Tasavvuf İnsanları İncitmemektir
Aileye ve çocuklarına karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olmalı. Onların haklarını yerine getirecek kadar aralarında bulunmalıdır. spot
İyi, kötü, herkese, güler yüz göstermeli. Fitne çıkarmamalı. Düşman kazanmamalı. Af dileyenleri affetmeli. Herkese karşı iyi huylu olmalı. Münakaşa etmemeli. Herkese yumuşak söylemeli, sert söylememeli.
Şeyh Abdullah Bayal “kuddise sirruh” buyurdu ki:
Tasavvuf, namaz, oruç ve geceleri ibadet etmek demek değildir. Bunları yapmak her insanın kulluk vazifesidir. Tasavvuf, insanları incitmemektir. Bunu yapan maksada kavuşur.
Evliyanın, başka insanlardan nasıl ayırt edilebileceğini, Muhammed bin Salim “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmain” hazretlerinden sordular. (Sözlerinin yumuşak olması, huylarının güzel olması, yüzünün güler olması, ihsanının bol olması, konuşurken itiraz etmemesi, özür dileyenleri affetmesi ve herkese merhametli olmasıyla anlaşılır.) buyurdu.
Ebu Abdullah Ahmed Makkarî buyurdu ki:
Fütüvvet [Mertlik] demek, gücendiğin kimseye iyilik etmek, sevmediğine ihsanda bulunmak ve sıkıldığın kimseye güler yüzlü olmaktır.
Çalışmalı, fakat karşılığını Allahü teâlâdan beklemeli. Onun emirlerini yapmaktan zevk duymalı. Yalnız Ona güvenince, O, her dileği ihsan eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Allahü teâlâ yalnız Ona güvenenin her dilediğini verir ve bütün insanları buna yardımcı yapar.
Yahya bin Mu’âz-ı Râzî buyurdu ki: (Allahü teâlâyı sevdiğin kadar, herkes seni sever.
Allahü teâlâdan korktuğun kadar herkes senden korkar. Allahü teâlâya kulluk ettiğin miktarda, herkes sana yardımcı olur.)
Aileye ve çocuklarına karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olmalı. Onların haklarını yerine getirecek kadar aralarında bulunmalıdır. Onlara bağlanmak, Allahü teâlâdan yüz çevirecek kadar olmamalı.
Din işlerinde, cahil ve fâsık olan kimselere, mezhepsizlere danışmamalı. Her işte, sünnete uymalı, bidatten sakınmalı. Neşeli zamanlarda, İslamiyet’in dışına taşmamalı.
Sıkıntılı anlarda, Allahü teâlâdan ümit kesmemeli. Her güçlük yanında kolaylık bulunduğunu unutmamalı. Neşede ve sıkıntıda hâli değişmemeli, varlıkta ve yoklukta aynı hâlde olmalı. Olayların değişmesi, insanda değişiklik yapmamalıdır.
Kimsenin ayıbına bakmamalı, kendi ayıplarını görmeli. Kendini hiçbir Müslümandan üstün bilmemeli... Her Müslümanı görünce, kendi saadetinin, onun duasını almakta olabileceğine inanmalı. Kendinde hakkı bulunanların kölesi gibi olmalı. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Üç şeyi yapan Müslümanın imanı kâmildir:
Ailesine hizmet etmek, fakirler arasında oturmak [dilenciler arasında değil!] ve hizmetçisi ile birlikte yemek.
Selef-i sâlihînin hâllerini öğrenmeli, onlar gibi olmaya çalışmalı. Kimseyi gıybet etmemeli. Gıybet yapana mâni olmalı. [İşitince incineceği şeyi, arkasından söylediği zaman, sözü doğru ise, gıybet olur. Yalan ise iftira olur. Her ikisi de büyük günahtır.
Emri maruf ve nehyi münker yapmalı. [Bunun için ilmihal kitabı vermek çok kıymetlidir.
Mesela Hakikat Kitabevi yayınlarından Namaz Kitabı ile İslam Ahlakı kitabını vermek çok kıymetlidir.