HAYRA VESİLE OLAN HAYRI YAPAN GİBİDİR
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.” (Tirmizî, İlm, 14)
Hz. Enes radıyallahu anh’tan rivayetle Resul-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, şöyle buyurmuştur:
“Kim bir dalâlete çağırır ve buna uyulursa, bu kimseye kendine uyanların günahının bir misli aynen gelir, onların günahından da bir şey eksilmez. Kim de bir hayra çağırır ve kendisine uyulursa, buna da kendine uyanların sevaplarının bir misli verilir, bu ona uyanların sevabından bir şey eksiltmez.” (Müslim, ilim, 16)
Allah-u Teâlâ insanların hem dünya hem de ahiret hayatını düzenleyen kanunlar koymuştur. Bu kanunlar bireyselleşip, bencilleştiğimiz dünya hayatında bizi toplumsallaştıran, kendimiz dışındakileri de düşünmemizin de karşılığı olan davranışlara yöneltir.
İnsan sadece kendi yaptığı sevap ve günahlardan sorumlu değildir. Ulaşabildiklerinin, etkileyebildiklerinin, etkilediklerinin işledikleri günah ve yaptıkları sevaplardan da sorumludur.
Yüce Allah-u Zülcelâl Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:
“Sizden, hayra dâvet eden, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân, 104)
Bir diğer ayeti kerimede “Ey îman edenler... İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun, zira Allah’ın cezası çetindir.” (Mâide, 2) buyurulmuştur.
Allah Teâlâ bizlere yaptığımız iyiliklerin kat kat misli ile karşılığını vereceğini vaat ederken hayrına vesile olduğumuz din kardeşimizin de aldığı sevaba ortak eder. Hayra vesile olmak hem bu dünyada insan ilişkilerini güçlendirir, toplumsal huzur ve bereketi sağlar hem de öbür dünyada mizan tartımızda bize sevap olarak geri döner.
Resul-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, buyuruyor: “İnsan öldüğü zaman (bütün) amel (ler)i kendisinden kesilir. Ancak üç şey müstesna; sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden mümin evlat." (Müslim, Vasıyye 14)
Sadaka-ı cariye, ilim, hayırlı evlat bunlar hayra vesiledir.
İnsan tek başına toplumun tümünü etkileyemez. Ama onun birkaç kişiye aktardığı ilmi başkaları birbirine aktardıkça o ilim nice hayırlara vesile olur, bir toplumu, kimi zaman bir çağın büyük kitlelerini etkileyebilir, bir ülkenin ıslahına vesile olabilir.
İyilikleri Küçük Görmeyelim
Bununla birlikte yolda bir taşı kaldırıp yolcuları kazadan beladan korumak, bir insana tebessüm edip kalbini ısındırmak, İslami bir kitabı arkadaşına hediye etmek, hayırlı bir yol için aracını din kardeşine vermek ve daha nice örnekler günlük hayatımızda önemsenmeyen küçük davranışlar gibi hissedilse de her biri büyük sevapların başlangıcıdır.
Hz. Enes radıyallahu anh buyurur ki:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi veselleme binek hayvanı isteyen biri götürüldü. Fakat Rasûlullah’ın yanında onu bindirecek bir binit bulamayınca o kimseye bir başkasını gösterdi. Bu kimse de ona binek temin etti. Adam Rasûlullah aleyhisselatu vesselam’a gelerek durumu haber verdi. Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, şöyle buyurdu: “Kim bir hayra vesile olursa, o hayrı yapanın sevabı kadar sevaba kavuşur.” (Müslim, İmare: 133)
İnsanları kötülükten alıkoymaya çalışan kimse aynı zamanda hayra vesile olan kimsedir. İyilik yapmak kadar, kötülüğü önlemeye çalışmak da, kişinin insanlar için beslediği sevginin bir tezahürüdür.
Teknoloji çağında yaşıyoruz, teknolojinin gelişmesi ile hayra teşvikin artmasını beklerken sosyal medyada paylaşılan sözler, televizyon programları ile şer yaygınlık kazandı. Biz mümin kullar olarak kendimizi korumalıyız ve çağımızın vazgeçilmezi olan teknolojiyi de hayır için kullanmalıyız.
Hadis-i şerifte Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Her iyilik bir hazinedir. Her hazinenin anahtarı vardır. İyiliği açan, kötülüğü de kilitleyen bir anahtara sahip olana müjdeler olsun! Kötülüğü açan, iyiliği de kilitleyen bir anahtarı olana da, yazıklar olsun.” (İbni Mace, mukaddime, 19)
Bir diğer hadisi şerifte ise bir grup insan Resul-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme gelerek şöyle sordular:
"Yâ Resûlallah! İçinde iyilerin de bulunduğu bir memleket helak olur mu?"
Bu soruya Efendimiz "Evet, helak olur!" buyurdu.
“Nasıl olur yâ Resûlallah?" diye sormaları üzerine, "İsyana, kötülüklere sükût etmeleri ve bu suretle dine ihanet etmeleri sebebiyle!" buyurdular.
Kedinin Fedakârlığı
Kimi tasavvuf ehline göre bir kedinin yaptığı hayır, dervişlerin hayırlarına vesile olarak kıymet görür. Rivayete göre, bir gün dergâhın aşçısı sütlaç yapmak için çömleğe bir miktar süt koymuştu. Kara bir yılan bacadan çömleğin içine düştü. Bir dervişin kedisi bunu gördü. Çömleğin etrafında sürekli dönüp ızdırapla miyavlıyordu. Bu durumdan habersiz olan aşçı, onu azarlayıp kovaladı. Aşçı onun anlatmak istediğini kavrayamamıştı. Kedi gelip kendini kaynayan çömleğin içine attı ve öldü. Yemeği boşalttıkları vakit o karayılanı ölü olarak buldular. Şeyh:
“O kedi, kendisini dervişlere fedâ eyledi. Onu kabre koyun ve orayı ziyarete gidin.” dedi. Derler ki, O kedinin kabri gerçekten mevcuttur ve halk orayı ziyaret eder.
Bir kedinin yaptığı hayrı bugün yapamıyorsak, zalimin zulmüne susup ses çıkarmıyorsak, bir taşı yerden kaldırmak nefsimize ağır geliyorsa vay bizim halimize. Mümin kullar olarak her zaman yaptığımız amellerin bilincinde olmalıyız. Hayırda birbirimizle yarışmalıyız. Sadece kendimizi değil bütün mümin kardeşlerimizi düşünmeliyiz. Çünkü müminler ancak kardeştir.
Yazdığımız bu yazının da hayırlara vesile olması dileğiyle Allah-u Teâlâ’ya emanet olunuz.
Sümeyya Turan.