Dikkatli Olmak
Tefekkürün önemli bir parçası da dikkattir.
Allah, tüm evrenin ve o evrenin her parçasını Kendi varlığının delilini göstermek için yaratmıştır. Hiç bir şey, amaçsız, beyhude, bos yere yaratılmamıştır.
Ancak kafirler bu gerçeği kavrayamazlar. Çünkü varlık alemindeki bu inceliği kavrayacak bir “görme” yeteneğine sahip değildirler. Kuran’ın ifadesiyle “gözleri vardır bununla görmezler” (Araf, 179). Gözleriyle gördükleri maddesel evrenin üzerindeki ince perdeyi kaldırıp, arkasındaki büyük gerçeği farkedebilecek bir akla ve kavrayışa sahip değildirler.
Mümin ise, kainatın Allah tarafından ve bir hikmet, bir amaç uyarınca yaratıldığını kabul etmekle, bu gözleri olan ama görmeyen güruhtan ayrılır. Ancak bu kabul imanın ilk aşamasıdır. İman ve ona paralel olarak akıl geliştikçe, mümin kabul ettiği bu büyük gerçeği karşısına çıkan her ayrıntıda teşhis etmeye başlar.
İslam geleneğinde, imanın söz konusu gelişimi üç aşamaya ayrılır; İlm-el yakın, Ayn-el yakın, Hakk-el yakın.
Bu evreleri açıklamak için kullanılan bir yağmur örneği vardır. Yağmurun yağdığını bilmenin üç derecesi bulunur. Birinci derecede (ilm-el yakin), bir kişi pencereleri kapalı bir biçimde evinde oturmakta iken dışardan gelen birisi, ona yağmurun yağdığını söyler ve o da onun doğruluğuna inanır. İkinci derece, ayn-el yakin, yani gözle kavrama derecesidir: Kişi, pencerenin yanına gider, perdeyi aralar ve yağmurun yağdığını gözleriyle görür. Hakk-el yakin de ise, kapıyı açar ve evden çıkar; artık yağmurun “içinde”dir.
İşte imanın ilm-el yakinden ayn-el yakin’e, hatta daha da ilerisine gitmesi için yapılması gereken fiili dualardan biri, dikkatli olmaktır.
Çünkü Allah’ın ayetlerini görebilmek, kafirler gibi “bakan kör”lerden olmamak için, konsantrasyon gerekir. Nitekim Kuran da müminleri Allah’ı kavramak için dikkatli olmaya çağırmaktadır:
"Dikkatli olun; göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. O, üzerinde bulunduğunuz şeyi elbette bilir. Ve O’na döndürülecekleri gün, yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah, her şeyi bilendir." (Nur, 64)
"Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, her şeyi sarıp-kuşatandır." (Fussilet, 54)
Akıl, Allah’ın ayetlerini görebilmesi için eğitilmeli ve sürekli bu konuyu düşünmesi için zorlanmalıdır. Aksi halde, kendi başına bırakılan bir akıl, kontrolsüz bir biçimde dolaşmaya başlar. Bir kaç saniye içinde konudan konuya atlar ve bir mümin için hiç gerekli olamayan “boş işler”le, gereksiz ayrıntılarla, küçük hesaplarla kendini meşgul etmeye başlar.
Bir İslam büyüğünün ifadesiyle, akıl su gibidir; eğer akması için bir yol kazılmaz, kendisine bir yön tayin edilmezse, dağılır, istenmeyen yönlere gider. Bu bir tür sarhoşluktur. Kişi, aklını kontrol edemez. Herhangi bir konu üzerinde yoğunlaşıp dikkatini toplayamaz. Böyle olunca da, hem etrafında gelişen olayların inceliklerini kavrayamaz, yani tefekkür edemez, hem de bu olaylara müdahale edecek bir iradeye sahip olamaz. Aksine, zihni, o olaylar tarafından yönlendirilir. Tam anlamıyla bir “şaşkın”dir. Bu ise müminlere değil, kafirlere ait bir zihinsel durumdur. Allah, müşriklerin şaşkınlığını şöyle tarif eder:
"Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir." (Hac, 31)
Mümin, ise, Allah’ın izniyle aklını dilediği gibi yönlendiren, aklını sürekli Allah’ı tanımak, O’nun dinine hizmet etmek için kullanan insandır. Aklına boş bir düşünce geldiğinde, “onlar, ‘tümüyle boş’ şeylerden yüz çevirenlerdir” (Müminun, 3) ayetinde dendiği gibi aklını bundan kurtarır. Şeytan aklına bir kuşku ya da kuruntu soktuğunda ise yine Kuran’ın tarif ettiği şekilde zihnini bu baskıdan kurtarır:
"Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde iyice düşünürler (Allah’ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir." (Araf, 201)
İşte tüm bu “aklı temiz tutma” ve konsantre olma çabasının en önemli parçası dikkattir. Mümin, ne kendi zihnini ne de etrafındaki olayların “ipini bırakmamalı”, her an “teyakkuz” vaziyetinde ve pür dikkat hareket etmelidir.