Kayıt Ol
Giriş Yap
Menu
Ana Sayfa
Forum
Yardım
Ara
Giriş Yap
Kayıt Ol
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
KÖŞE YAZARLARI - KARMA
Yaşar Değirmenci
Ahlâki Duruşa Olan İhtiyaç
FANİ DUNYA FORUM HABERLER
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Ahlâki Duruşa Olan İhtiyaç (Okunma sayısı 604 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
fanidunya NET
Administrator
İleti: 7241
Ahlâki Duruşa Olan İhtiyaç
«
:
Ocak 05, 2024, 09:31:28 ÖÖ »
Ahlâki Duruşa Olan İhtiyaç
Yusuf suresinde anlatılan: Hz. Yusuf, Aziz’in karısının zina teklifine karşı dururken aslında İslam ahlâkının temel niteliğini gösteriyor. Şu anda Türkiye’de televizyonlar, internet, sosyal medya vasıtasıyla işlenen büyük ahlâksızlığa karşı mümince bir duruşu ortaya koymaya mecburuz.
Şeytanın bize sunmuş olduğu yaldızlı ahlâksızlıklara karşı, hangi zindanı tercih edeceğiz. Hz. Yusuf, “Ben zindanı tercih ederim” diyor. Bu duruş aslında ortaya çıkan bütün ahlâksızlığa karşı bir içe kapanma veya susma değil bilakis gücü oranında bütün bir ahlâksızlığın önünü alma çabasıdır.
Burada ahlâki duruşu ve ayrışmayı net ortaya koyan bir tavır görüyoruz. Bu duruş, televizyonda herhangi ahlâksız bir program yayınlandığında veya yazılı basında herhangi bir ahlâksız yayın yapıldığında ya da çevremizde herhangi bir ahlâksızlık görüldüğünde ortaya konacak olan sevgili Peygamberimizin elle düzeltme emrinin tecellisidir. Böylece mümin bir kötülük, bir ahlâksızlık gördüğünde; o fiile eliyle, diliyle ve kalben müdahale etme sistemini yerleştirmekle mükelleftir. Bu yaygın hâle getirilen ahlâk anlayışını çökerterek yeni bir ahlâkın Kur’an ahlakı’nın/Nebevi ahlak’ın dirilmesini sağlayacaktır. Bu müdahale Allah’ın iyiliği sürekli öven, iyiliği emredip yayan, iyiliği yaydığı için de cennette ‘selam size olsun’ âyetiyle karşılanan müminin tavrının ortaya çıkmasından başka bir şey değildir. Ahlaksızlığın alabildiğine yayıldığı ve artık çok normal görüldüğü böyle bir toplumda böylesine planlı bir gelişme karşısında mümin insanların net bir tavır alması ve tıpkı Yusuf gibi bir ahlak isyanı başlatması gerekiyor.
“Ben Rabbimden korkarım” diyerek bu ahlaksızlık karşısında net bir tavır almak ve ahlaki bir duruş sergilemek gerekiyor. Peygamber Efendimizin “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyurması hayat tarzımızı şekillendirmedeki ilkemiz olmalıdır. Kavramların yer değiştirilmesine alıştırıldığımız için “ulu önder”in Peygamberimiz olduğu da unutuldu/unutturuldu. Hz. Yusuf’un “iffet gömleğini” kuşanmak gerekiyor. Ki bu gömleğin önden değil, arkadan yırtılmış olması çok önemli! Ve bu gömlek aslında Yusuf’un ahlaki duruşunu, ahlak isyanını simgeler; Aziz’in karısının şeytanî teklifine karşı ve bizzat kendi nefsine karşı bir ahlak ayaklanmasını ifade eder. Bu bir duruştur, bir modeldir, bir hayat tarzıdır, vahyin hayata müdahalesidir. Laikliği ‘değiştirilemez’ hâle getirip dini, hayata sokmamak her dönemde ehli küfrün yaptıklarını temsil edenlerin ürünüdür. Din yaşanmak için gönderilmiştir.
Dini vicdanlarda bırakıp, duyguda, düşüncede soyut bir kavramdan ibaret görenler, ahlaki çöküşün sonucunu meydana getirenlerdir. Şikâyete de hakları yoktur. Dindar geçinenler de aynı sonucun gelmenin/getirilmenin sorumluları arasındadırlar. Yusuf zindan arkadaşlarına, niçin zindana girdiğini izah sadedinde ilginç bir ifade kullanır: “Terektü millete kavmin…”; yani “ben bir kavmin milletini terk ettim!..”
Bu çok çarpıcı bir ifadedir. Yusuf, -ki dünya tarihinin gelmiş geçmiş en güzel yüzlü insanıdır- o genç yaşında bir ahlaki isyan gerçekleştirmiştir ve durumunu şöyle açıklamaktadır; “ben ahlaksız bir kavmin din haline getirdiği ahlaksız hayat biçimini -ki ‘millet’ bu demektir- terk ettim, reddettim ve bu yüzden buradayım.
“Yani, o kadının, kendi elinde besleyip büyüttüğü bir delikanlıya açıkça zina teklif edecek kadar alçaldığı rezil ve çirkin bir ortamı anlatmaya çalışıyor. Buradaki millet kelimesini, hayat tarzı olarak anlamak gerekir. Kur’an’da Şuayb aleyhisselama veya Lut aleyhisselama kendi kavimlerinin gösterdiği tepki de ilginçtir:
“Sen eğer iddialarından vazgeçmezsen, seni sürgün ederiz, taşlayarak öldürürüz veya milletimize geri döndürürüz” yani demek istiyorlar ki, “sen bizim hayat tarzımıza karışmazsan veya yaşantımızı benimsersen, aramızda sorun kalmaz. Yoksa!...” Kısacası, mesele hayat tarzı mücadelesinden ibaret. Şimdi olduğu, yapıldığı gibi. Sevgili Peygamberimize daha ilk vahiyde “elbiseni temiz tut ve kötülüklerden hicret et” denmesinin anlamı da budur. Daha peygamberlik görevinin başında bir “ahlak isyanı” başlatması istenmektedir kendisinden.
Öncelikli olarak bir ahlak ayaklanması başlatmak, bir ahlaki duruş ortaya koymak gerekiyor. Dolayısıyla bu duruş eğer günümüzde de tam manasıyla sergilenebilirse, o zaman çok şeylerin değiştiği; ahlaksızlığın mum gibi erimeye başladığı ve bâtılın zeval bulmaya yüz tuttuğu görülecektir. Zaten işin aslına bakılırsa; uluslararası sistemin ve yerel uzantılarının, Müslümanların varlığını bir tehdit olarak görmeleri de onların ahlâki duruşlarından kaynaklanıyor.
Müslümanların ahlâken küresel değerlere (esasen batılı ya da Amerikan tipi hayat tarzına) itiraz etmelerinden kaynaklanıyor. Müslümanlar eğer o kutlu nebîleri örnek alarak, gerçekten bir ahlaki isyan gerçekleştirebilirse, vahyin hayata müdahalesini kendi kişiliklerinde, kamu ve sosyal hayatlarında yaşayarak gösterirlerse, işte o zaman batıl zail olacaktır.
Zaten Kur’an-ı Kerim teorik ve soyut önermeler ortaya koymuyor; tamamen pratik, tamamen hayata ait, tamamen insan hayatında uygulanabilirliği olan emirler ve yasaklar vaz’ediyor. Kur’an-ı Kerim; sık sık Hz. Peygamber’e ve onun şahsında bütün müminlere “emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyuruyor. Kur’an’ın emrettiklerini yapan, yasaklarından kaçınan gerçekten dosdoğru olur. Hz. Peygamber’in saçlarını ağartan sorumluluk da budur. O, “Hûd sûresi benim saçlarımı ağarttı” buyurur. Zira bu sûrenin 112. ayeti şöyle buyurur:
“Sana tâbi olanlarla birlikte yolunu dosdoğru tut.” Kur’an’ı okumakla, öğrenmekle iş bitmiyor; aslolan uygulamak, yaşamak.
Bugünkü Müslümanların kaybettiği imtihan da masa (makam, mevki, konum)-kasa (para, ticaret) -nisa (kadın, şehvet) sınavıdır. Bu sınavın kaybedilmesi sadece ferdi (bireysel) değil, sosyal ve kamuda da çöküntüye sebep olmaktadır. Hayat tarzımıza dikkat edelim. Konfordan, rehavetten uzak sade hayat yaşayalım. Kabir ve mahşer’i unutmayalım.
Yaşar Değirmenci.
İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.
RADYO FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir.
Üye Ol
veya
Giriş Yap
Kayıtlı
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
KÖŞE YAZARLARI - KARMA
Yaşar Değirmenci
Ahlâki Duruşa Olan İhtiyaç