Tevhidî Eğitimde Namaz
İslâm kimliğini ifade eden, özetleyebilen dört temel özellik vardır: Tevhid Akidesi, Adaletin İkamesi, İnsanın Özgürlüğü ve Davet. Bir başka deyişle; insanın, kula kulluktan uzaklaşarak özgür bir irade ile Allah'a teslim olması, özgürce yaşayabilmesi, yeryüzünde adaletin tesisi için say-ü gayret göstermesi ve tüm insanlığın ıslahı ve ahiretlerinin de selameti için davet etmesi, vs. İslâm dininin müntesibi olmanın bir gereğidir. 1
Bu çerçevede Allah’ın Rabliğine teslim olunmalıdır. Rabb, ilah ve melik olan Allah, kullarını ihsan makamına dek sürecek bir yürüyüşle terbiye eder.
İslâm'ın ibadetleri bir boyutuyla Allah'a teslimiyetin simgesidir, göstergesidir, gereğidir. İbadetler Müslüman birey kimliğinin ve İslâm toplum yapısının, medeniyetinin tamamlayıcı öğesidir, birer sonucudur. İbadetler diğer yönüyle de bir eğitim argümanıdır. Yani Müslümanı eğitir, terbiye eder, şekillendirir.
Namaz, İslâm'ın en temel ibadetlerinden birisidir. Namazsız bir Müslüman teorik olarak -ehl-i sünnet usulü açısından- mümkün (buradaki mümkünlük meşruluğu ifade etmiyor) gibi görülse de aslında “namaz eşittir İslâm, İslâm eşittir namaz” şeklinde değerlendirmeler de yaygındır.
“Onlarla bizim aramızda alamet-i farika namazdır. Binaenaleyh namazı terk eden kâfirlere benzemiştir.” 2
Yukarıda da belirtildiği gibi İslâm akidesine sahip bir birey Allah'a isyan etmediği, haramlarla helalleri değiştirmediği sürece, günah olduğunu bilerek namazı terk etmesi halinde -günah işleyen- Müslüman’dır. İslâm’dan çıkmış kabul edilmez. Ancak uzun süre aynı günahı işleyen, yanlış olarak kabul ettiğini fiiliyatında işleyen kişinin bu halde kalışı da fıtrata müğayirdir, aykırıdır. Bu nedenle de namazın bu önemine binaen “Namaz kılmayan kâfir değildir, ancak kâfirler namaz kılmaz” tespiti yapılarak bu haldeki Müslümanlara; şeklen benzedikleri bir toplumla akidevî ayrılıkları arasındaki paradoksun fazla uzun sürmeyeceği ve akidenin şekle uymazsa, bu kez şeklin akideye uyması gerekeceği ikaz edilir. Zira “inandıkları gibi yaşamayanlar yaşadıkları gibi inanırlar”.
“Muhakkak namaz, insan ile küfür ve şirk arasında bir perdedir. Namazı terk etmek bu perdeyi kaldırmaktır.” 3
Bu çerçevede namaz bir yönden Müslümanın kalbini Rabbine teşne kılıp yüreğinin, gönlünün hali, yansıması iken, keza aynı zamanda onları sükûna erdiren bir liman özelliğine sahiptir. Diğer yandan da Müslüman’ı bir eğitmen gibi eğiten, şekillendiren bir vasfa sahiptir.
Namaz önce temizlikle; fiziğini, cismini ve yüreğini temizlemekle başlar. Allah'a karşı pazarlıksız bir teslim oluşu hatırlatır. İçine bir şey karıştırılmamış, hür bir iradeyle Allah'a kulluk edileceğinin ilanıdır. Arınmış bir yürek ve zihinle herhangi bir karşı teklif talep etmeden ilahlığına teslim olunan Allah'a tüm benliği ve iradesiyle teslim olma ve O'nun Rabliğine sığınarak hayatını şekillendirmesine rızanın ifadesidir.
İnanan insanların cahiliye hayatı içindeki hemcinsleri ile ilişkileri nedeniyle benzer yaşam tarzlarına sahip olmaları kaçınılmazdır. Mesela; doğu illerinde Müslüman olsun olmasın herkesin çok baharatlı yiyecekleri tercih etmesi, benzer kıyafetleri giymeleri, vb. gibi.
Namaz, bu çerçevede Müslümanların ayrı bir toplum olduklarını bizzat günlük hayatın içerisine girerek bir fark oluşturuyor. Müslümanlar günde beş kez temizlenerek, temiz bir mekâna gidip kendi toplum merkezlerine yüzlerini çevirip adeta biat tazeliyorlar.
Namaz, Müslümanların aynı coğrafyayı paylaştığı diğer toplum bileşenlerinden ayrılarak kendi aralarında bir toplum oldukları, farklı oldukları, eşi ve şeriki [ortağı] olmayan aynı Allah'a kul ettiklerini unutmamalarını sağlıyor. Bir ümmet ve cemaat olmanın, diğer toplum kesimlerinden ayrılmanın, ayrı bir toplum olmanın hangi sebeplerle olduğunu fark etmeleri bunun doğal bir sonucu olacaktır.
Hayatın içerisinde her gün, molaya izin olmaksızın işi gücü bırakarak Allah'a ibadet ediyor olmak Allah'la insanın hukukunu; Rabb ile kul olmanın tekrar tekrar dikkate almaya, her insanın bu çerçevede haddini bilip, sınırını aşmamasına tavsiye merciidir. Allah'a kul olan birinin, ne O'na herhangi bir varlığı, gücü denk, müsavi, ortak kabul etme lüksü vardır, ne de başka varlıklara zulmetme hakkı vardır. O (cc) ne isterse yapar, Müslümana düşen sadece itaat etmektir. Müslüman Allah'a isyan etmez, emrine uyar, başıboş değil kuludur, kimseye zulmetmez, adalet dağıtır, kötülüğü engeller, iyiliği emreder...
Namazın ikamesi bireyin keyfî bir tercihi değil, Allah'ın emridir. Yani kendisini kendisi tanımlayan hiçbir noksanı olmayan, Esmaü’l-Hüsna sahibi olan Allah’ın emridir. O Allah, hiçbir isminde, Zatında, sıfatında ortağı yoktur, ortak da kabul etmemektedir. Namaz şeriki olmayan Allah’a kılınmıyorsa, eğilip kalkma hareketleri İslâm'ın namazının ikamesi değil, bir gaflet eseridir. O halde namaz için yönelinen Rabb’in kim olduğu unutulmamalıdır. Her tekbirde tekrar hatırlanmalıdır.
Namaz, tekbirleriyle Tevhid inancını hatırlatmaktadır. O Allah en büyüktür, her şeyin sahibi O’dur, yerin ve göğün Rabbi O’dur, insanların ilahıdır.
Tekbir ile Rabblerine yönelen Müslümanlar kıyamda, bir yönden başları önlerinde Allah'a teslimiyetlerini arz ederlerken, diğer yandan masivaya, dünyaya, dünyaya ait olana, şeytana, cahiliyeye sırtlarını dönmektedirler. Müstekbirlere bir meydan okuyuştur bu: Bizim yüzümüz Tevhidî olana dönüktür, sizin oluşturduğunuz nizamı bırakıp O'nun nizamına göre yaşıyor, İslâmî olmayan her şeye kıyam ediyoruz!
Namaz şeklî yönüyle Müslümanın hayatını şekillendirirken, formatlarken, intizamını muhafaza ederken diğer yandan da içeriğiyle mü’minin kimliğini inşa etmekte, belirtmekte, haslığını sürdürmektedir. Namazın ayrılmaz parçası olan kıraatte insan Rabbiyle konuşmakta, Ondan direktifler, tavsiyeler almaktadır: “Dini yalnız Allah'a has kılmaya…” 4. “Yalnız ondan yardım dilemeye...” 5 , “Tağutu rededip Ona iman etmeye…” 6 , “Yalnız Allahı Hâkim tanımaya…” 7, “Allah ve Resulü bir işte hüküm verince ancak itaate…” 8, “Sözü değiştirmemeye…” 9. “Kınayıcının kınamasından korkmamaya…” 10 ve benzer ayetlerle İslâm’ın ilkelerine sadakatini yenilemektedir.
Namaz İslâm’a şirkin bulaştırılmasına müsaade etmez. Eğer bir karışıklık varsa bunu reddeder. Müslümanın bir taraftan şeklen namaz kılarken bir taraftan kalbinin, fikrinin başka dünyalarla hareket ediyor olması normal bir davranış değildir: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki kıldıkları namazdan gafildirler.” 11
Bunlar “din gününü yalanlayanların” da özelliğidir zira. O halde bir taraftan Müslüman olup diğer taraftan -insanlarla olan doğal beşerî ilişkiler, davet ekseni dışında- İslâmî değerlerle gayr-i İslâmî değerlerin karıştırılması mümkün değildir, kılınan namaz buna müsaade etmez.
“Namazını kılan, fakat hususî ve umumî hayatında, toplum ve devlet işlerinde Allah’ın koyduğu kanun ve hükümlerden başkasını kabul edip, onların hâkimiyetine razı olan kimse Allah’tan başkasına kulluk etmiş olur.” 12
Namaz ile birlikte hayat bulan, anlamı ortaya çıkan tesbih, tekbir, zikir, hamd, tehlil Müslümanın kalbini ve dimağını Allah'a muhabbetle doldururken diğer yandan da kimliğini, fikrini farkındalıkla beslemektedir.
Namaz bir davettir Müslümana. Kimliğini hatırlatan bir davet... Davetçiliğini hatırlatan bir davet... Davet tüm insanlarla bir arada beraber yaşama sanatı değil, yapılan her şeyi bir hikmet ve basiret üzere yaparak, İslâm'ın nurundan mahrum yürekleri İslâm'la kurtarma, İslâm'a kazandırma gayreti, İslâm'la şereflenen kulların ise dünyaya Tevhid ve adaleti ulaştırmak için ümmet ve cemaat bilinciyle hareket etmelerinin temini ameliyesidir. Davet tüm insanlığı İslâm’a dönüştürme niyetinin ve çalışmasının adıdır.
Namaz bir mürebbi gibi Müslüman’ı beslemekte, eğitmektedir. Değerlerin, akidenin, ilkelerin unutularak üstünün tozlanmamasına, dejenere olmasına engel olmaktadır.
Namaz Müslümanın sadece kimliğinin bir gereği değil, aynı zamanda Müslümanca yaşamın ve şahsiyetin sürdürülmesi, ikamesi, şekillendirilmesi açısından hayatın içindeki canlı bir eğitimcidir. Salihler ve âlimler insan olması hasebiyle bireyin hayatında bırakın yirmi dört saat olmayı, bir sezon, bir mevsim dışında etkili olamazlar. Namaz, Müslümanla ergenlikten itibaren bir ömür ayrılmayan bir mürebbidir.
Namazın eğitimci kimliğinin tezahürü, ona verilen önemle görülür. Müslümanın gerek kendi evinde gerekse cemaatle olan namazlarına verilecek önem, aynı zamanda onun kimliğinin, irfanının yücelmesini sağlar.
“Sabır ve namazla Allahtan yardım dileyin.” 13
Kıl beni ey namaz…
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
1 - Rahle Dergisi, Sayı: 33-Tevhid, 34- Adalet, 35-Özgürlük, 26-Davet.
2 - Tirmizî, 2623; Nesaî, 1/231; İbn Mace, 1079.
3 - Müslîm, İman, 134.
4 - Zümer: 2.
5 - Fatiha: 4.
6 - Bakara: 256.
7 - Bakara: 107.
8 - Ahzab: 36.
9 - Ahzab: 23.
10 - Maide: 54.
11 - Maun: 6.
12 - Yusuf el-Kardâvî, İslâm’da İbadet.
13 - Bakara: 153.
Abdullah Eğilmez