Allahü Teâlânın Kudretini Ancak Akıl Sahipleri Bilir
Aklı olan kimse, cânsız bir cismin hareket ettiğini görünce, bunu hareket ettiren bir kuvvetin varlığını anlar!..
Abdullah Kassâr hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Hicrî onuncu asrın sonlarında yaşadı. Doğum ve vefât târihleri belli değildir. Bir sohbetinde şöyle anlattı:
Ey Müslüman! İyi bil ki, gördüğün, işittiğin her şey, meydana gelen her şey, madde ve cisim, bunların hâssaları, akıllar, fikirler, düşünceler, gökler, yıldızlar yok idi. Hepsi, Allahü teâlânın istemesi ve yaratması ile var oldu. Onun yaratması ile yoktan var oldukları gibi, varlıkta kalabilmeleri, yok olmamaları için de her ân, Onun istemesine ve kuvvetine muhtaçdırlar.
Sebeplerin ve şartların değişmesi ile Allahü teâlânın fiilini, yapmasını perdeliyor, bizden örtüyor. Kuvvetinin, kudretinin meydana çıkması için, yapması ve yaratması için, sebepleri, vâsıtaları araya koymuştur...
Aklı olan, uyanık olan, kalp gözlerini, Peygamberlere uyarak, sürmelemiş, cilâlamış olan kimse, bu sebeplerin de, vâsıtaların da, Allahü teâlâ tarafından yaratıldığını ve her ân Onun kuvvetine muhtaç olduklarını, Onun ile var olup, Onun ile varlıkta kalabildiklerini, yoksa hepsinin cansız, tesîrsiz, hareketsiz ve kuvvetsiz olduklarını ve kendileri gibi olan, başkalarına tesîr edemeyeceklerini ve kendileri gibi olan, başka şeyleri yapamayacaklarını düşünür. Bu sebeplerin ve vâsıtaların altında, arkasında, bunları yaratan ve bunlara tesîr ve kuvvet, enerji veren bir kudret sahibinin bulunduğunu anlar...
Aklı olan kimse, cânsız bir cismin hareket ettiğini görünce, bunu hareket ettiren bir kuvvetin varlığını anlar. Demek ki, cânsız bir cismin, hareket etmesi, bunu harekete getiren bir fâilin, bir kuvvetin varlığını akıl sahiplerinden gizlemiyor. Hareket eden cismin cansız olması, bir fâilin, bir kuvvet sahibinin mevcut olduğunu, akıl sahiplerine haber veriyor. Bütün sebepler, vâsıtalar da böylece, Allahü teâlânın varlığını, kudretini akıl sahiplerine ilân ediyor, bildiriyor.
Fakat eblehler, ahmaklar, cismin hareketini görünce, kendiliğinden hareket ediyor sanarak, kuvvet sahibini, fâili göremeyip anlayamıyor.
Akılları olmadığından, hareket eden cansız cismi, kuvvet sahibi zannediyor. Bunu hareket ettiren kuvveti, fâili inkâr ediyor, kâfir oluyorlar.
Allahü teâlânın her şeyi sebeplerle, vâsıta ile yapması, yaratması, ahmakların, akılsızların inkârına, küfrüne sebep oluyor. Akıl ve vicdân sahiplerine de hidâyet, kurtuluş yolunu gösteriyor. Sebepleri, vâsıtaları görerek, Allahü teâlânın varlığını, birliğini, kudretini anlamak, ancak Peygamberlerin irşâdı ile, uyandırması ile olmaktadır.
Vehbi Tülek.