Gönderen Konu: Ütünlük Ancak Takvadadır (Okunma sayısı 1830 defa)

türkiyem · « : Ağustos 31, 2024, 09:00:40 ÖÖ »

Ütünlük Ancak Takvadadır

Aynı anne ve babadan dünyaya gelen ve eşref-i mahlukat olan insanoğlunun; soy-ırk, zenginlik-fakirlik, mal ve şöhret bakımından birbirlerine üstünlükleri yoktur. Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından, aynı tarağın dişleri diye nitelendirilen insanoğlunu üstün kılan, "İslam olması ve sonrasında da takvalı olmasıdır". Yani Kur'an ve Sünnetin ışığında bir yolda hayatını devam ettirmesindedir. Bu yol, İslam olan herkesin kardeş olduğu, kardeşliğin gereğinin yerine getirildiği, eşitlik ilkesinin yerinde ve zamanında kullanıldığı bir yoldur. Cahiliye devri adetlerinden olan, aynı zamanda Yüce Dinimiz İslam tarafından yasaklanan "ırkçılık ve kabilecilik" anlayışı yerine tahsis edilen "kardeşlik" kavramı, biz Müslümanların yüzyıllarca tarih sahnesindeki en üstün millet (Müslümanlar) olarak anılmasına/kalmasına vesile olmuştur. "İnananlar ancak kardeştirler"(Hucurat-10) emri doğrultusunda hayatlarına yön veren atalarımız, birliği ve beraberliği, toplumsal fitne ateşini söndürmeyi kardeşlik ilkesi çerçevesinde başarmışlardır. Asrı Saadet devrinin ilk yıllarından itibaren topluma sevgiyi, huzuru ve muhabbeti yerleştiren dinimiz, toplumdaki bu huzuru kardeşlik metoduyla elde etmiştir.

Günler, aylar, yıllar, Çağlar değişti... Nesiller değişti... Fiziki görüntü değişti... Küçük mahalleler kasaba-belde oldu, dünün küçük yerleşim yerleri bugün büyükşehir oldu. Ama bir ruh, bir duygu değişmedi. Muhacir-Ensar ilişkisi değişmedi. Bu ruhla yüzyıllardır, kirli oyunlar bertaraf edildi. Bu ruhla şehirlerdeki fitnecilerin kirli elleriyle oynadığı oyunlar alt üst edildi. Son zamanlarda mezhep, soy, ırk vs. üstünlüğü içerisinde olma modasını, Yüce Dinimiz bundan 1400 küsür yıl önce rafa kaldırmış, ta o zaman toprağa gömmüşken, bu hastalığı bir arkeolog edasıyla kazı yaparcasına tekrar gün yüzüne getirme çabası her aklı selim mümin tarafından esefle kınanmaktadır. İslam coğrafyasını kan gölüne çevirmek için çaba sarf edenler her daim fitne olarak ya "ırk" ya da "mezhep" kavramını ortaya atmışlardır. Bazen başarılı olmuşlar bazen de "tuzak kuranların en hayırlısı Yüce Allah" tarafından bu çabaları başlarına geçirilmiştir. Kaldı ki benim dinim, kardeşliğin en güzel örneğini dünyaya armağan etmiştir. Hicret sonrası Ensar' ın Muhacir'i kucaklaması, omuz omuza verip sıkıntıları bir bir atlatması, cömertlik, fedakarlık, misafirperverlik içinde yaşamaları sadece asrı saadete değil dünya sahnesine örnek teşkil etmiştir. Maalesef günümüzde şunlara çok sık rastlamaktayız; Ensar ruhu yavaş yavaş kendini kaybetmeye yüz tutmakta, kardeş kavramı yok olmaktadır. Ne vahimdir ki Bunun yeri "ırk-kabile","millet-milliyet" kavramlarıyla doldurulmaya çalışılmaktadır. Üzülmemek elde mi ? Çağımızda muhacirlere ensar olmak suç olacak nerdeyse...

Sokakta gezerken ve bazı radikaller tarafından gerek sosyal medyada gerekse yazılı görsel medyada duyduğumuz ve gördüğümüz ; "Siz daha kendi aranızda anlaşamadınız","Sen benim yurduma fitne getirdin","Sen filan ırktansın", "o yüzden benimle bir olamazsın", "bu falan mezhepten belli" gibi cümleler "kardeşlik bilincimizin, kardeşlik ruhumuzun" yavaş yavaş sönmeye yüz tuttuğunun belirtileridir. Üstünlük arayışı içersinde olanlara asrı saadetteki şu olay ne güzel bir örnektir :

"Ashab-ı Kiramın önde gelenlerinden Hz. Ebu Zer ile Hz. Bilal-i Habeşi arasında bir tartışma yaşandı. Tartışmanın etkisiyle Ebu Zer kendine hakim olamadı ve Bilal'e "Ey siyahın oğlu" deyiverdi. Bu söz renginden dolayı hor görülen Bilal'i derinden yaraladı.

Yara gün geçtikçe büyüdü ve Bilal bu yaraya dayanamadı. Efendimiz (s.a.v.)'e geldi ve şikayetini söyledi. Efendimiz (s.a.v.) son derece rahatsız oldu ve hemen Ebu Zer'i çağırttı. Ebu Zer geldiğinde Peygamberimiz (s.a.v.): "Ya Ebu Zer! Sende hala cahiliye kalıntıları görüyorum. Kişi hiç anasından dolayı kınanır mı?' diye sordu. Ebu Zer (r.a.) yapmış olduğu hatanın bu kadar derin yaralar açacağını düşünememişti. İçine pişmanlık ateşi düştü. Ne yapıp edip Bilal'in gönlünü almalıydı. Sabahın seher vaktinde Bilal' in evine vardı. Yüzünü Bilal' in eşiğine koyarak uzandı. Az sonra Bilal kapısını açtığında Ebu Zer'i yüzü eşik üzerinde olarak gördü.

Bilal-i Habeşi:

- Bu ne haldir ya Ebu Zer! Lütfen hemen kalk!

Ebu Zer:

- Ya Bilal kesinlikle kalkmayacağım. Ancak o siyah ayağını yüzüme sürersen o zaman kalkarım diye karşılık verdi.

Bilal:

- Ya Ebu Zer, sen ne diyorsun! Lütfen kalkar mısın?(1)

Ebu Zer:

- Asla! Ancak ayağını sürersen!

Bilal anladı ki Ebu Zer kalkmayacak. Çaresiz kalktı ve ayağını hafifçe Ebu Zer'in yüzüne sürdü, bunu yaparken de gözyaşları dökülüyordu. Bilal ayağını sürer sürmez Ebu Zer de kalktı ağlayarak kucaklaştılar. Kardeşlik havasını derin derin teneffüs ettiler."

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Ütünlük Ancak Takvadadır (Okunma sayısı 1830 defa)

türkiyem

Ütünlük Ancak Takvadadır

BENZER KONULAR