Tevekküre Davet
Kur’an-ı Kerim’in okuyucularına verdiği en mühim öğütlerin başında tefekkür gelir. Tefekkür; başlı başına bir ibadet olup; insanın kendini, Rabbini, düşünmesi kainatın ve mahlukatın yaratılışından ibret almasıdır. Tefekkür, yaratıcıya kulunu yaklaştıran bir ibarettir. Nitekim Bişr-i Hafi Hz.leri: “Allahu Teala’nın azametini düşünen insan, ona isyan edemez.” Buyurmuştur. Demek ki, tefekkür, kulun basiret perdesinin kaldırılmasına ve hakikatle buluşmasına vesile olabilmektedir.
Kalbi hislerin tefekkür ırmaklarında yeşermesi ve insanın manevi siluetlerle ruhunu sevindirmesi, onun lahuti boyutlarda gezinmesi ve ilahi lütuflarla hemhal olup Kur’ani davranışları edinmesine sebep olacak amellerin vesilesi tefekkürün ifasıyla mümkündür. Gerçekten Kur’an-ı Mübin, ilk ayetinden son ayetine kadar evrenin ve devranın çözümsüz ve emsalsiz dekorlarını ve nakışlarını izah ve beyan etmekte ve bunlar üzerinde insanları tefekküre davet etmektedir.Ayet-i kerimelerde:
“Hiç tefekkür etmez misiniz? Akletmezler mi? İdrak etmezler mi? Akıl erdirmiyor musunuz?” [1]buyurarak inanan gönüllere ikazlarda bulunur. Çünkü tefekkür; insan kalbine iyiliğin ve kötülüğün aksini yansıtır. İnsan, düşünmeden bunları göremez. İç alemine dalmadan sadece dış dünyada gördükleriyle, maddi hayatla tatmin ve itminan bulamaz. İnsanın, gözle görülmeyen, elle tutulmayan o atmosfere girmesi için , iç dünyasına kapanıp Rabbiyle manevi bir bağ kurması yeterli olacaktır.
Bazen; “ ben neyim? Ben kimim? Neciyim? Nereden geldim? Ne için yaratıldım? Ne ile vazifeliyim? Burada ki yaşamımın gayesi ne? Nereye gidiciyim? “ gibi sorular sorması, onu mutlak sona götüren saadet anahtarını bulmaya itecektir. İnsana kulluk şuurunu verecek yegane amel de işte böylesi bir tefekkür olacaktır. Tasavvufi öğretinin ilk basamağı da bu soruların cevaplarını verebilmeden geçer. İnsan, kainat kitabının ilk sayfasıdır. Kendini okumadan başka şeyleri anlaması mümkün değildir. Kendini bilmeden Rabbini’de bilemez. Önce kendi varlığının esasını kavramalıdır. Onu bir balçıktan var eden, hakir bir sudan yaratan Rab, onun için bir hayat programı hazırlamıştır. Bu programı, insanın okuması, düşünmesi ve uygulaması tefekkür yolunda istikameti nisbetinde başarılı olacaktır.
Abdullah İbn-i Mes’ud R.A şöyle der:” Kim ilim istiyorsa, Kur’an’ın manalarını tefekkür etsin! O’nun tefsiri ve kıraati üzerinde yoğunlaşsın! Zira Kur’an’da öncekilerin ve sonrakilerin ilmi mevcuttur.”
Kur’an ayetleri gönülleri cilalamak, Allah’a yakınlaştıracak yolları göstermek için bize ufuklar açar. Bedevi’nin biri Zilzal suresinden “Kim zerre kadar hayır işlemişse onu görür. Kim de zerre kadar şer işlemişse onu görür.” Ayetlerini Hz.Peygamber S.A.V ‘den işitince şöyle sorar: “Ey Allah’ın Reusulü! Zerre ağırlığınca mı?” Resul’ü Ekrem Efendimiz’de (S.A.V):” Evet.” Buyurdular. Bunun üzerine Bedevi’nin hali değişti ve “ Vay benim kusurlarım! Diye diye inledi. Bu sözleri defalarca tekrar etti ve sonra da dinlediği ayeti okuyarak gitti. Resulüllah (S.A.V) onun ardından: “İman bu bedevi’nin kalbine girdi.” Buyurdu. [2]
Kainatın seyir rotası Kur’an-ı anlayarak, tefekkür ederek okumaksa, tefekkürün zirvesi olarak düşünülmüştür. Nitekim sahabe, onu hassasiyetle veihtimamla tefekkür ederek okumuş ve onunla Rablerini razı etmeye çalışmışlardır.
“Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akl-ı selim sahipleri için (Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren) kesin deliller vardır. Onlar ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken, Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerlerin yaratılışı hakkında derin derin tefekkür ederler ve: “Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Seni teşbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru! Derler”. [3]
Resulüllah’ın (S.A.V) bu ayetin indiği gece sabaha kadar mübarek gözlerinden imlek imlek gözyaşlarının akıtması da, ümmetine örnek emsal teşkil edecek, Peygamberi’inin hakkında gözyaşı akıttığı bu ayetleri tefekkür ederek, kainatın ve hadisatın ayetlerini düşünecek, okuyacak ve belki de büyük bir uyanışın, büyük bir devinimin, büyük bir inkişafın kapılarını açacaklardır. Rabbim, aklını imana teslim edenlerden eylesin!
Amin.
---------------------------------------------------------------------------
[1] EL-En’am, 50; el-Bakara, 219,266; Muhammed 24; en-Nisa, 82;Yasin,68.
[2] Süyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, VIII,595)
[3] Al-i İmran 190-191