RAMAZA'A BAKIŞ!
Önümüzdeki çarşamba günü nasip olursa Ramazan ayının ilk gününe kavuşmuş olacağız. Biz bugün bu ay ile ilgili Peygamberimizin irad buyurduğu bir hutbesini konu alan ve yorumlayan bir makaleyi(*) sizlerle paylaşacağız:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize Şabân ayının son günü bir hutbe irâd etti ve şöyle buyurdu:
“Ey müslümanlar!
Büyük ve mübârek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde “bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin bulunduğu bir aydır.
Bu ay, Allah Teâlâ’nın, gündüzlerinde orucu farz; gecelerinde teravih namazını nâfile olarak meşru’ kıldığı (mübârek) bir aydır.
Bu ayda kim bir hayr işlerse başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir farzı edâ eden de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getiren gibi sevap kazanır.
Bu ay, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir.
Bu ay, ihsan, yardım ve eşitlik ayıdır.
Bu ay, mü’minin rızkının arttığı bir aydır.
Kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği müslümanın aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin onun kazandığı kadar da ayrıca sevap kazanır.”
- Bizim hepimiz bir oruçluyu iftar ettirecek imkana sahip değildir… dediler.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem;
“Allah Teâlâ bu sevabı bir oruçluyu bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir” buyurduktan sonra hutbesine şöyle devam etti:
“Bu ay, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır. Kim (bu ayda) emri altındakilerin yükünü hafifletirse Allah onu bağışlar ve cehennemden âzâd eder.
Bu ayda dört şeyi çok yapınız. Bunların ikisi ile Rabbinizi hoşnud edersiniz; ikisinden de zâten uzak kalamazsınız.
Rabbinizi hoşnud edecek iki işiniz; lâ ilâhe illellah diyerek Allah’ın birliğine şehâdet etmeniz ve bağışlanma dilemenizdir.
Uzak kalamayacağınız öteki iki şeye gelince, onlar da Allah’dan cenneti isteyip cehennemden kurtulmayı dilemenizdir.
Kim bir oruçluyu doyuracak olursa, Allah onu benim havuzumdan sulayacak o da cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.” (İbn Huzeyme, Sahih, III, 191-192,(Thk. M.M.A’zamî), Beyrut, 1975)
Peygamber Efendimiz’in hutbesi pek açık ve nettir. Ancak biz yine de dikkatimizi çeken birkaç nokta üzerinde bilhassa durmakta yarar görmekteyiz.
Peygamber Efendimiz, Ramazan-ı şerîfi mü’minlerin ferdî hayatları ve âhirete yönelik olarak kendilerine kazandıracağı neticeler açısından tanıtmıştır. Çünkü her müslüman kavuştuğu Ramazan ayından mutlaka kendisi için bir şeyler bekleyecektir. Bu beklentiler de elbette onun dünya hayatı ile ilgili olduğu kadar hatta belki de daha çok âhiret hayatına yönelik olacaktır. Çünkü mü’min için gerçek istikbâl âhirettir.
Öte yandan; bilinen bir gerçektir ki, kişileri fert fert iyileşmeye teşvik etmek, toplumu belli bir iyileşmeye sevk etmektir. Çünkü cemiyetler fertlerden teşekkül etmektedir. Çünkü sevinçler ve güzellikler paylaşıldıkça büyür. Ramazan sevinci de paylaşıldığı ölçüde toplumu bürür.
Sevgili Peygamberimiz aleyhissalâtü ve’s-selâm Efendimiz, Ramazan’dan yararlanmak için ille de belli ölçüde maddî imkanlara sahip olmak gerekmediğini açıklamıştır. O, bu beyânı ile sanki “Allah Teâlâ rahmeti için baha değil bahâne ister” demek istemiştir. Bir yudum su bile “bahâne” niteliğini hâizdir. Zirâ iyilik kadar iyilik niyeti de önemlidir. O halde hiç kimse maddî imkanlarına bakıp bu ayda ümitsizliğe düşmemelidir. Peygamber Efendimiz’in “Allah’ı hoşnud edecek iki iş” olarak takdim ettiği, tevhid ikrarı ve mağfiret dileği, dikkat edilirse, her mü’minin diliyle yapabileceği bir kolaylıktadır. Tevhid inancı ve şuuru Ramazan’da bilhassa kelime-i tevhid’i [onun anlam ve kapsamı olan Allah’ın zatında, isimlerinde, sıfatlarında, işlerinde ve hüküm koymakta tek olduğu; Hz Muhammed(s.a.v.)’in O’nun son peygamberi olduğu ve O’nunla gönderilen tüm ilâhî emir, yasak ve hükümlerin sonsuza değin gerçek, geçerli ve insanlığın mutluluğu için gerekli olduğu ilkesini] sık sık tekrarlamak suretiyle yüreklerde güçlendirilmeli, kökleştirilmelidir. Zaten “Kalbler Allah’ı anmakla tatmin olur.” er-R‘ad (13), 28
Gerek “Bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi”, gerekse Ramazan’da yapılacak iyilik ve ibâdetlerin, başka zamanlarda yapılanlardan farklı karşılık göreceğine dâir açıklama, “Ramazan’ın fevkalâde bir imkan” olduğunu göstermektedir. Herkesin bildiği bir gerçektlr ki, fevkalâde imkanlar, fevkalâde sorumlulukları beraberinde getirir.
Sevgili Peygamberimiz, bir taraftan, Ramazan ayında yapılacak işlerin kıymetini anlatırken, bir taraftan da bu konulara ilgisiz kalacakların her zamankinden çok daha büyük kayıplara, zararlara uğrayacaklarını anlatmış olmaktadır…
Peygamberimizin Ramazan’ı “sabır ayı” olarak tavsif etmesi onun gerçekçiliğinin açık delilidir. Ramazan’da din ve ibâdet disiplinine daha sıkı bir şekilde girmenin; bunun hisler-hevesler, çevre ve fizikî bünyede meydana getireceği değişikliklerin baskısına, saygısızlıklara, hâsılı bütünüyle günlük hayata karşı sabrın en çok gerektiği ay Ramazan’dır. Bunu herkes kendi tecrübeleriyle bilir.
“Uzak kalamayacağınız iki iş, cenneti istemek, cehennemden kurtulmayı temenni etmek” tespiti de Peygamberimiz’in gerçekçiliğinin bir başka ifadesidir. Çünkü hiç kimse mutluluk ülkesi cenneti reddetmez yine aklı başında kimse de cehennemde azab çekmeyi istemez.
Efendimiz’in hutbesinden anlaşıldığına göre Ramazan, en tabiî isteklerimizden en önemli görevlerimize kadar her şeyin değerinin çok büyük ölçüde arttığı bir mevsim olmaktadır. Bu, arzuların gerçekleşmesi için gösterilecek gayretlerin zamanı olmak bakımından Ramazan’ın “cihad ayı” olduğu anlamına gelir. Zaten bayram da cihadla kazanılan zafer sevincinin adıdır.
--------------------------------------------------------
Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, “HADİSLERLE GERÇEKLER -İslâm Öncelikli Bir Hayat İçin-” , s.184
Süleyman Önsay.