* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: RABBİMİZE YAKINLIK YILDA BİR KEZ Mİ  (Okunma sayısı 394 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
RABBİMİZE YAKINLIK YILDA BİR KEZ Mİ
« : Ağustos 18, 2019, 09:11:08 ÖÖ »
RABBİMİZE YAKINLIK YILDA BİR KEZ Mİ

Rabbimizin emri üzere Hz. İbrahim (a.s.) ın ciğer paresini kesmeyi; Hz. İsmail (a.s.)’ın da bu ilahi ferman gereği Allah için kesilmeyi kabullenmelerinin ve bu ilahi irade karşısında tereddütsüz bir teslimiyet göstermelerinin simgesi olan kurban kesme ibadetinin eda edildiği Kurban bayramını geride bıraktık.

Biliyoruz ki bu ibadetle bir yandan Hz. İbrahim ve oğlunun aziz hatıraları yâd edilirken diğer taraftan da Allah katında yakınlık murat ediliyor. İşte bu nedenledir ki bu amel kurban (yakınlaşma) olarak adlandırılıyor. Ancak burada şu unutulmamalıdır ki evet bu hayvan kesme işi kurbandır; fakat KURBAN yani Yaratıcıya yakınlaşma sadece bu kesim işinden ibaret değildir. Mü’min de Rabbine yakın olmayı, yılda bir kez ve sadece bu Kurban Bayramı günlerinde hatırlama konumunda  olan değildir. O her an Yüce Mevla’nın inayetine, rahmetine muhtaçtır. Ve o her an O’na yakın olma imkan ve nimetine de sahiptir. Bakınız bunun formülünü bir kudsi hadiste Rabbimiz nasıl belirliyor:

“Benim kulum, üzerine farz ettiğim şeyden daha sevgili hiçbir şey ile bana takarrub edemez (yaklaşamaz.) Onu sevdiğim vakitte de onun işitmesine vasıta olan kulağı, görmesine vasıta olan gözü, tutup yakalamasına vasıta olan eli, yürümesine vasıta olan ayağı olurum. Benden bir şey isterse muhakkak veririm. Bana sığınırsa, onu hıfz ve sıyanet ederim. (korurum ve kollarım)” ( Nevevi,40 Hadis,s.48)

Görülüyor ki mü’min sadece senede bir gün vacip olan kurbanını keserek değil Rabbinin buyurduğu bütün vecibeleri yerine getirerek O’na yakınlık kazanacaktır. O’nun rızasına, sevgisine, korumasına ve kollamasına mazhar olacaktır. Allah’ın bizlere farz kıldığı tüm vasıf ve ameller ise bu mazhariyetin biricik yoludur. Tabi ki bu yolun başında her şeyden önce tevhidî îman yani inkarsız, şirksiz, irtidatsız ve nifaksız bir inanca sahip olmamız gelmektedir!

Sonra da günde beş vakit namaz! Ramazan orucu! Zekat! Hac! Her türlü temizlik! Çalışmak! Kendi aleyhimize bile olsa dürüst davranmak! Şefkat ve merhamet! Bize bahşedilen ve bahası biçilemeyecek nimetler olan duyu organlarımızı tüm yasaklardan, çirkinliklerden uzak tutarak kullanmak!

Sabır, şükür, rıza, kanaat, tevekkül, tevbe sahibi olmak. Kısaca söylersek, Kur’an’da belirtilen ve peygamber efendimizin yaşantısında şekillenen örnek hayatı gerçekleştirmektir.

 Allah (c.c.)’in, bize bizden de, her şeyden de daha yakın olduğunun bilincinde olmak. Öyle buyruldu: “Andolsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız” ( Kaf 50/16)

 Bu nedenle “..yaptığımız her hareketin, söylediğimiz her sözün, sağımızda veya solumuzda kaydeden katipleri bulunduğunu ve bizim hesabımıza deftere işlendiğini ve Allah’ın katına çıktığımız gün onun hiçbir kırıntısının zayi olmayacağını bilip göz önünde bulundurarak yaşamamız..”gerekir. (Seyyid Kutub,Fızılal-il Kur’an,c.14,s.27-28)

Yine şu da unutulmamalı ki Kurban kesme eyleminin SEMBOLİK olmasının manası; “Gerektiğinde Allah için feda etmem gereken her şeyimi de tıpkı bu hayvanımı kestiğim gibi hayatımdan siler atarım” teslimiyetini gösterebilmektir. “Hatta bu göz bebeğim, yavrum İSMAİL’im bile olsa! Mevlam için her şeyim feda olsun” diyebilme  kararlılığını sergileyebilmektir.

Biliyoruz ki bugün bizlerden istenen canlarımızdan da daha kıymetli olan ve bizlere bağışlanıp emanet edilen yavrularımızın tıpkı Hz. İbrahim (a.s) dan istendiği gibi Allah için bıçakla kurban edilmeleri değildir. Şükürler olsun ki bizler böyle ağır bir görevle sınanmıyoruz. Ancak bizlerden beklenen sadece O’nun razı olmadığı çirkinlikleri hayatımızdan feda edip kovmamızdır.

 O halde geliniz; yasaklanan ve insanca yaşamakla da asla bağdaşmayan bütün kötü huylarımızı ve çirkin davranışlarımızı yaşantımızdan kesip atalım:

Nefsimizi ve ona bağlı olan duygularımızı ilahlaştırmayı, beşer olan şaşar olan insanların ilahi irade, rıza ve ölçülere uymayan isteklerini yerine getirerek onları putlaştırmayı, yalancılığımızı, çıkarcılığımızı, kibirliliğimizi, namazsızlığımızı, niyazsızlığımızı, tembelliğimizi, cahilliğimizi, zevk ve sefaya düşkünlüğümüzü, helal haram tanımayan hasisliğimizi, merhametin zerresi bile bulaşmamış gaddarlığımızı, kindarlığımızı, bencilliğimizi yani bizi Rabbimizin rızasından uzaklaştıran ne varsa hepsini hayatımızdan kesip atalım ki Kurbanlarımız anlamını bulup bizleri beklenen hedefe ulaştırmış olsun.

Ve şu veciz cümle de daima kulaklarımızda küpe olsun:

”İsmail yerine bir koyun kesmek ‘KURBAN’dır,  fakat yalnızca kurban kesmek için bir koyun kurban etmek ‘KASAPLIK’tır” (Dr.Ali Şeriati,Hacc,s.133)

Keseceğimiz Kurbanlarımızla hedeflenen Takva çizgisine ulaşmak ve her daim Allah’ın  huzurunda bulunduğumuzun bilincine eren kullardan olabilmek duasıyla sözlerimizi şu veciz ifadelerle noktalayalım:

“Müslüman her zaman Allah’ın huzurunda. Namazda da, namazın dışında da, iyilik işlerken de, suç işlerken de....

Huzurda kurban gibi olmadan, varlığın içinde atan zikir kalbini, gözünü son içeceği suya daldırmış bir kurban kadar aydınlık görmeden, bir kurbanın son anında suya özlem çektiği kadar HUZURDA OLMA ÖZLEMİNİ çekmeden, bu yol tamamlanmaz.

Allah’ı kaybetmiş insan, neyi aramaktadır? Allah’ı aramayan insan, neyi bulacaktır? Kur’an’dan kaçan, hangi kitaba inanacaktır? Peygamberi görmeyen, hangi insanı görecektir? Cennetini elinden kaçırmış olan, Cehennemden başka neyi kazanacaktır?

‘Ölmeden önce ölmek’, huzurda olduğunun, mahşerde ayağa kalkan ölülerin farkına vardığı gibi farkına varmaktır. Şeriat, emr-i bi’l maruf, nehy-i ani’l münker, huzurda olmanın adabıdır.” (Sezai Karakoç, Kıyamet Aşısı, s.36-37)

Süleyman Önsay.