* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Dijital İşgal Ağından Kurtulamıyoruz  (Okunma sayısı 75 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7635
Dijital İşgal Ağından Kurtulamıyoruz
« : Şubat 02, 2025, 08:07:34 ÖÖ »


Dijital İşgal Ağından Kurtulamıyoruz

Dijital işgal ağından kurtulamıyoruz. Toplum öylesine bir işgal altındaki ibadetlerinde bile; onu yaratan yaşatan, öldüren dirilten, en güzel surette yaratılmış kılan, verdiği nimetlerle doyuran yediren içiren Rabbiyle buluşamıyor. Allah’ın huzurunda olduğunun farkında değil. İbadet mekanları camide mescidde bile akılsızları esir alan ‘akıllı telefon’na esir. ‘Özgürlük’ isterken, ‘özgürüm’ derken de nefsinin, heva hevesinin, arzu ve isteklerinin kulu/kölesi.

Yaşanmayan, hayata nüfuz etmeyen, sosyal tezahür imkanlarından mahrum bırakılan her inanç zayıflar, solar, küllenir.

Günü İslam ile yaşamak, günlük ibadetlerle değerlendirmek her şeyden önce İslam’ı mesele edinmek, onun koyduğu kurallar içinde iki dünya mutluluğu için çalışmak demektir. Allah’a kullukla değerlendirilemeyen gün, başka şeylere kölelikle geçirilmiş demektir.

Müslümanın Müslümanca yaşamakta kesin kararlı olması ve inançlarının kurtarıcılığına inanmasıdır.

Müslüman, bu çalışmasını ikmal edemese bile, yapabildiği kadarıyla yapmalı, fakat asla bu şuur ve gayretten uzak kalmamalıdır.

Sünnetullahın (âdetullahın) yaşayıp maddi/manevi gelişmemize lüzumlu olan manalarını, hikmetlerini kavrayabilmek için, Sünnet-i Rasulüllah’ı bilmek ihtiyacındayız. Bunu reddetmek, tartışma meselesi haline getirmek, ‘akılcılık’ adına akılsızlık etmektir. 

Karşımıza çıkan meselelerin çözümünü düşünürsek, içtihadi konuları düşünürsek, sosyal/fikri meselelerin halli için uğraşırsak, bir Müslüman olarak Resulüllah Efendimizin Sünnetini ve hadislerini rehber edinmemiz gerekir. Ölçümüz budur. Ölçüler istikametinde düşünemeyenler, ölçüleri kurcalar!

Sünnet; Rasulullah’ın Kur’an’ı esas alarak hayatın her alanında; inanç, ibadet, eğitim, hukuk, ekonomi vs. gibi konuları kapsayacak şekilde ortaya koyduğu bir model ve dünya görüşüdür.

Sahabeyi Kiramın eksik veya yanlış üzerinde ittifak etmeleri mümkün değildir. Allah Rasulü’nün İslam’ı anlama ve hayatın her alanına tatbik etmede teorik ve pratik (sözlü veya uygulamalı) olarak ortaya koyduğu düşünce ve hayat tarzını hayatımıza hâkim kılmamız şart değil mi? Hadis-i şeriflerle amel ederek Müslüman toplumun kimliği korunur, beraber yaşadıkları Müslüman olmayan toplumların içerisinde erimezler. Kişilik zaafına düşmezleri, kendi dışındakileri taklit ederek şahsiyetlerini kaybetmezler. 

Sünnet anlayışımız, sadece geçmişin bir tekrarı olmamalı, asrımızdaki İslam toplumlarının karşılaştığı problemleri çözmede yol gösterme (kılavuz ve rehber) fonksiyonu taşımalıdır. Dinimizi yaşayıp yaşamadığımız, kendi koyduğumuz ölçü ve değerlendirilmelerle değil, halimizi Kur’an ve Sünnet’e arz etme ile anlaşılır. Bu sayede Rabbimizin razı olduğu hayat tarzını ortaya koymuş oluruz.

Şeriatı olan bir Peygamberi hakem tayin edemiyoruz.

Yaşayan değil, tartışan Müslüman olmaya başladık. Din, sadece iman değil, ameldir de. Doğruların, iyilerin, faydalının, güzelin ortak paydası olan İslam’ı tartışarak, hadisler üzerinde şüphe uyandırarak mı insanlara taşıyacağız? Hangi felsefeden, hangi dinden geliyor, görünürse görünsün, bir şey doğru ise iyi ise güzel ise, faydalı ise; o, İslam’da vardır. İslam’a uygundur. Yanlışın, kötünün, zararlının, çirkinin (Topyekûn “menfi”nin) ortak paydası üç terimlidir: İnkâr, dalâlet, gaflet. Bu duruma düşülmesine ‘bilimsel çalışma’ adı altında sebebiyet verilemez! İslam, ideal birleştiricidir.

Gayr-i şuuri olarak bile, “İslam’dan alan” faydasını görür. Bütün çirkinliklerine ve menfiliklerine rağmen, dünya bu sayede devam ediyor. Bu mümkün ama, lafzî ve mücerred alakadan bir şey hasıl olması mümkün değil. Yol var, yolun merhaleleri var, yolun icapları var. Doğru yolda bulunduğun halde eğri yürürsen, şaşkınlık gösterirsen, hedefe ulaşamazsın. Bir noktadan sonra da (muhtemelen) kayar gidersin. İslam, hayat dinidir.

Hayatın gerçekleri İslami yoruma ve değerlendirmeye tabidir ve muhtaçtır. Bütün bunlar Kur’an/ Sünnet ve hadislerin dışında gerçekleştirilemez.

Bizi Kur’an’a da götürecek, ‘iki ayaklı Kur’an’ olarak vasıflandırılan Rasulüllah Efendimizdir. Şimdi, her mümin, Kur’an’ın “hayata dönüşmüş biçimi” olan Allah Rasulüyle ilgili tasavvurunu yoklasın. Biz Peygamberimizin üreticisi miyiz, tüketicisi mi? Hayatın gayesi, tek kelimeyle “Allah’a kulluk”tur. Kulluk ise hayatı, Allah’ın emirlerine ve nehiylerine göre yaşamaktır. Bu da Peygamberimizin Sünnetini yaşamak, hadis-i şerifleriyle hayatımızı tanzim etmekle gerçekleşir. Müslümanların ya da ümmet-i Muhammed’in Kitap-sünnet çizgisinde bir dini hayatı yaşaması ve sürdürmesi, onun hem hakkı hem de kimliğinin gereğidir. Dini bilginin ve kültürün iki temel kaynağı Kur’an-ı Kerim’in ve Sünnet-i seniyyenin yeterince bilinmemesi/yanlış bilinmesi bizleri kaliteli/olgun Mü’min olmaktan uzaklaştırmıştır.

Peygamber Efendimiz: “Hiçbiriniz duyguları/his ve hevesleri benim getirdiğime uymadıkça olgun mü’min olamaz” buyurmuştur. Bir âyet, bir hadisle noktalayalım.

“…Rasûl size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allah’tan korkun! Çünkü Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Haşr sûresi 7. âyet)

Rasûlullah Efendimiz: “...Size öyle bir emanet bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu şaşırmazsınız. O emanet, Allah’ın Kitabı ve Nebîsi’nin Sünnet’idir.”
 
Yaşar Değirmenci.

Prof. Dr. Yusuf Özertürk.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap