Tevhid ve Hayat
Günümüzde Allah'ın razı olduğu şekliyle, din toplumsal hayatta hâkimiyetini ve otoritesini yitirmiştir. Müslüman bireyle beraber toplumda yaratılış idealini ve gayretlerini yitirmiştir. Dinin toplum üzerindeki hâkimiyetinin azalması ile insanımızda ahiret endişesinden uzaklaşmış, ahiret titizlikle hazırlanılacak bir yer olmaktan çıkmıştır."Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak ölünüz."(Ali İmran.102)
Şeytan, Allah (c.c.) katındaki isyanıyla uhrevi sorumluluğu unutmuş bunun karşılığında dünyaya gönderilerek ebedi olarak cezalandırılmıştır. Görevi de insanoğlunun, Rabbine karşı olan şer'i sorumluluk ve mesuliyetlerini unutturmak, itikadını zedelemek ve ifsad ettirmektir. "Şeytan onlara galip ve üstün geldi de onlara Allah'ı dahi hatırlatmayı unutturdu.
"İşte bunlar,şeytanın taraftarlarıdır(Hizbuşşeytan)Haberiniz olsun muhakkak ki şeytanın taraftarları en büyük zarara uğrayanların ta kendileridir."(El-Mücadele/19)
Şeytan iman ehlini kendi taraftarı yapamazsa vazife ve mesuliyet şuurundan kopartarak başıboş hale gelmesini sağlayıp onu dünyevileştirmeye çalışacaktır.
Allah (c.c.)'a kulluğu namaz ve oruç boyutunda dondurup, dini ve imanı tağutTevhid mücadelesinden güzel ahlaknefis, mücadelesine çekmeye çalışacaktır. Günümüzde de küfür ve cahiliye karşısında etkisiz ve sessiz kalan güzel ahlaklı, milyonlarca sözüm ona nur ve ışık saçan insanlar mevcuttur.
"Şeytan onlara vaadlerde bulunur, olmayacak kuruntulara düşürür. Oysa şeytan onlara kendilerini aldatmaktan başka bir şey vaad etmez" (Nisa120)
Şeytan ve avanesi; İslam'ı hiçbir zaman cepheden saldırarak yok edememişlerdir.
Böylesi zor ve mümkün olmayacak bir çabanın yerine her devirde değişmeyen taktik; günümüzde olduğu gibi "İslam'ın yine İslam ile yok edilmeye çalışılması projesidir.” Günümüzde de bu proje kapsamında Tevhid ehlinin imanını, Batılı değerler (demokrasi, laiklik) sistemiyle çatışmayan İslam'ı vicdani bir kanaat, ferdi ibadetler derecesine getirmeye...... Reel politik izahıyla dini ve imanı A.B standartlarına ve Kopenhag kriterlerine uygun hale getirmeye çalışacaklardır.
Aslında burada yapılmak istenen kitabı bozulmamış bir dinin kitabını bozmaya çalışmaktır. "Şeriat/Ahkam" boyutunu tasfiye edip Protestanlaştırılmış, Rububiyet ve Uluhiyyet nitelikleri olmayan bir İlah Din anlayışını hayata hakim kılmaya çalışacaklardır.
Bu durumda ortaya çıkan şeklen, Allah'ın dinine benzese de.
Allah(c.c.)'ın diniyle hiçbir alakası olmayan, hüküm ve şeriat boyutu boşaltılmış bir inanç bütünüdür.
Gelinen bu noktada toplumda bir İslam ve Allah bilinci vardır..... Ve Allah(c.c.) bu inanışta bir yerdedir fakat; Rububiyet ve Uluhiyyet nitelikleri yoktur.
Yapılan bunca hile, desise ve usulsüzlüğe rağmen; Allah (c.c.)'la ahitli bir dinin karşılıklı sözleşme yapan kulları olduğunu unutmayan günümüzün tevhid erleri İbadet, siyaset ve muamelatta Tevhid, adalet ve istişareye riayet ederek, ahiret yurtlarını aramaya devam edeceklerdir. Bu arayış esnasında, nassa dayalı hareket bilinci temel esastır. Zira Allah(c.c.) ellerimizin dolu olup olmadığına değil, temiz olup olmadığına bakacaktır.
Rabbimiz için, katında makbul olan salih amel; iman ve nassa dayalı düşünce ve yapılaşmadır.
Yoksa meşru olmayan yüzlerce okul, yurt ve işgal edilen makamlar, Allah(c.c.) yoluna sunulan kurbanlar değil de, modern putlara kurban edilen necaset hükmünde olacaktır.
Davamız akide davasıdır, peygamberin davasıdır. Bizimle beraber ruhumuz, kanımız her hücremiz bu iman çabasına ,eylemine katılacaktır. Yeter ki bizler,bu asrın peygamber yarenleri olarak Hira'dan fışkıran Rabbani pınarımızı, batıl düşünce ve metodlarla kirlettirmeyelim. Evlerimiz işyerlerimizi, dergilerimiz, gazetelerimiz bu Rabbani pınara yataklık etsin. Rabbimizin hak dini bizim üzerimizden akıp yol alsın. Dünyada zorluk ve imkansızlıklarla, içimiz kan ağlasada, Rabbimizin izniyle İman ve tevhid davamız, kalb, dil ve hareketkerimizle sonsuzluk tohumu olup, ahirette her birimizin cenetteki Tuğba ağacına dönüşecektir.