* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Devam Eden Hicret  (Okunma sayısı 155 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Devam Eden Hicret
« : Ağustos 23, 2020, 05:30:13 ÖÖ »
Devam Eden Hicret
   
Hicret, her durumda zulmün ve zalimin karşısında hak ve hakikatin tarafında yer almaktır. Her fırsatta daha iyinin, daha güzelin arayışı içinde olmaktır Hicret; secdeye göçmenin adıdır. Hicret; haramlardan helale gidişin adıdır. Hicret; zinasız toplum bulmanın ve kurmanın adıdır.

Hicret; banka tabelası olmayan sokağa taşınmaktır. Hicret; çocuklara Allah’ı ve Peygamber’i anaları, babalarından daha rahat öğretip sevdirebileceğin zemin oluşturmanın adıdır. Hicret, sadece İslâm takviminin başlangıcı değildir. Hicret, esas itibariyle, Müslümanca duruş, bakış, duyuş, düşünüş ve yaşayış yolculuğudur.

Müslümanlar kıyamete kadar küfrün karşısında hep cihat etmek zorundalar. Allah, bütün kâinatın, huzurunda secde edenlerin elinde olmasını emrediyor.

Asıl hicret kâinatta Allah’a isyana son verdirmektir. Gaye bu zaten.

Mekke’den Medine’ye hicret edildi ama artık “haramdan helale hicret edilecek” diyoruz. Artık puttan, putlaştırılmış değerlerden ve insanı Allah’a karşı suçlu duruma düşüren günahlardan kaçmaktır hicret.

Nefisten kaçıp secdeye kapanmak, hicrettir. Zina, alkol, kumar, faiz, anneye-babaya isyan… hazır lokma gibi şeytan tarafından önüne konduğunda elinin tersi ile itip “Allah bunu haram etti” diyen hicret etmiştir.

Hicret, her durumda zulmün ve zalimin karşısında hak ve hakikatin tarafında yer almaktır. Her fırsatta daha iyinin, daha güzelin arayışı içinde olmaktır.

Mekke’den Medine’ye gerçekleştirilen sarsılmaz bir direniş, diriliş ve varoluş yolculuğuna devam eden Müslümanlardan olma şuuru ‘hicret’i idrakten geçer.

Allah’a ve Rasûlü’ne itaat mânâsına gelen her amel hicret hükmündedir.

Şirkten, zulümden, küfürden/hakikatin üstünü örten perdelerden kurtaran; tevhidle,  hakikatle, nurla/aydınlıkla buluşturan; Mekke’de Mü’min kimliğine kavuşan/kavuşturulan, kendilerine getirilerek (aidiyeti/şahsiyeti) kazandırılan Müslümanların hicreti anlamaları Mekke’yi anlamaktan geçer. Hicret, önce Mekke’de gerçekleşti: Mekke’de içe doğru bir hicret yaşandı: İnsanın iç dünyası imar edildi. İç dünyanın putları yıkıldı.

Bu anlayış; Medine’de, kendilerinden geçirerek kendilerine getiren eskimez yeni, pörsümez eski. (Üstad Necip Fazıl’ın tâbiriyle)

Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!

Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni! 

Bizler hicreti sadece Mekke’den Medine’ye müşriklerin zulümlerinden ve işkencelerinden kurtulma göçü olarak göremeyiz/görmemeliyiz. Müslümanlar, hicrete bakış açısının ufkunu çok yönlü tutarak her hal ve şartta gerçekleştireceği hicret yolcusu olduğunu unutmamalı. Her zamanda, her zeminde…

İnsan, nefsiyle hesaplaşma sürecinde hareket eder (yaşarsa) kendine geliyor, kendini buluyor; kendinden geçiyor, hakikate eriyor ve hakikatle dost oluyor.

Her türlü puta, her türlü şirke, her türlü zulme, her türlü küfre meydan okuyan bir hakikat sarayı inşa ediyor bedeninde ve ruhunda.

Mü’min iç dünyasında sarsılmaz, muhkem bir imanla bir hakikat sarayı inşa eder/etmelidir. Yaşadığı zaman ve zeminde insanların (toplumun) ne dediği değil, Rabbinin ne dediği/ne istediği önemlidir. Bu da ‘Hicret şuuru’ ile gerçekleşir.

Haramlarla savaşılmadıkça, haram levhalar, tabelalar Müslümanların yaşadıkları şehirlerde asılı durdukça; alkol ilanları, faiz reklamları Müslümanların namaz kılıp çıktıkları camilerin kapılarının karşısında hemen önlerinde durdukça Mekke’nin Fethi’ni, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Hicreti’ni konuşmak anlam ifade etmez. Faiz, alkol, müstehcenlik bugünkü Müslümanların Kâbe’nin içine doldurulmuş putlar gibi put olarak masalarında, kasalarında, evlerinde, lokantalarında, mutfaklarında hükümran olmuştur.

Hicret, bir hayat tarzıdır. Dünya durduğu müddetçe hak ile batıl, adalet ile zulüm, hayır ile şer, iyilik ile kötülük mücadelesinin devam edeceği bilinciyle yaşamaktır. Hicret, her durumda zulmün ve zalimin karşısında hak ve hakikatin tarafında yer almaktır. Her fırsatta daha iyinin, daha güzelin arayışı içinde olmaktır. Hiçbir zaman fani dünyanın aldatıcılığına kanmamaktır. Nefsin, heva ve arzuların tuzağına düşmeyerek Allah’ın haramlarından uzak durmaktır.

Mekke’de bir kaşık suda boğulmak isteniyordu diriliş ruhu. O zaman o ruha yapılanlar; hak bâtıl (hilal-haç) mücadelesinde/mücâhedesinde/cihadında da her zaman devam eder.

Menfaatları, putları, putperest, zâlim ve haksız düzenleri sarsılma belirtileri Mekke’nin şirk ve küfür toplumunun temsilcilerini de rahatsız etmektedir.

Mekke’de hâkimiyet kuranların izini sürenlerdeki bu rahatsızlık; küfrün, şirkin, putperestliğin değişmeyen (hidayetten nasipsizliği) hicret anlayışından uzaklaştığı, hicretten nasipsizliğidir.

Hicret; Allah’a ve Rasûlü’ne yönelerek dış dünyanın adamakıllı bir şekilde elden geçirilmesi, putlardan, şirkten, küfürden, zulümden, haksızlıklardan arındırılması yolculuğudur. Tabii ki bu yolculuğa çıkmayanlar, çıkanlara (Süheybi Rumi’ye yapıldığı gibi Nüzul sebebi olarak Bakara sûresindeki 207. âyete bakabilirsiniz) mani olanlar hangi asır olursa olsun benzer usullerle zulümlerine, saldırılarına devam ederler. O güzide sahabenin izini süren Müslümanlar olarak gerekirse önce malımızı, sonra kıymetli ziynetlerimizi, sonra canımızı ortaya koyarız. Kâfirin küfrünü yaymasına müsaade etmeyiz. İlây-ı kelimetullah için gayreti diniyemizi gösteririz. Hicreti gerçekleştiren sahabe; hırslarını, ihtiraslarını, malını, mülkünü terk ediyor, dünyanın ayartıcı, körleştirici, köleleştirici kapılarını birer birer kırıyordu.

Hicret, bir duyuş/his ve idrak inkılabının, bir düşünüş/zihin inkılabının, bir bakış/duruş inkılabının, bir varoluş/kardeşlik inkılabının, medeniyet inkılabının; bütün insanlara ve çağlara yapılan bir dâvetin adıdır. 

Hiç bitmeyen, her dâim yenilenen, her dem yenileyen bir idealin/öze dönüşün yolculuğudur.  Ne mutlu, hicretin ruhuna eren, her dâim Hicret yolculuğuna çıkan muhacir ve ensar ruhu taşıyanlara. Bu ruhu yaşayan ve yaşatanlara…

Yaşar Değirmenci.