Allah'u Teâlâ’ya Tevekkül Etmek - GÜVEVENMEK
Tevekkül, vekâlet kelimesinden türetilmiştir. “Bir kişi işini bir kişiye tevkil etti” denildiği zaman o kişiye güvendiği için onu vekil ettiği anlaşılır. İşi tevdi edilene “vekil”, işi tevdi edene de “mütevekkil” denilir.
Mü’min kimse her işini Allah-u Teâlâ’ya tevdi eder/bırakır. Zira işlerini tevdi edeceği en güvenilir, en büyük, kendisini kendisinden bile daha çok düşünecek olan Allah-u Teâlâ’dır. Hem güvenilir, hem işi en iyi gerçekleştirebilecek güçte, hem kendisi için en hayırlısını takdir edebilen büyük bir ilaha tevdi etmek insan için en akıllı harekettir.
Bu sebeple, mü’minin görevi, her işinde sebebe sarıldıktan sonra sonucu nasıl olursa olsun gerçekleşmesini Allah-u Teâlâ’ya bırakması ve kendisi için en hayırlısını gerçekleştirecek olan iradenin Rabbi olduğuna inanması farzdır. Bu sebeple İslâm âlimleri, tevekkül, iman kapılarındandır demektedir.
Tevekkül etmenin farz olduğu Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerden anlaşılmaktadır. Maide Suresi 23’üncü ayet-i kerimede şöyle emredilmektedir: “Eğer mü’min iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin”. Başka bir ayet-i kerimede ise “Allah vardır, O’ndan başka ilah yoktur. Müminler yalnız Allah’a güvensinler” (Tegabun, 13) buyurulmaktadır.
Uhud Savaşı sırasında İslâm ordusunun sağ ve sol kanadını teşkil eden Seleme oğulları ile Harise oğulları münafık Ubeyy’in kaçışına bakarak geri dönmeye niyetlenmesi üzerine şu ayet-i kerime nazil olmuştur: “Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısıydı. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler” (Al-i İmran, 122).
Allah-u Teâlâ herhangi bir işe karar vereceğimiz zaman Allah’a tevekkül etmemiz gerektiği hakkında şöyle buyurmaktadır: “Bir işe karar verdiğin vakit Allah’a tevekkül et. Zira Allah, kendisine tevekkül edenleri sever” (Al-i İmran, 159).
Mü’minlerin Allah-u Teâlâ’ya tevekkülde eksik kaldığı görülmektedir. Son ikiyüz elli yıldır fetret dönemi yaşayan Müslümanların, batıl karşısındaki bu arizî dönemin geçici olduğuna tam olarak inanmamasının sebebi tevekkül eksikliğindendir. Bunu aşamadığı için Müslümanlar Batı karşısında mağlubiyet psikolojisine esir olmuştur. Allah-u Teâlâ’nın bu arizi dönemi sonlandıracağına inancını kaybetmiş bir İslâm dünyası, Batı karşısında direncini yitirmekte ve kültür emperyalizminin bütün dayatmalarına teslim olmaktadır.
Mü’minler, Allah-u Teâlâ’nın yardımına mazhar olabilmek için gayret göstermelidir. Eğer Allah bize yardım edecek olursa kimse bizi yenemez. Allah-u Teâlâ’nın kâfirlere karşı bize yardım etmesinin şartı “Allah’ın dinine yardım etmek”tir. Zira Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve savaşta ayaklarınızı sabit kılar” (Muhammed, 7) buyrulmaktadır.
Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de “Allah size yardım edecek olursa sizi yenecek yoktur. Şayet sizden yardımını uzak ederse O’ndan başka size kim yardım edebilir? Artık mü’minler sadece Allah’a tevekkül etsinler” (Al-i İmran, 160) buyurmaktadır.
Müslümanlar, Allah-u Teâla’nın emrettiği gibi adalet için çalışırsa, zulme dur demek için sorumluluk alır, Allah’a tevekkül ederse, batıl karşısındaki mağlubiyet psikolojisine yenik düşmez. Zira Allah-u Teâlâ, kötülükleri Müslümanların eliyle düzeltmek istediğini bildirmektedir (Tevbe, 14).