Kul Olmanın Esası Nefsi Tanımaktır
"Allahü teâlâ, nefsten daha ahmak, daha çirkin ve ondan daha pis kokulu bir şey yaratmadı!"
Kaimi Hasan Efendi, Osmanlı âlimlerindendir.
Bosna’da İzvornik'te doğdu ve orada yaşadı. Halvetî şeyhlerinden Öziceli Muslihuddin Efendinin sohbetlerine devam ederek kemale erdi ve halifesi oldu. 1091 (m. 1680)’de İzvornik'te vefat etti. Buyurdu ki:
“Dünyâ hayâldir ve dünyâda ne varsa hepsi yok olmaya mahkûmdur. Şeytanın vesveselerine aldanmamalı, kötü kimselerin dostluğundan şiddetle kaçınmalı, onlarla sohbet etmemelidir.
Yoksa sonu dünyâda pişmanlık, âhırette ise üzüntü ve hasrettir. O hâlde bu kötü akıbetten sakınmalıdır. Çünkü orada pişman olmak ve mazeret, bahâne kabûl edilmez.”
“İnsan kabrinde amelleriyle baş başa kalır. Onun için dünyâda, hayırlı işler, âhirette fayda sağlayacak ameller yapmalıdır. Günahlardan sakınmalı, dînin yayılması için gayret etmelidir.
Bütün işlerini iyi niyetlerle yapmalıdır. Helâl rızık kazanmalıdır. Fakirlere yardımcı olmalı, akrabaların ihtiyâçlarını karşılamalıdır. Yumuşak sözlü olmalı, herkesin anlayacağı şekilde konuşmalıdır. İnsanlarla güzel geçinip, kimsenin kalbini kırmamalıdır. Öksüzlerin işlerine yardım etmeli, çaresiz kalanlara, dul kadınlara, yaşlı kimselere hizmet edip, duâlarını almalıdır.
Merhamet eden merhamet bulur.”
“Âlimlere karşı hürmetli olmalı, onların huzûrunda edebi muhafaza etmeli ve az konuşmalıdır. Onların hizmetiyle şereflenmeyi büyük bir kazanç bilmelidir.”
“Bizim hâlimizden anlamayan, istifâde etmeyen, kavlimizden (sözümüzden) hiç anlayıp istifâde edemez.”
“Hayırdan bir şey öğrenirseniz, onu insanlara öğretiniz. Böylece bu hayrın meyvelerinden istifâde edersiniz.”
“Kulluk esâsının birincisi, nefsi tanımaktır. Halbuki onu tanıyan çok azdır. Onu tanımak şöyle dursun, varlığını kabûl edenler dahi kıymetli kimseler olarak kabûl edilir. Allahü teâlâ, nefsten daha ahmak, daha çirkin ve ondan daha pis kokulu bir şey yaratmadı, irfan sahipleri için, ondan daha dar bir zindan düşünülemez. Nefsini tanıyabilen, her tarafı emîn olan, tehlikelerden korunmuş bir kaleye sığınmış olur. Tanıyamayan, hattâ anlamak istemeyen için tehlike büyüktür. Onu anlamadıkça, şerrinden kurtulmak mümkün değildir. Onu anladıktan sonra, ma’rifet sahibi olunmaz.”
“Allah için alçak gönüllü olmak emredilmeseydi, gurûrla yürümek, fakîrin en tabiî hakkı olurdu.”
“Allahü teâlâdan korkmanın alâmeti, başkalarının korktuğu şeylerden korkmamaktır.”
Vehbi Tülek