* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: BİZE NE OLDU  (Okunma sayısı 859 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
BİZE NE OLDU
« : Ekim 11, 2017, 06:34:35 ÖÖ »
BİZE NE OLDU?

Bu soruyu yöneltmemizin sebebi şu ayet-i celilede ki yüce Mevla’mızın “Size ne oldu..” hitabıdır:

Önce ilahi mesajı meâlen bir hatırlayalım:

Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz! (Nisa, 75) *

Bu Rabbani buyruk “ Elhamdülillah ben müslümanım diyen fert, topluluk ve iktidar sahiplerine şu hükmü ve sorumluluğu getirmektedir:

“Mekke’nin fethinden önce orada kalıp Medine’ye göç edemeyen müslümanlar zalim, müşrik Mekke’lilerden büyük işkenceler görmüş, cefalar çekmiş ve Allah’a iltica ederek O’ndan yardımcı göndermesini dilemişlerdi. Âyet buna işaret etmekle beraber, dünyanın neresinde olursa olsun, zulüm ve haksızlığa uğramış çaresizlere müslümanların yardım etmelerini ve gerekirse onların uğrunda savaşmalarını istemektedir.” (Diyanet Vakfı Meali)

Yüz yıla yakın yeryüzünün değişik bölgelerinde devam eden zulümlere son olarak Arakan Müslümanları eklendi. Tüm dünyanın gözleri önünde cereyan eden bu katliamdan yükselen çığlık ve “Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların çağrılarına çağdaş, gelişmiş, insanlık (!) suskun kalmakta ve adeta seyretmektedir. Gayri Müslimlerin bu tavrı Kur’an-ı Kerim’in ışığında bakıldığında eşyanın tabiatına uygundur ve yadırganacak bir yönü yoktur.

Ama söz müslümanlara, iman iddiasında bulunanlara gelince, işte bu duyarsızlığı anlamak ve anlamlandırmak mümkün değildir. “Efendim sağlık, gıda ve ihtiyaç malzemeleri yardımı yapılıyor” demekle de işin içinden sıyrılıp rahatlamak hiç mi hiç söz konusu değildir. Zira mesaj gayet açık ve nettir. Bir daha dinleyelim:

Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz! (Nisa, 75)

Evet, biz Müslümanlara ne oldu da senelerdir kanları dökülen, ırzlarına geçilen çocuk ve anaları boğazlanan, toprakları ve hürriyetleri işgal edilen değişik yörelerdeki müminlerin “İmdat” feryatlarına duyarsız kalarak “size ne oldu da diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” (Nisa, 75) tektirine muhatab olmaktan bir türlü kurtulamıyoruz?

Sayıları altmışı bulan “İslam ülkesi” unvanını kullanmaktan da asla geri durmayan hiç bir devlet; “Size ne oldu da..savaşmıyorsunuz!” ikazına rağmen soykırımlara fiilen müdahil olmuyor veya olamıyor? Denilecek ki “konjonktür”. Evet, işin bam teli de tam burası. Müslümanları tek devletten çok devlete, tek milletten bir çok ulusa, tek vatandan parça parça coğrafyalara bölenler asırlarca işte bu tablonun hayaliyle ve azmiyle yaşamışlar ve sonunda da bu vahim emellerine ulaşmışlardı. Merhum şair olup biteni ve bizim ne yapmamız gerektiğini şöyle özetliyordu:

“İpi kopmuş tesbihim,

dağılmış dane dane

Acı ama tesbihim,

hani nerede imame

Daneleri toplayın,

Hak ipine derleyin

Bir imame bağlayın,

Tevhid gelsin meydane.”

Olup bitenin biraz daha ayrıntılısını bir Yahudi’nin küstahça böbürlenerek kaleme aldığı şu yazısında görüyoruz.

“Ben bir Yahudi’yim ve gurur duyuyorum. Bugün yetki bizde. Ey Arap ve Müslümanlar, asaletiniz bitti. Bakın size ne yaptık? Caddelerinizde yürüdük, durumunuz hoşumuza gitmedi. Biliyor musunuz size ne yaptık? Açıkçası kadınlarınızın örtüsünü açtık ve örtüyle Kur’an-ı’nızı örttük. Siz elimizde köle oldunuz, sizi istediğimiz yere ne zaman istersek, oraya yönlendiririz. Size elbiselerimizi ihraç ettik. Bakın pazarlarınıza… Sizin edep yerlerinizi, avratlarınızı çıplak yaptık. Pantolonların arka kemerlerini düşürüp, gençlerin kıçlarını açtığınızdan “Lut Kavmi” sıfatlarını taşıyorsunuz.

Ey ahmaklar! “Yahudiler bizim yerlerimizi çaldılar ve ırzlarımızı kirlettiler” diyorsunuz… Sizlerin her şekilde dini eğitimde başarılı olmanız hoşumuza gitmedi. Sizleri itibar ve inancınızdan düşürmek için; bıktırıcı eğitim tüzükleri yaptık. TV’lerde değerli sandığınız programlar yaptık, böylece önemli konuları düşünemez oldunuz. Şimdi susun ve bizi engelliyor demeyin.

En üstün ümmetken, dünyada en rezil ümmet oldunuz. Miskinleştiniz ve dünya halkı oldunuz.

Kur’an lûgatınız, en kutsal lisandı. Bu Kur’an, sizi geri bıraktı dedik, cennet lisanı olan Kur’an lügatını bizim sözümüzle bir kenara attınız, bizi tastikleyerek; mersi, bay – bay, prestij ve sair kelimelerle, sahte ifadelerle konuşmaktan gurur duydunuz. Hazine bulmuş gibi hemen üzerine atladınız. Sizin babanızla, ecdadınızla övünmenizi severiz. Halbuki sizin hiçbir değeri olmayan ve çöp kağıdından ibaret olan boş sözlerle gazetelerinizi doldurduk. Dininizin inceliklerini bozacak boş fetvalar öğrenip size ihraç ettik.

Birlik içerisinde olmanız bizim işimize gelmedi. Mescidlerinize bomba koyduk, aranızda harp çıkması için birbirinizi itham ettik, size boş şeylerden oluşan videolar ve filmler temin ettik ki aranızda fitne çıksın diye.

Gençlerinize öyle cihazlar temin ettik ki tırnaklarını yedirir olduk. Oyun ve havalarına dalarak onları lüzumsuz şeylerle meşgul ettik.

Rezil ve dalalete sürükleyerek onların şahsiyetlerini unutturduk. Doğru İslam kültüründen uzaklaştırıp, Kur’an eğitiminden uzaklaştırdık.

Böylece size alimlerinizi, ecdadınızı, buluşlarınızı ve zekatınızı unutturduk. Çocuklarınızın kendilerine güvenirliğini kaybettirdik. Eksik kültürlü yaptık.

Ben Müslümanım demekten utanır oldular.

Ben Amerika kıtasından bir Yahudi’yim ve gururluyum. Biz azınlıkta olarak, sizin gibi çoğunlukta olan ümmetlere istediğimiz gibi yön veriyoruz.”

Bir ilim adamından naklettiğimiz Yahudi’nin satırları burada bitiyor.(Hüseyin Güneş beyin arşivinden) Ancak ümmetin parçalanmış hali yeterli görülmüyor ki Yahudi zihniyeti ve işbirlikçileri yeni parçalanmalar için Güneydoğu Anadolu, Kuzey Irak ve Suriye’de her türlü güç ve oyunlarıyla yine iş başında.

Süleyman Önsay.