* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İmanın Kor Ateş Gibi Taşınacağı Günler  (Okunma sayısı 107 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İmanın Kor Ateş Gibi Taşınacağı Günler
« : Kasım 15, 2020, 09:30:04 ÖÖ »
İmanın Kor Ateş Gibi Taşınacağı Günler
   
Bir milletin idaresine, insanlığın huzur bulmasına talip olup bu ulvi görevi ifa etmeye çalışanlar, ister okusun, ister okumasın işleri zor. Yönetimde bulunan müminlerin işi zor. Allah yâr ve yardımcıları olsun. Allah onları hem kendi nefislerinin, hem de çevrelerinin şerrinden korusun.

Öyle bir devirde yaşıyoruz ki mü’min, kâfir, münafık, mürted, fasık/fâcir hepsi karıştı.

Tam bir hercümerç içindeyiz. Peygamber Efendimiz ‘Fitne ve fitne zamanı’ ile ilgili hadis-i şerif’te (bütün muteber hadis kaynaklarında var. Sadece Sahihi Buhari ve Riyazüssalihin’e bakmak yeter.) Buyuruyorlar ki:

“Kıyamet yaklaştıkça, fitneler çoğalır. Yararlı işler görmekte acele ediniz. Zira yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır. Gece başlarken karanlığın artması gibi olur. Sabah evinden mümin olarak çıkan çok kimse, akşam kâfir olarak döner. Akşam mümin iken, gece imanları gider. Dinini küçük bir dünyalığa satar. Ancak Allah’ın ilimle kalbini dirilttiği kimseler hariç.”

Burada da fitnenin, bozulmanın yaygın bir hâl olacağı anlatılır. Müslüman bir cemiyette sabahleyin Müslüman olarak uyanan, evinden çıkan bir kimse, toplumdan, arkadaşlarından, yayın organlarından veya başka mihraklardan aldığı tesirle, akşam bir şüphe, bir söz veya bir başka sebeple sabah mümin evinden çıktığı hâlde akşam evine kâfir dönebilecektir.

Burada en önemli faktör, kişinin dinini bilmemesi olarak görülmektedir. Çünkü Allah’ın, kalbini İslam bilgisi ile iman hakikatleri ile dirilttiği kimse bu duruma düşmekten korunabilecektir. Bu durumda fitne ve bozulma devrinde, toplumda İslâm’ı bilenlerin azalacağı, İslâmî bilginin kifayetsiz olacağı, İslâm’ı insanlara ulaştırmanın/buluşturmanın güçleşeceği hususları akla gelmektedir.

‘İyilerin tembelliği, kötülerin faaliyetidir’ sözü önemlidir. Kötü aktif, iyi pasif olmamalıdır. İyilik yapmayı, faydalı iş görmeyi nefis ve şeytan istemez, bu onlara çok ağır gelir. Onun için de bu tür işlerin daima tehir edilmesini isterler. Oysa gelecek günlerin neler getireceği bilinemez. Hadisimizde bu noktaya dikkat çekilmekte, her şeyi kopkoyu bir karanlık içinde tanınmaz hale sokacak birtakım büyük fitnelerin ortaya çıkmasından önce, salih ameller işlememiz gerektiği hatırlatılmaktadır. Olumsuzluklar o noktaya varabilir, ortalık öylesine allak-bullak olabilir ki, Allah korusun, insan mü’min olarak sabahlamışken o günün akşamına kâfir olarak girer veya mü’min olarak girdiği gecenin sabahına kâfir olarak çıkar. Bu, tam anlamıyla bir fitne ve kargaşa ortamıdır. Böyle bir zeminde kimse ne yaptığını, ne yapması lâzım geldiğini bilemez. Din gibi, iman gibi dünyalara değişilemeyecek kutsal değerler, küçük dünyevî karşılıklara satılır, peşkeş çekilir. Öz değerlere yabancı ve düşman sistemlerin hükmü altında kalınabilir. İşte bu noktada iman; ebedî hayatımızı kurtaracak tek çâre iken ‘önemsenmiyor’ (basite alınıyor) demektir. ‘Kafa, gönül ve evlerde irtidat havası esmeye başlamış’ demektir. Müslümanlar böylesine acılı günleri tarih boyu yer yer yaşayagelmişlerdir. Fitne de zaten din ve imanın tehlikeyle yüz yüze kalmasıdır.

Fitne ortamlarına düşmemek için daha önceden iyi işler işlemeye gayret etmek, iman teyakkuzunun (uyanıklığının) işareti ve tabiî bir gereğidir. Yani doğru yanlış, haklı haksız, isabetli hatalı vs. şekilde tefrik etmek imkânı tanımayacak, son derece dehşetli olacak demektir. Belaların Allah’ın azabı olarak gelmesine sebep olan (hadis-i şerifte dikkat çekilen) toplumun haramları alenileştirmesi, harama karşı tepkisiz kalmasıdır. Bu suç; henüz dünya hayatında iken toplu azabı gerektirirse, iyi ve kötü ayırımı olmadan azap gelir. Geldiğinde de herkes helak olur. Ancak dirilme anında iyiler iyi hallerine göre, kötüler de kötü hallerine göre dirilir. Böylece kimsenin hakkı zayi olmaz.

Allah ve Resulünün ölçülerine göre dine, imana sıkı sarılmak gerekir. Kafaya göre din olmaz. Kafa dine göre şekillenmeli. Cemaate göre din olmaz, dine göre cemaat olur. İdeolojiyeden, fikirden/düşünceden din olmaz. Dinimizin ölçü ve dengelerinden uzaklaşmadan fikir/düşünce olur. Durum kötüleşmeden, Müslümanlar “hayırda yarışınız” âyetiyle hareket etmelidir. (Güzel işler yapmakta, hayır/hasenat gayretinde birbirleriyle yarışmalıdır.)

Dîni, dünyevî herhangi bir değere değişmek, bu işin en çirkin ve kötü sonucudur.

Kötüler ve kötülükler, ancak iyiler ve iyilikleri çoğaltmak ve desteklemek suretiyle önlenebilir. Hadis-i şerifte geçen ‘Fitne devrinde, evin demirbaşı olmak’tan maksat, evden ayrılmamak, dışarı çıkıp fitneye bulaşmamaktır. Nasıl ki demirbaş denen halı, kilim gibi bir kısım eşyalar devamlı evde kalırlar; fitne sırasında da o eşyalardan biri gibi olmak yani evden dışarı çıkmamak tavsiye edilmiştir. Bundan da maksat, fitneye katılmamaktır. Bidatlar ve dalaletler, Müslümanları kuşatmışken, takva ehli dindar kimselerin İslam’ın hükümlerine ve sünnete uymaları, onlara çok büyük sevaplar kazandıracaktır. Çünkü o zamanda imanı muhafaza edebilmek bile, büyük bir iştir.

Elde kor taşımaya benzetilen hadisi unutmayalım!

peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.”

Yaşar Değirmenci.