Hac, Allah’ın emrine mutlak itaattir
Hac, İslam’ın özetidir. Hac, Yüce Rabbimizin emrine mutlak itaattır. Hz. İbrahim’den Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselama kadar bütün Peygamberleri ve davetlerini tanımaktır. Bütün renkleri ve dilleri içinde insanlığı bir bütün halinde hür ve eşit görmektir.
Hac, eş, çocuk, ana, baba ve sosyal statü gibi bütün sevdiklerimizi/saydıklarımızı bırakarak bedeni, ruhi ve maddi varlığımızla Allah’a koşmaktır.
Hac, benlikten ve beşeri yargılardan, ayrılabilmek, değer ölçüsü olarak yalnızca Allah’ın kanunlarını (emir ve yasaklarını) benimsemek ve o ölçülere göre hayat tarzını düzenlemektir.
Hac, canlılara sevgi ve saygıdır. Bitkiler dahil bütün yaratıklarla barıştır/barış sözleşmesidir. Şeytanlar ve şeytani güçlerle mücadele eğitimidir. Bir nevi ‘irade terbiyesi’dir. Silahsız cihattır. Bireysellik içinde sosyalliktir.
Ümmet şuurunu kuvvetlendirip/pekiştirip kültürel, iktisadi ve siyasi birliği kurmaya çalışmaktır. İslam okyanusuna akan/dolan ‘damlayım ben’ diyebilmektir. Dış görünüşü ile birliğin beraberliğin, iç hakikati ile Kıyamet Günü’nün provasıdır.
Bütün bu ve benzeri özellikleri içinde bedeni, ruhi, mali, sosyal ve siyasi vasıflı ve görünümlü Hac, İslam’ın beş ana temelinden biridir. Günahlardan temizleyen ana ibadettir. Cennete açılan/götüren fiili duadır.
Hz. İbrahim ile başlayan Rabbimizin “İnsanlara Haccı ilan et!” emri son ve cihanşumül/evrensel âlemlere rahmet Peygamberimizle de asli hüviyetine bürünerek varlığını, canlılığını, insanlığın ilgi odağı olma özelliğini devam ettiren Hac, Kıyamet Günü’ne kadar devam edecek Dinimizin mucizesidir.
Allah Rasulü de:
-Rabbinize ibadet edin. Beş vakit namaz kılın! Ramazan orucunuzu tutun! Rabbinizin evi Kâbe’yi Hac edin! Gönül hoşluğu ile mallarınızın zekatını da verin! Ki Rabbinizin Cennetine giresiniz.
Haccın Mebrûr olması ifadesine gelince, bu ifadeyi Peygamber Efendimiz onlarca hadisinde, özel olarak sadece Hac için kullanır. Mesela Ebû Hureyre’nin naklettiği hadiste:
«Mebrûr bir Haccın karşılığı ancak cennettir” buyurmuştur.’ Yine Hz. Aişe validemizin naklettiği bir rivayette:
“Ey Allah’ın Resulü! Biz, en faziletli amel olarak cihadı görüyoruz. Peki, biz hanımlar cihad etmeyelim mi? diye sordum. Bu soru üzerine Efendimiz buyurdular ki:
‘Sizin için cihadın en faziletlisi mebrûr bir Hacdır.’
Hadislerde geçen bu mebrûr ifadesinin manasına gelince; bu kelime ber ya da bir kökünden türetilmiştir. Bu kökün manası, itaatkâr, sadakatli, vefakâr ve iyilik sahibi olmaktır. Çoğulu ebrar kelimesi de Kur’an’da iyiler manasında altı farklı yerde geçmektedir. Mebrûr kelimesine gelince, iyilerin iyi işleri, kabul edilmiş amelleri demektir. Bu anlamdan dolayı mebrûr Hac, iyilerin Haccı, Allah’ın istediği, Peygamberin gösterdiği kalitede Hac demektir. Bunun nasıl olacağını da Efendimiz bize beyan eder. Sahabe mebrûr Hac ifadesini duyunca: “Ey Allah’ın Resulü! Bir Hac nasıl mebrûr olur?” diye sordular.
Efendimiz buyurdular ki:
«İnsanlara ikram edip, yemek yedirmekle, tatlı tatlı konuşup kimseleri kırmamakla mebrûr olur.” İşte bu istisnaî ifadelerden dolayı diyoruz ki Hac özel/ayrıcalıklı bir ibadettir.
Allah Her Şeyi Bilendir:
“Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir.”
Dikkat edin! Allah (c.c) ister hacda olsun ister başka yerde olsun, bütün yaptıklarınızı bilir ve sonra yaptıklarınızın karşılığını da verecektir. Öyleyse, Allah’ın emrettiği şeyleri yerine getirin ve yasakladığı şeylerden kaçının.
Tevekkül:
“Bir de azık alın!”
Bu ayetin nüzul sebebi hakkında İbni Abbas (r.a) dedi ki:
“Yemen ahalisi paraları olduğu halde, hac için yola çıkarken yanlarına azık almazdı.
“Biz Allah’a tevekkül edenleriz” derlerdi ve hacda Müslümanlardan dilenirlerdi. Bunun üzerine Allah (c.c):
“Bir de azık alın” ayetini indirdi.
Allah (c.c) tevekkülü yanlış anlayanlara bir cevap olarak bu ayeti indirmiştir. Tevekkül, sebeplere bağlanmadan rızkı Allah’a havale etmek değildir. Buna tevekkül değil tevakül denir.
Allah’ın istediği tevekkül; sebeplere bağlandıktan sonra sonucu Allah’a havale etmektir. Bu sebeple, yola çıkılacağı zaman, gerekli tedbirler ve yol azığı hazırladıktan sonra Allah’a tevekkül ederek çıkmak gerekir.
Rızkı, oturup bekleyerek veya bu şekilde Allah’a tevekkül ederek elde etmek caiz değildir. Rızkı ancak, gereken çabayı gösterdikten sonra, sonucu Allah’a havale ederek elde etmek caizdir. Aynı şekilde, kâfirlerle olan savaşta da, eldeki bütün imkanlar seferber edildikten sonra sonuç Allah’a havale edilerek tevekkül edilmelidir.
Ahiret İçin Yapılacak Hazırlık:
“Muhakkak ki azıkların en hayırlısı takvadır.”
Allah (c.c) dünyada, yolculuk için önceden azık hazırlamayı emrettikten sonra, ahiret yolculuğu için hazırlanması gereken azıktan bahsediyor.
İnsan dünyada misafir gibidir ve en son varacağı yer ahirettir. Eğer ahiret için gerekli azığı hazırlamamışsa, sonu iyi olmaz, bedbaht ve mutsuz olur.
Ahiret için hazırlanacak en hayırlı azık takvadır. Yani; Allah’ın emirlerini yerine getirip yasakladığı şeylerden kaçınmaktır.
Dünyada iken Allah’ın emirlerini yerine getirmeyen ve Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçınmayanlar azıksız yolculuğa çıkanlar gibidirler. Azıksız yola çıkanlar ise istediği yere varamaz ve yolda helak olur.
Yaşar Değirmenci.