* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: BİR HAC NASIL OLMALI YAPILMALIDIR  (Okunma sayısı 599 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
BİR HAC NASIL OLMALI YAPILMALIDIR
« : Ağustos 15, 2017, 10:02:18 ÖS »
BİR HAC NASIL OLMALI YAPILMALIDIR

Bir hac nasıl olmalı veya ne yapılmalıdır ki, o hac mebrur olsun?

Diğer ibadetlerin aksine, hac çağrısı, “insanlığa” yönelik bir çağrıdır. Hz. İbrahim’e “İnsanlığa hac için çağrı yap!” ayetinde de, “Ona ulaşmaya güç yetirebilen herkese beyti haccetmek, Allah’ın insanlık üzerindeki hakkıdır” (3 Ali İmran 97) ayetinde de bu vurgu açıktır.

Hacca giden her şuurlu müminin içinde hissettiği en derin kaygı şu soruda dile gelir:

Acaba haccım kabul oldu mu?

Allah’tan başka hiç kimse, hiçbir ibadet için “kabul” garantisi veremez. Zaten Allah Rasulü de hacca ilişkin müjde taşıyan bütün hadislerinde, “mebrur olmuş bir hac” şartını koşar.

Bir hac nasıl olmalı veya ne yapılmalıdır ki, o hac mebrur olsun?

Hepimizin bizleri ‘nefs muhasebesi’ne götürecek bu soruyu sormalı, vereceğimiz cevap da Dinimizin, Kitabımızın, Rasulüllah Efendimizin rehberliği doğrultusunda olmalıdır. Ayrıca; bu suale cevabımız Haccın illet, hikmet, ruh ve maksadını anlamamızı temin etmeli, bizlere de Allah’ın Rızası’nı kazandıracak salih amellerle dolu dolu Hac yapmamızı sağlamalıdır.

Allah Rasulü’nün veda haccı, hayatının ümmete vasiyetidir. Bu yolla, yaşadığı örnek/model hayatı, kodlar ve semboller üzerinden aktarmıştır. “Haccınızı benden alın” derken, aslında “Razı olunmuş bir hayatın kodlarını benden alın” demiş oluyordu aynı zamanda…

Hacca gitmek başlamaktır, bitirmek değil; “Allah’a söz vermek”tir, ahdine vefa göstermektir, verdiği söz üzerinde yaşadığına ümmeti şahit tutmaktır.

İbadetlerin de ölüsü ve dirisi olur. Kur’an-ı Kerim, ibadetin öldürülmesine “zayi etme” adını veriyor ve namazı zayi etmekten söz ediyor. Zayi etmek, ‘araya vermek, işe yaramaz duruma getirmek’ anlamına geliyor. İbadet zayi edilince ölür, kazanılınca dirilir. Haccı zayi etmek, hayatı zayi etmekle eş değer. Tabi ki haccı kazanmak, hayatı kazanmaya bedel.

Haccın hakkını verenler, dönüşlerinde yepyeni bir hayata başlarlar. Haccı bireyselleştirmeye davetiye çıkaranlar Haccın ‘Ümmet Şuuru’nun tahakkukundaki önemini kavrayamamışlardır. Hac; bireysel, sosyal, ailevî ve iş hayatı dahil hayat tarzını Allah ve Rasulü’nün ölçülerine göre olan bir hayat inşa ederler. Dine uydurma değil, ‘Dine uyma!’yı hayatlarına hâkim kılmaya dikkat ederler. Mâide Sûresinin 2. âyetinde:

 “…İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde (erdem ve takvada birbirinizle dayanışma içinde) olun. Yardımlaşın, günah kötülük ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun (sorumluluğunuzun bilincinde olun.) Çünkü Allah’ın cezası çetindir.”

Hac ile ilgili âyetler, kurallar ve sınırlar ağırlıklıdır. İnsana kontrollü ve kurallı yaşama disiplini kazandırır. Allah-kul arasındaki sözleşmelere (ahidlere) sadakat gösterme talimatı Hacda hiç unutmamamız gereken talimattır. Hayatımızın içinde geçen helal/haram sınırlarına dikkat çekilir. Hacca gidenler, aslında yaşamaları gereken bir hayatın kodlarını almaya gidiyorlardı. İşte bunun için hacca gelmek, razı olunmuş bir hayatın dosyasını almaya gelmektir. ‘Razı olunmuş bir hayatı’ önce semboller (şe’âir) üzerinden talim etmeli, sonra da o sembollerin gösterdiği hakikatleri hayatına uyarlayan/uygulayan olunmalı.

Müminlerin annesi Ümmü Seleme’nin bir sorusu üzerine;

Rasulullah haccı cihad olarak niteler. Haccın cihada benzetildiği başka sahih rivayetler de vardır. Bu benzetme gerçekten ilginçtir. Cihad’ın tarifi malum: İnsanın Allah ve O’nun davası için sergilediği üstün gayret. Yani haccı hayata taşıma cehdi. Bu sebeple Haccı, belirli zamanda belirli mekânları ziyaretten ibaret görmeyip, ‘hayat tarzımın inşası’ diyebilmeliyiz.

Allah Rasulü son noktayı koymuştur: “Mebrur olmuş bir haccın karşılığı cennettir”, her haccın değil. Bir haccın mebrur olması, yani “iyilerin haccına dâhil olması, kalite kazanması, hakkının verilmiş olması”, Allah’ın şiarlarından oluşan haccın sembolize ettiği hakikatlerin tahakkukuyla mümkündür. O da haccı hayata taşımakla gerçekleşir.

Kısaca hac; varlığa hürmet ve hududa riayettir. Teslimiyet, ilahi sözleşmeye sadakat, kâinata aidiyet, hakka sa’y u gayretten ibarettir. Razı olunmuş bir hayatın kodları nelerdir?

Haccı hac yapan nelerse, hayatı razı olunmuş bir hayat yapan da aynı şeylerdir. Allah Rasulü’nün hayatını, hadislerini, sünnetlerini hayatımıza yansıttığımızda Hacda hudutta kalan ve kalmayan hususların pratiği olduğunu da görürdük.

İlim ve fikir adamları hepimizi ‘Ademsin!’ diye uyarırlar. ‘Ademsin!’ hitabı nedir?

Elbisen sade olmalı, kefeni hatırlatmalı. Süsten ve ziynetten uzak durmalısın. Bedenin arkaya, ruhun öne çıkarıldığı bir mahşerdesin, unutma.

Âdemsin!

Âdem gibi ırklar üstü, Âdem gibi coğrafyalar üstü, Âdem gibi kültürler üstü, Âdem gibi renkler üstü, Âdem gibi uluslar ötesi olmalısın. Irkını, kavmini, kabileni, ulusunu, ait olduğun sosyal ve siyasal yapıyı bir kenara atmalısın. Bayrakları, ülkeleri, sınırları, sancakları arkada bırakmalısın. Sen, hacda sadece kendin olmalısın. Bütün bunlar seni kendin olmaktan alıkoyan şeyler.

Unutmamalısın coğrafyanın da bir dili, bir kalbi ve bir hafızası olduğunu.

Kâbe, yeryüzünde kurulan ilk mabeddir. Mekke ise bütün şehirlerin anası, yani insan soyunun ilk medeniyet beşiği.

İnsanlığın tanıdığı en büyük iman hamlesi bu topraklarda başlamıştır. Âdem Havva›sına ve yitirdiği cennetine bu bölgede kavuşmuştur. Üç semavi şeriatın ortak atası İbrahim, onun aziz hatıraları Hacer ve İsmail, bu bölgede rollerini oynamışlardır. Hepsinden öte Son Peygamber Rasulüllah Efendimiz Muhammed aleyhisselam, insanlığın kararan ufkunu yeniden aydınlatan ebedi mesajını bu bölgede almaya ve yaymaya başlamıştır.

Yaşar Değirmenci.