlerin nasıl geçtiği ve neleri neye göre ortaya koyduğudur.
Allah’ın bir lütfu olarak bizlere sunulan hayatın tüm yıllarını, aylarını ve günlerini hatta anlarını bile gereği gibi değerlendirebilmektir, asıl önemli olan!
Genellikle zamanının kıymetinin bilinmesinin önemi anlatılırken vakit sözcüğünden hemen sonra nakit kelimesi dilimizin ucuna geliverir. “Vakit nakittir, efendim” denilerek zamanın önem ve değeri vurgulanmaya çalışılır. Vaktin kıymetini böyle parayla ölçmeye kalkanlar şu veciz ifadelerin ortaya koyduğu gerçeği herhalde hiç düşünmemiş olsalar gerektir:
“Vakit nakittir, ama yüz dirhem altınla bir karışlık zaman satın alamazsınız” 1. “Hiç kimse, geçmişini satın alacak kadar zengin değildir” 2. Aslında vakit kâinattaki tüm nakdî ve aynî değerleri aşan bir kıymettir. Hatta kendi dışında ki tüm nimetlere varlık ve önem kazandıran bir değerdir. Dünyada vaktini tamamlayanın artık nesi vardır ki!..
“Vakit, hayattır” diyen şehid Hasan el-Bennâ (rh.a.) bu hususta en güzel, en özlü tanımı yapmıştır. Şu îkaz da bu gerçeğin bir başka şekilde vurgulanmasıdır: “Hayatınızı seviyorsanız, zamanınızı boşa geçirmeyiniz. Çünkü zaman hayatın tâ kendisidir” 3.
İslâm dünyasının bugünkü duruma düşmesindeki en büyük etkenlerden birinin de zamanla olan ilişkiyi ayarlama melekesini kaybetmesi olarak değerlendiren bir düşünce adamımız bu hususta şunların altını çizerek bizleri uyarır:
“Zamanın fethi, uzayın fethinden önemli ve aslında o fethin de sebebidir...
Ancak, zamanı kullanmasını bilenlerdirki, medeniyetler kurmuşlar ve arkalarında onları unutturmayacak eserler bırakmışlardır. Zamanın nabzını elinden kaçıranlar ya da zamanı bir sel, bir çığ haline getirip sürüklenenler ise, zamanla olan yarışı yitirmişler ve zamanın gözünde arkeolojik malzeme olmuşlardır.” 4
Zamanı kullanma melekesini yitirerek bugün kültürünü, medeniyetini, hayat tarzını arkeolojik ve folklorik değerlere indirgeyen kendilerini de ikinci sınıf dünya insanı seviyesine düşürten sözde müslümanların, zaman bağlamında yaptıkları bir tek şey vardır. O da zamana sövmektir!
“Hepimiz biliriz ki, özellikle insanların başına gelen kötü olayları feleğe izafe etmek oldukça yaygın bir inançtır. Bu inanç birçok deyimde de ifadesini bulmuştur. Nitekim ‘feleğin çemberinden geçmek’,‘kahpe felek’, ‘feleğin sillesini yemek’ vb. ifadeleri hemen hepimiz bilir ve şuursuzca kullanırız...İşte Hz. Peygamber’in ‘zamana sövmeyiniz’ sözüyle işaret ettiği husus da budur, yani feleğe sövmektir...
İslâm’a göre başımıza gelen her türlü olay, iyi olsun, kötü olsun, Allah’ın yaratması sonucudur...felek, yani zaman denen şey de Allah tarafından yaratılmıştır ve Allah’ın iradesine boyun eğmek durumundadır.
Bu durumda, bir kişi başa gelen kötülükler ve musıbetler karşısında feleğe ‘kahpe felek’ diyerek sövmekle, aslında felek dediğimiz zamana değil, zamanı yaratan Allah’a sövmüş olmaktadır.” 5
Mümine düşen zamana sövmek değil; zamana hakim olmak, onun her parçasını “Hayata yeniden başlasaydım, saniyelerin nabzını tutardım” 6 diyen ünlü yazar gibi değerlendirebilmektir. Kaldı ki bu kişisel bir tercih meselesi değildir. Bu, Yüce Kur’an’ın ilâhi bir emridir. Allah (c.c.) şöyle buyurdu:
“O halde işini bitirince hemen kalk.” 7 Yani, “Önemli işlerden birini tamamlayınca ardından başka bir işe yönel ki böylece bütün vakitlerini önemli işlerle değerlendirmiş olasın.” 8
-----------------------------------------------------------
1 Shakesepare. Bk. Tayyip Karakaya, Güzel Sözler Antolojisi, s.313.
2 Oscar Wilde. Bk. Ali Ünlü,Vecizeler- Öğütler-Parolalar, s.481.
3 Benjamin Franklin, Bk. Ali Ünlü,a.g.e
4 Sezai Karakoç, günlük yazılar IV gün saati, İst. 1986, s. 17.
5 M. Hayri Kırbaşoğlu, Sünnet’ten Çağa Elli İki Mesaj, İlâhiyât, Ankara 2005, s.36.
6 Dostoyevski, Bk. Ali Ünlü, a.g.e., s. 481.
7 İnşirâh, 94/7.
8 Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve Diğerleri, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, DİBY, c.5, s.585.
Süleyman Önsay