* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Bir Nefs Muhasebesi Yapmaya Var Mıyız  (Okunma sayısı 205 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Bir Nefs Muhasebesi Yapmaya Var Mıyız
« : Haziran 22, 2020, 09:30:41 ÖS »
Bir Nefs Muhasebesi Yapmaya Var Mıyız

 Dayanışmayı, yardımlaşmayı, bütünleşmeyi, havanın teneffüs edilmesi gibi son derece tabii bir tavır halinde yaşayamaz mıyız? Nefsimizle, inadımızla, öfkemizle değil; aklımızla, idealimizle, yüreğimizle düşünerek bir “nefs muhasebesi” yapamaz mıyız?

Aileyi göz bebeği gibi koruyan, muhtaç olduğu değerleri korumanın aileyi korumakla gerçekleşeceğini bilerek boşanmaya götüren, aile bağlarını çökerten yanlışlıkları düzeltme gayreti gösteremez miyiz?

Yaşlıları hastaları, muhtaçları; İlâhi emanetler gibi görelim, onlara yakınlık gösterelim, en derin ulvîliklere eriştirici bir imtihan nimeti olarak kabullenelim.

Peygamberimize gelen koca sahabe niçin geldi:

“Ya Rasulüllah kalbim katılaştı, üzülemiyorum, ağlayamıyorum.”

Rasulüllah’ın cevabı şöyle oldu: “Yetimin sofrasına otur, muhtaçlarla hem-hal ol. İhtiyaç sahiplerinin ihtiyacını gider. Kalbinde yumuşama göreceksin.”

Sünneti ihya eden tasavvuf büyüğü İmamı Rabbani Hazretleri “Ya Rabbi! Göz yaşımı kurutma!” diye yalvarmıyor muydu? Peki bize ne oldu? Kalbimizde merhamet, şefkat, acıma, üzülme-sevinme var mı? Yoksa gaflet örtüleri mi örttü üzerimizi?

Günah ve isyan kirlerinden yıkanmaya temizlenmeye-arınmaya o kadar ihtiyacımız var ki! İçinde bulunduğumuz nimetleri gönderenin büyüklüğünü, küçük-büyük işlediğimiz günahların kime karşı işlendiğini düşünmeye o kadar ihtiyacımız var ki?

Teknolojinin-bilgisayarın, paranın-menfaatin uyuşturduğu şimdiki dünya ile o dünyayı kıyas edin lütfen!

Yaparız diye beslediğimiz ümitlerle, heyecanlarla, sevgilerle, efendiliklerle dolu dünyayı, hiç acımadan paramparça ettik. Şimdi yapıştır yapıştır, tutmuyor. Tutmaz tabii.

Kudüs’ün, Bağdat’ın, Gırnata’nın, Semerkant’ın, Buhara’nın, Taşkent’in, Üsküp’ün, Kosova’nın, Kahire’nin, Şam’ın durumunu düşünüyor muyuz? Edirne’den Kars’a kadar sınırlı bir coğrafyanız mı var?

‘Gönül Coğrafyanız’ da mı sınırlı? Yüreğinizde sun’î sınırların dışındaki Müslümanlara, insanlara yer yok mu? Millet, ümmet münasebetini unutuyor musunuz? Filistin halkı katledilirken, Çeçen halkı yurtsuz-yuvasız dağları mesken tutmuşken, Bağdat tanınmaz hâle getirilmişken biz nasıl hassasiyetimizi kaybederiz? Mazlum, mağdur ve muhtaçların yarasını sarmak, yüreğini onarmak, onlara müşfik bir ana eli olmak için bütün imkan ve gücümüzü seferber edemez miyiz? Bir yetim başı okşayamaz mıyız, bir muhtacın ihtiyacını gideremez miyiz, bir fakiri soframızda misafir edemez miyiz?

Ümmetin coğrafyasından feryatların yükselmediği oluk oluk kanın akmadığı bir dünya kurma gayretinde bulunamaz mıyız?

Sevgisiz başarı, bizi kibirli yapar. Sevgisiz zenginlik, bizi haris yapar. Sevgisiz başarı, bizi kibirli yapar. Sevgisiz zenginlik, bizi haris yapar. Sevgisiz başarı, bizi kibirli yapar.

Sevgisiz zenginlik, bizi haris yapar. Bunları da hiç unutmayalım!

Sevmenin sevilmenin, özlemenin, özlenilmenin sevindirmenin ve sevindirilmenin hayata hâkim olduğu bir dünya kurmaya çalışarak ahiret hayatının kazanıldığı bir dünyada yaşayarak, Rabbimizin rızasını kazanacak ameller işleyemez miyiz? Geçici dünyada ebedî hayatın kazanıldığı, “Dünya için ahiretini, ahiret için dünyanı terk etme!” diyen bir Peygamberimizi nasıl unutabiliriz?

Allah’ın ayetlerinin gündeme geldiği Allah’ı ve Allah dostlarını kırmamak üzmemek, gücendirmemek için tir tir titrendiği, kalbin ruhun, aklın hassasiyet gösterdiği 1,5 milyarlık İslam âleminin uyanışını Yusuf’unu gözleyen Yakup’ça bir hasretle olsun bekleyemez miyiz? (Zaman zaman devam ederim İnşaallah…)

Yaşar Değirmenci.