Bir Hadis-i Şerifi Anlayalım ve Düşünelim
Bugünkü yazımda hepimizin bildiği bir hadis-i şerif bugünümüze hangi mesajı veriyorsorusunu nefsimize sorup, bir muhasebe yaparak bu hadis-i şerif ışığında da sünnete kısmen temas ederek öğrendiklerimizle, bildiklerimizle amel etmeye çalışalım.
Said ibni Hişam’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Ben Aişe radiyallahü anhaya sordum ve
- Bana Resulullah aleyhisselamın ahlakını, yaşayışını anlatır mısın? dedim.
Hz. Aişe:
“Peygamberin ahlakı (yaşayışı) Kur’an’dan ibaretti” cevabını verdi.
Hz. Aişe validemizin ifade buyurdukları gibi Resulüllah Efendimiz, Kur’an-ı Kerim ile amel etmiş, onun ahkâm ve âdâbını yaşamıştır. Peygamberimizin hayatında Kitap-Sünnet birlikteliğini ortaya koyarken diğer taraftan ümmet için pratik çözüm olduğu belirtilmektedir. Peygamberimizin hayatı, Kur’an-ı Kerim’in yaşanmış şeklidir.
İslâm’ı, sünnetteki yorumuyla gücümüz ölçüsünde yaşamak, Peygamberimizin önderliğinden ve ortaya koyduğu çözümlerden faydalanmak iyi Müslüman olmak demektir. Bunun için de;
Peygamberimizi sevmek, sünneti seniyyeyi bilmek ve yaşamak gerekmektedir. Sevgisiz ve bilgisiz ne kulluk yapılabilir ne de ümmet olunabilir. O halde mesele, İslâm’ı ciddiye almak, sünneti de İslâm’ı kavrama, yaşama biçimi ve kılavuzu olarak benimsemek ve sevmek gerekmektedir.
Peygamberimizin “ Ben sizi kuşağınızdan yakalamış, ateşe düşmemeniz için gayret ediyorum. Siz ise, elimden kurtulup kendinizi ateşe atmaya çalışıyorsunuz” ikazı unutulmamalıdır. Peygamber Efendimize tâbi olmanın, sünnetini çağa taşımanın, izini sürmenin, unutulan sünnetini ihya etmenin kurtuluş ve felah olduğunun önemini kavramamız icap eder. Peygamberimizin getirdiğine yüz çevirmenin helak sebebi olduğunu da unutmadan…
Sünnet, İslâm’ı bütün kurum ve kurallarıyla bir sistem bütünlüğü ve uyumu içinde hayata geçirmek için çalışmaktır. Bu duygu ve düşünceler bizi, ‘İslâm’a hizmet sünnettir’ neticesine götürür. Peygamberimizin hayatı Kur’an olunca, yaşayışımızı O’nun yaşayışına uydurmaya çalışmak manasına gelecektir.
Sünnet, Kur’an’ı yaşamanın prensibi, uygulaması ve adıdır. Peygamber Efendimize ümmet olmak en büyük devlettir. O’nun getirdiği, tebliğ ettiği dinimiz İslâm’a hizmet en büyük şereftir. Sünneti yaşamak, İslâm izzetine sahip çıkmaktır. Sünnetle amelin terk edilmesi, dinin önemsenmemesi demektir. Bunun sonu da felakettir. Sünnete uymakla Peygamberimizin davetine icabet edilmiş olur. Uymamak ise, davetine uygun cevap verilmemiş demektir.
Sünnet, İslam’ın temel kavramlarından ve temel kaynaklarından biridir. Sözlükte yol yordam, tarz, uygulama gibi anlamlara gelir.
Sünnet; Rasulullah’ın Kur’an’ı esas alarak hayatın her alanında; inanç, ibadet, eğitim, hukuk, ekonomi vs. gibi konuları kapsayacak şekilde ortaya koyduğu bir model ve dünya görüşüdür. Diğer bir ifade ile sünnet, Allah Rasulü’nün İslam’ı anlama ve hayatın her alanına tatbik etmede teorik ve pratik (sözlü veya uygulamalı) olarak ortaya koyduğu bir düşünce ve hayat tarzıdır. Peygamber hayatı, bir kalıp, bir şablon değil, bir numune, emsal, örnek, model olarak ele alınıp değerlendirilmelidir. Nitekim Ahzab sûresi 21. ayette de sünnetin söz ve şekilden ziyade hikmet, ruh, ilke, mana ve gaye ile anlaşılması gerektiği beyan edilmiştir. Genelde Rasulullah’ın yaptıkları, söyledikleri ve meselelere getirdiği çözümler hep şekli olarak ele alınmıştır.
Sünnet anlayışımız, sadece geçmişin bir tekrarı olmamalı, asrımızdaki İslam toplumlarının karşılaştığı problemlerde yol gösterme (kılavuz-rehber) fonksiyonu taşımalıdır.
Sünnet şuuruna varmak, sadece Peygamberimizin giyim-kuşam gibi davranışlarını taklit değil, sünnetten ilham alarak Müslümanın bir dünya görüşüne sahip olduğu Rabbimizin razı ve memnun olduğu hayat tarzını ortaya koymaktır.
Sünnet, Müslüman toplumun kimliğini korumak, onların beraber yaşadığı Müslüman olmayan toplumların içerisinde erimesine, kişilik zaafına düşmesine, kendi dışındakileri taklit ederek kişiliksizleşmesine karşı koymaktır. Peygamber Efendimiz, Müslümanlardaki kimlik bilincini diri tutmak için sadece ‘farklılığı’ vurgulamakla kalmıyor, Müslümanların taklit batağına saplanmalarına da kesinlikle karşı çıkıyor. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, Yahudilerin Medine toplumuna kabul ettirdikleri adetleri bir bir söküp atarak sünneti nasıl anlamamız gerektiğini uygulamalarıyla da gösteriyordu.
Resulullah’ın sünneti, onun Kur’an-ı Kerim’i bir peygamber olarak ve Allah’ın kontrolünde uygulama tarzıdır. Allah Kur’an-ı Kerim’i ona vahy etmiş ve onun şahsında Kur’an-ı Kerim’in nasıl hatasız yaşanabileceğini göstermiştir. Peygamberimizin bu yaşamasında öncelikle insanlarla olan ilişkisi söz konusu olduğu için sahabe de onun eğitiminden geçmiş ve âdeta özel yaratılmış bir nesildir. Kur’an-ı Kerim’in insanlarla ilişkisi onlar üzerinden gösterilmiştir. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’i ve Sünneti anlamada sahabenin önemi ve ayrıcalığı vardır.
Sünnet, Kur’an-ı Kerim’in canlı kılınmış halidir. Sünnet, farzın karşılığı değil, Kur’an-ı Kerim’in Peygamberimiz tarafından anlaşılması ve uygulanmasıdır.
Rabbimizin Peygamberimizi bizlere en güzel örnek (üsveyi hasene) olarak gönderdiğini, “…Resulullah’da sizin için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab sûresi 21. ayet)
“ (Resulüm) de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âli İmran sûresi 31. ayet) ayetlerini de hatırımızdan hiç çıkarmayalım. Tabii amel ederek…
Yaşar Değirmenci.