TEMBELİK VE TEVEKKÜL
Efendimiz(sav) ve O’nun sadık dostu Hz.Ebubekir(ra) hicret esnasında Mekkeli müşriklerin takibinden kurtulmak için Sevr Mağarasına sığınmışlardı. Müşriklerin mağaranın kapısına dayandığını farkeden Hz. Ebu bekir “Ya Rasulallah! eğilseler bizi görecekler” diyerek endişesini dile getirmişti. Bunun üzerine Efendimiz(sav) Ona şöyle seslenmişti : “Üzülme! Allah bizimledir..Allah’ın yanlarında olduğu iki kişi hakkında neden endişe ediyorsun ki?” İşte Efendimiz’in bu sözleri O’nun tevekkül anlayışını ortaya koyması bakımından önemlidir.Neden?
Çünkü, bazılarının anladığı gibi Tevekkül, sebeplere sarılmadan Allah’a dayanma değildi. Zira Efendimiz Hicret esnasında Yesrib’e salimen ulaşabilmek için gerekli bütün stratejik tedbirlerini almış idi. Mağaraya sığınmak, Medine’ye ters istikamette yol alıp izlerini çobanın sürüsüne kaybettirmek bunlardan bazılarıdır.
Öyleyse nedir Tevekkül?
Tevekkül,müminin bir konuda elinden gelen bütün gayreti gösterdikten sonra sonucu Allah’a bırakmasıdır.Bu manada “Tavekkül deveyi sağlam bağlamaktır.” Nitekim Efendimiz devesini bağlamadan devesini Allah’a emanet ettiğini söyleyen bir sahabiye “Önce deveni bağla sonra tevekkül et” diye tenbihlemiştir. Aksi istikametteki bir davranış işin kolayına kaçmaktır, hazırcılıktır.
Bu konuda Hz. Ömer zamanında yaşanan şu hadise bize ışık tutacak mahiyette ibretlik bir hadisedir.Hz. Ömer bir gün mescitte boş-boş oturan kişilere ne yaptıklarını sorunca onlar, biz Allah’a tevekkül ederiz, bizler mütevekkilleriz dediler.Ömer, “peki sizin çocuklarınıza kim bakar” diye sorunca, “biz çalışmayız, onlara yakınlarımız bakar” cevabını alınca Hz. Ömer kızarak şöyle der:
“ Siz mütevvekkiller değil aksine siz hazır yiyicilersiniz, mütekkillersiniz.Gerçek anlamada tevekkül eden tohumu yere atıp sonra Allaha’a tevekkül edendir”
Buradan anlıyoruz ki çalışmadan, sebeplere yapışmadan tevekkül edilmez.Allah böyle dilemiş, takdir-i iklahi buymuş, kader buymuş diyerek boş boş durmanın gerçek tevekkülle uzaktan yakından alakası yoktur.
Sorumsuzluğu, yılgınlık ve tembelliği kadere yükleyerek mütevekkil olunmaz. Mümin gücü nisbetinde elinden geleni yaptıktan sonra Rabbinden istemesini bilmelidir.Bu noktada şunu da belirtelim ki mümin fani olan dünyaya ve onun üzerindekilere değil sadece Allaha dayanıp güvenmelidir. “..Onlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler”(Enfal 8/2) ayeti bunu anlatması bakımından önemlidir.