* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Tevazu  (Okunma sayısı 1183 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Tevazu
« : Eylül 20, 2014, 08:10:29 ÖS »
Tevazu


Insan için en güzel ahlak, tevazudur. İnsan, tevazu elbisesinden daha güzel bir elbise giymemiştir. Her kime, Allah-u Zülcelal tarafından tevazu ihsan edilmişse, o kişi hem kendisini rahat ettirir, hem de başkalarını rahat ettirir.

Onun için Hasan-ı Şazeli (r.h) demiştir ki:
“Bir kimsenin Said (cennetlik) olmasının alameti, Allah-u Zülcelal'i bilmesi ve aile fertlerine de mütevazi davranmasıdır. Şaki (cehennemlik) oluşunun alameti ise, Allah-u Zülcelal'i inkar etmesi ve yakınlarına karşı kibirli davranmasıdır.” Tevazu, insanı daima hayırların üzerine sevkeder.

Allah-u Zülcelal, Kur'an-ı Azimüşşan'da, insanlara karşı tevazu göstermemizi emrederek şöyle buyurmuştur;
“Sana uyan Müminlere, tevazu kanadını indir.” (Şuara; 215) Peygamber Efendimiz (sav)'de bir hadis-i şeriflerinde;
“ Allah bana, sizin birbirinize tevazu göstermenizi vahyetti. Öyle ki birbirinize karşı övünmeyin ve zulmetmeyin.” (Müslim, Ebu Davud)

Alimler tevazu konusunda şöyle demişlerdir. Cüneyd-i Bağdadi (ra)'ye;
“Tevazu nedir?” diye sorulunca;
“İnsanlara şefkat kanatlarını indirip, yumuşak davranmandır.” demiştir. Fudayl bin İyaz (ra)'a;
“Tevazu nedir?” diye sorulunca;
“Allah'a boyun eğip teslim olmak, kim söylerse söylesin hakkı kabul etmektir.” Demiştir.

Hasan-ı Basri (ra) de;
“Evinden çıkan bir kişinin, karşılaştığı her müslamanı kendinden daha faziletli olarak görmesi tevazudur.” Demiştir. Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde;
“Tevazunun başı, karşılaştığın kimseye ilk önce senin selam vermen, selam verene karşılıkta bulunman, meclisin gerisinde oturmaya razı olman, övülmeyi, nefsini temize çıkarmayı ve iyiliklerinin anlatılmasını sevmemendir.” (Beyhaki) buyurmuştur.

Nefsinde herhangi bir kıymet görenin, tevazudan nasibi yok demektir. Kim nefsinde gizli olan hasletleri yakinen bilirse, makam ve mevkiye, şerefe tamah edemez, tevazulu olmaya gayret eder. Kendisini kötüleyene karşılık vermez, kendisini övenlerden dolayı da Allah-u Zülcelal'e şükreder.

Kalbinde tevazunun bulunmasını isteyen kimse, evliyaların hizmetini yapmalı, onların sohbetlerinde bulunmalıdır. O zaman onlardaki tevazuyu görüp kendisine örnek alır ve kibre düşmez.

Her şeyin bir bineği vardır. Amellerin bineği de tevazudur. Tevazu kimde bulunursa bulunsun, güzeldir ama zenginlerdeki tevazu daha güzeldir. Onun için Süfyan-ı Sevri (ks):
“Şu beş sınıf, insanların en değerlisidir. Bunlardan birisi de, mütevazi olan zengindir” demiştir.

Bir kimse her şeyden önce, kendisine karşı mütevazi olmalıdır. Kendisine karşı mütevazi olmayan, başkalarına karşı hiç mütevazi olamaz. Rivayet edilmiştir ki;
“Ömer bin Abdülaziz'in evine misafir gelmişti. Akşam, mi-safirinin yanında bir şeyler yazmaya başladı. Bu arada lambada yağ kalmadığı için sönmek üzereydi. Misafir;
“Müsade ederseniz kalkıp lambaya yağ koyayım” dedi. Ömer bin Abdülaziz;
“Hayır! Misafirin hizmet etmesi olmaz” dedi. Misafir;
“Öyleyse hizmetçiyi uyandırayım.” dedi. Ömer bin Abdülaziz;
“Hayır olmaz. Hizmetçi daha yeni uyudu” dedi ve kalktı lambaya yağ koydu. Bunu gören misafir dedi ki;
“Ya Emir'ül Müminin! Kendi hizmetini kendin yaptın.” Bunun üzerine Ömer bin Abdülaziz dedi ki;
“Ama Ömer olarak gittim, Ömer olarak döndüm. Neyim eksildi ki?”


Tasavvufda dört kapı vardır
1- Şeriat Kapısı
2- Tarikat Kapısı
3- Marifet Kapısı
4- Hakikat Kapısı

Öğreti olarak bu kapılar birer birer geçilerek Hakikate ulaşılır...

Öğrencilerinden biri Mevlana'ya sormuş;

"Efendim, bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum.
Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?"

"Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve
hepsi rahlelerine eğilmiş.
Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım."

Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat akşetmiş.
Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana'nın öğrencisini yere yıkmış. Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var.

Yaradana güvenip ikinciye de bir tokat akşetmiş. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış.
Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş.

Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış.
Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş.

Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına
devam etmiş.

Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anlatmış.

Mevlana; "İşte sana istediğin örnekler....

- Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi.
Şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti.

- İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince o da kalktı, tam tokadı iade edecekti ki, tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi.
"Sana kötülük yapana bile iyilik yap".
Onun için döndü, oturdu.

- Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir.
İyinin ve kötünün tek Yaradandan geldiğini bilir, inanır.
Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı.

- Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir.
İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir.
Onun için dönüp bakmadı bile...

Bağıracaksan önce kendine bağır.

Bu nefis terbiyesinin en önemli ilkesidir. Bağıracaksan önce kendine bağır.

Öyleyse elimizde hazır olanları benim tercih etme hakkım var mıydı? İşte teslimiyet, burada başlar. Bu teslimiyete ulaşan her insan, huzuru yakalamış demektir. Tercih hakkım yoktu, tercih hakkım yok dediğimiz zaman, teslimiyeti kabullendiğimiz zamandır.

Şimdi sahip olduğum değerlerin, anne, baba, eş, evlat, ,iş, aşın bana göre güzel yanları nelerdir. Önce onları bulup çıkarmalıyım. Kullanmadığım, saklı duran, bana fayda vermeyenler benim değil demektir. Mutlaka ama mutlaka her şeyin bir güzel yanı vardır. Herkesin bir güzel yanı vardır. Çirkin insan yoktur, güzel olmasını bilmeyen insan vardır. Güzel yanına ulaşamadığımız insan vardır. İlişki kurduğum insanda hoşuma gidenler, hoşuma gitmeyenler. “Hoş gördüklerim, hoş göründüklerim. Nerdesiniz çıkın ortaya çabuk yanıma gelin Size ihtiyacım var” diyen insan mutlu ve huzurlu insandır. Elimizde hazır olanın kıymetini bilmek, onlara layık olmaya çalışmak, onlardan gelebilecek negatiflere sabretmek, huzuru elde etmenin fedakârlığıdır.

Birlikte yaşadığımız insanlarla mutlu olabilmek için, onları değil kendimizi değiştirmeyi , kendimizi yenilemeyi düşündüğümüz ve icraata koyduğumuz zaman, huzur kendi ayaklarıyla yanımıza gelir.

İtaâtkârlığın, kanaatkârlığın, azimkârlığın, fedekârlığın ve cüretkarlığın tohumunu, nefret suyuyla yıkarsak, zehirli meyveler yeşerir. Hırs, kin garaz ve huzursuzluk yakamızı bırakmaz.

Nefretle sinsi sinsi gelişip olgunlaşırlar, sevgiler, birdenbire, açık ve yürekli ve, korkusuz ve var olan her mekanda gelişirler. Sevgilere, sevgi üreten tohumlara itibar edelim. Her sözümüz, her bakışımız, her davranışımızla sevgi üretelim. Onun için hep doğru sözlü olalım. Güvenilir olalım, gücümüzü Kur’an ve sünnetten alalım. Sahip olduğumuz şeylere şükredelim. Yeni şeyleri itaat ve kanaatle, ve azimle elde etmeye çalışalım. Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. Hayatla mücadele ederken, mutluluğumuzu, başkalarının mutsuzluğu üzerine inşaa etmeyelim. Ortak değerler üzerine inşa edilen mutluluklar, kolay kolay yıkılmazlar.

Önce elimizde ne var , ona bakalım, unutmayalım ki eldeki bir kuş daldaki beş kuştan hayırlıdır. Daldaki kuşların dertlerine değil, kafesimizdeki kuşumuzun sesine kulak verelim.
Hazır olandan faydalanmasını bilenler, huzuru yakalayanlardır. Toplum ve sistem, bazen bize, bilerek veya bilmeyerek, çürümüş ve kurtlu değerleri, bulunmaz nimetlermiş gibi önümüze sürüp ikram edebilir. Güzel ve çirkini ayırabilmek, ancak ve ancak Kur’an ve sünnetin emri ve İslam’ın ışığıyla mümkündür.
En zengin sofralardan, sözüm ona bulunmaz yiyeceklerden bile yeseniz, mutlaka aç bir yanımız kalır. Ama İslam’ın sofrasından yiyen insanlar, bir hurma bile yeseler kesinlikle doyarlar. Sevgi ve saygılarında su gibi akıcı, içten doyulmaz, aranan ve kirleri temizleyen şeffaf ve berrak olan insanlara ne mutlu. Çünkü onlar gerçek huzurun kaynağı insanlardır.
HUZURU BULMAK İSTİYORSANIZ HUZURUN EL KİTABINI KUR’ANI KERİM’İ MUTLAKA OKUYUN ANLAYIN VE YAŞAYIN. HUZUR İSLAMDA, İSLAM, KUR’AN VE SÜNNETTEDİR. Bizleri huzurlu kullarından eyle Ya Rabbi. (Amin)

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]