* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Hacca layık şükür, hacca layık sabır, hacca layık kanaat  (Okunma sayısı 583 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Hacca layık şükür, hacca layık sabır, hacca layık kanaat
« : Ağustos 30, 2017, 12:18:12 ÖÖ »
Hacca layık şükür, hacca layık sabır, hacca layık kanaat!

Yeryüzünde, bu kadar yoğun misafir ağırlayan bir başka şehir yok. Haremeyn’de düzeni sağlamak, oradaki nizam ve intizamı korumak, dünyanın dört bir yanından gelen ve birbirinden farklı kültürler taşıyan ziyaretçilere hizmet sunmak ayrı bir dert. Adam geliyor, millet tavaf ederken, tavaf yerinin tam ortasında namaza duruyor. Ölür müsün, öldürür müsün? Gerçekten sabrı zor bir durum. Makam-ı İbrahim diye bilinen iskele taşının önünde namaz kılmak için insanlar birbirini eziyor. Aynı şey Hacerul-Esved’i öpme konusunda da yaşanıyor. Bütün bunlara müdahale edecek çok sayıda görevliye gerek var.

Fakat bu işi bir medenice yapmak var, bir de bedevice yapmak. Maalesef, görevlilerden çoğu belki de menşelerine uygun bir davranış sergileyerek bedevice hareket ediyorlar. Ama asıl bedevilik, örf ve âdetin dinin yerini alması. Nazik/zarif/hassas bir Peygamberinin ümmetinin  kabaca davranması, kul hakkını hiç düşünmemesi. Hem de en dikkatli olunması gereken yerde.

   Sıfatınız şefkat, merhamet ve muhabbet. Göreviniz sa’y ü gayret. Belirli bir hedefe ulaşmak için kişinin var gücünü harcamasına sa’y denir, yani çalışıp çabalamak. Kur’an’ın şu ayetinde de bu manasıyla kullanılır:

“İnsan için yalnızca çabasının karşılığı vardır.” (Necm, 39). Ayetinin mesajı açık: “Müslüman için” değil, “insan için”. Ayette amaca ulaşmada belirleyici ölçü olarak “çalışmak” alınmıştır, dini kimlik değil. Kural basit ve net:

Çalışan kazanacak, yatan kaybedecek. Bu sade kurala göre, akıllı kişinin bakacağı yer sonuç değil, amaca ulaşmada ödediği bedeldir. Sen bedeli öde ve gerisini Allah’a bırak.

Hacer’in verdiği mesaj da budur.

   Vadinin yakıcı sıcağında iki canın hayatı öncelikle suya bağlıydı. Çöl ve su. Çöl ‘hayatı’  temsil eder, su “imanı”. İmanı yani direnci, umudu ve azmi.

Hayat çöl kadar acımasız, çöl kadar katı kuralları olan bir imtihan sahamız. İman ise su kadar hayati, su kadar umut, su kadar olmazsa olmaz bir ebedî hayatın kurtuluş reçetesi. Çöle dönmüş bir yüreği yeşertecek ve yaşatacak olan yegâne iksir imandan başka bir şey olamaz. Çöl ve su, yürek ve iman. Hayat ise, bunların birbiriyle buluşmasına bağlı. Çöl ve su,  fiziki ve geçici hayatı, yürek ve iman, manevi ve kalıcı hayatı temsil ediyor. Hac, aynı zamanda cihad değil mi? Hacda yapılan ameller de Haccın şubeleri sayılmaz mı? 

Amacı, usulü ve niyeti meşru olan her tavaf da, sa’y da, bir “cihad” değil mi?

Zamana karşı direnen sahici değerleri öğrenmeliyiz. Sahte değerlerin peşinde gidenlerin zamanın değirmeninde toz olduklarını da görüyoruz. Bunları unutmayacağız!

İslam’ın susuz kalmış yitik çocuklarına yürek dolusu iman taşımak için yapacağımız ömürlük yürüyüşün, uzun yürüyüşün provası olacak bu adımlar. Safa’dan başladık yürüyüşe. Yalın ayakla, açık başla.

Haccın gidenleri yolcu, muhacir, misafir yaptığını da unutmayacağız!

Sa’y Zemzem münasebeti

 Sa’yi tamamladığında sen “suyu arayan adam” zemzemin başına gelip kana kana içmelisin.

Sa’y bitiş, zemzem başlayıştır. Sa’y emek, zemzem ödüldür. Sa’y dünya, zemzem ahirettir. Sa’y Salih amel, zemzem cennettir. Niçin sa’y ettiğini bilmeyen yorulur “of” der. Niçin sa’y ettiğini bilen her zorlukla birlikte bir kolaylık olduğunu bilir “oh” der. İhramını çıkarmışsan, artık yasakların kalktığını bilmelisin. Kefenini çıkarıp insanların arasına dalabilirsin. Ki dünya seni bekliyor. Nemrut’u çok İbrahim’i yok olan, Firavun’u çok Musa’sı yok olan, Ebu Cehil’i çok Muhammed aleyhisselamı yok sayan dünya seni bekliyor. Şimdi artık İbrahim’i de olacak dünyanın, o da sensin. İçindeki ve dışındaki bütün putları kırmak için baltanı bilemiş olarak döneceksin geldiğin diyara. Sen güvenlik ve özgürlük savaşçısısın. Allah’la olan sözleşmeni yeniledin. O halde arkana bakma, yürü. Allah seninle, bundan emin olmalısın. İbrahim tek olarak yola çıkmıştı, milyonlar İbrahim oldu. Muhammed aleyhisselam da tek olarak çıkmıştı. Bak yüz milyonlar, ona vurgun yürekleriyle “Lebbeyk ya Rasulallah!” diyerek onun bıraktığı izi sürüyor. 

Şükret. Hacca layık bir şükür yap.

Milyonlarca mü’min arasından sana nasip oldu bu nimet. Seçilmiş olduğunu bil. Seni seçen ve Kâ’be’de bekleyen Rabbine şükretmen gerekir. En mübarek yerlere, en mübarek zaman diliminde ulaştın. Sıhhat ve afiyet içinde haccettin. Yüzün gülsün, için dolsun, gözlerin taşsın. Haccın coşkusu seni mutlu etsin. Aylarca, yıllarca o heyecanı kaybetme. Şükretmek, sadece ‘elhamdülillah’ deyivermek olamaz. Şükür, yürüyüşünde bile belli olur. Konuşurken anlaşılır. Yaşayarak da şükrü neşrederiz.

Haccetmeye şükret; evine kazasız, belasız dönüşüne de şükredersin. Bıraktığını bulmana da şükredeceksin. Şükrün gece sürsün, gündüz sürsün.

Haccın bütününe şükret, haccın içinde kazandıklarına şükret. Umreye şükret. Rengârenk din kardeşlerini görmene şükret. Günahlarından arınmana şükret. Zemzeme doymana şükret. Tarihin derinliklerini gözlerinle görmene şükret. Yolculuğunun iyi geçmesine şükret.

Sen haccettin. Kabul edecek veya reddedecek olan Allah Teâlâ’dır. O kabul etmedikten sonra neyin ne değeri olur?

Hac çok büyük bir ibadettir. Mekke’de bırakılıp gelinmeyecek kadar büyüktür. Bir ayda, bir yılda etkisi kaybolmayacak kadar ağırdır.

Hac bu kadar büyük olmasaydı, bir hac bir ömür için yeterli olur muydu?

Kâbe bir tane olduğu için, hac ömürde bir kere ve imkân bulunan ilk zamanda yerine getirmek üzere farzdır.

İslâm âleminin her tarafından temiz bir heyecan ile akıp gelen Müslümanların böyle muhteşem bir mekânda toplanmaları, aralarındaki din birliğini, din kardeşliğini ve din sevgisini canlandırmaları ne kadar güzel bir harekettir.

Hac, âdet haline getirilen ibadetlerin yeniden kazanılmasından başlayan bir şuurun da vesilesidir

Şuurlu Hac, şuurlu Müslümanlarla yapılır. Bu da yeni bir insan inşasını gerektiriyor. Modern bireyin altüst olmuş değer yargısını yeni, asli konumuna döndüren bir şuura ihtiyaç var. İnsanlığı unutan ve unutturan modernizme, ‘insan yüzlü bir hayat’ takdimi, ‘iman merkezli yeni bir hayat’ın inşasını gerçekleştirmeliyiz. Yeni bir toplumun inşasını gerçekleştirecek bu yeni insan; Önce Rabbine, kendisine, topluma ve eşyaya karşı sorumluluğunun bilincine ulaşmış, yürek yürek insanlığa huzur taşıyan, onlara tevhidin, özgürlüğün ve adaletin gerçek kapısını gösteren bir topluluktur bu!

Allah’a kulluğa çağıran (Allah’a davet eden, salih amel işleyen (dürüst ve erdemli davranan) ve “Ben gerçekten Müslümanlardanım” (“Elbette ben kayıtsız şartsız Allah’a teslim olanlardanım”) diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?) (41 Fussilet 33)

   Bu en güzel sözle yaşamaya her hal ve şartta devam edeceğiz. Sadece Hac ortamında değil. Haccı ve o manevi havasını her yere yaşayarak taşıyacağız. Tabii ‘hacı’ denmesi için değil, Rabbimizin ‘örnek kul’u olacağız İnşaallah.

Yaşar Değirmenci.