* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Emanet ve Fıtrat Üzerine Tefekkür Dikkati Emanet Şuuruna Dikkat Edelim  (Okunma sayısı 37 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7430


Emanet ve Fıtrat Üzerine Tefekkür Dikkati Emanet Şuuruna Dikkat Edelim

   “Allah size, emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri mutlaka ehline, kabiliyetli, liyâkatli, bilgili, dürüst ve güvenilir kimselere vermenizi, insanlar arasında hakem-hâkim, idareci olduğunuz zaman, adâletle icraat yapmanızı, hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne güzel öğütler veriyor, sorumluluklarınız konusunda sizi uyarıyor. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir, görür; doğru olanı duyurur, doğruları gösterir.”

(4 Nisa 58) Şüphe yok ki Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hüküm vermenizi emrediyor. (Bu âyetin üç tür muhatabı vardır. Biri doğrudan muhataptır, diğer ikisi dolaylı muhataplardır.) Bunlar:

1) Seçme ve tayin etme makamında olan kimseler.

2) Ehliyet ve liyakate sahip olmadığı hâlde emanete talip olan kimseler.

3) Ehliyet ve liyakat sahibi olduğu hâlde emaneti üstlenmekten kaçınan kimseler.

İbn Ömer, üreme organlarına varana kadar bütün organları “emanetler” arasında saymıştır. Âyette, en geniş anlamıyla kullanılmıştır. Maddî, mânevi, siyasal, sosyal ve ekonomik tüm sorumluluklar buna dâhildir. İkinci cümleden, âyette özellikle kastedilen emanetin yönetim ve otoriteyle ilgili bütün makam ve mevkiler olduğu anlaşılmaktadır. Ehliyet ve liyakatin olmazsa olmaz şartı dörttür:

1) Kişinin Allah’a nisbetle liyakat ve ehliyet şartı: Allah’a karşı sorumluluk bilincidir.

2) Kişinin kendisine nisbetle liyakat ve ehliyet şartı: Yetenek ve yeterliliktir.

3) Kişinin emanete nisbetle liyakat ve ehliyet şartı: Meşruluktur.

4) Kişinin insanlara nisbetle liyakat ve ehliyet şartı: İnsanlara yararlı olmaktır.

Emaneti ehline vermemek üç kat zulümdür:

1) Emanetin kendisine.

2) Emanetin verildiği liyakatsiz kişiye.

3) Emanet kendisine verilmesi gerekirken verilmeyen liyakatli kişiye. Kur’an’ın inşâ ettiği akıl kendisine bahşedilen nimetlere birer emanet gözüyle bakar. Emanet eden emanet edilene ya güvenmiştir veya güvenilir olup olmadığını sınamaktadır. Emanet edilen kimse emanete ya sadâkat gösterir ya da ihanet eder. Allah’ın insana emanet ettiği her değer için “emanet şuuru”na sahip olmak gerekir. Emanetin Allah-insan ilişkisine ve insan-insan ilişkisine taalluk eden boyutları vardır. İnsan her günahı Allah’ın kendisine emanet ettiği bir imkân, organ ve güçle işler.

Bu yüzden her günah ilâhî emanete ihanet anlamı taşır. Günahtan dolayı, hiç bir günahın kendisine hiçbir zarar veremediği Allah’a tevbe etme şartının gerekçesi budur. Âyette kastedilenler Hz. Muhammed’in elçiliğini sindiremeyen Yahudiler, emanete ihanet etmişlerdir. Son vahyi inkâr etmeleri, ilâhi emanete ihanettir.

Fıtratı bozmaya çalışanlara dikkat edelim

Hz. Peygamberin, “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar” hadisini düşünelim, anlamaya çalışalım.

Bu hadisteki temel mesaj, İslâm fıtratı üzere doğan yavruları batıl inançların, menfi ideolojilerin yahut sefahat odaklarının eline düşmekten koruma konusunda anne babaya düşen büyük görevi ve sorumluluğu ihtar etmektir.

Her insan yaratılış itibariyle lekesiz, tertemiz, iman ve İslâm’a en müsait bir hüviyettedir.

Fıtrat, yani yaratılıştaki mahiyeti itibariyle her insan lekesiz, tertemiz, iman ve İslâm’a en müsait bir hüviyettedir. Lekesiz, bembeyaz, üzerine her şey yazılabilecek bir kâğıt veya üzerine hiç ses kaydedilmemiş bir bant, şekil verilmeye müsait bir macun, kalıplara dökülmeyi bekleyen maden cevheri veya eğilmeye müsait bir fidan gibi. Nasıl dupduru, saf ve berrak bir pınar suyu, esas kaynağı ve mahiyeti itibariyle tertemiz olup, en faydalı ve şifalı bir hâl almaya müsaittir. Ama üzerine toz toprak saçmak suretiyle bulandırılıp başka bir mahiyete sokulabilir.

Aynı şekilde yeni doğan bir çocuk da fıtrat ve kâinat kanunlarına göre hakikatleri kabule, bulanıklık ve dalaleti ise reddetmeye uygun ve müsait bir haldedir.

Bu sebeple, 5-15 yaş grubu çocuklara ne anlatırsanız, onlar hemen onu hafızalarına kaydedip, kalp dünyalarına iman ve İslâm adına yerleştirirler. Söz gelimi, “Bir köy muhtarsız, bir iğne ustasız olmaz; öyleyse, şu koca kâinat da sahipsiz olmaz; onun sahibi Allah’tır. (cc.)” dediğinizde, karşınızdaki alıcı o kadar lekesiz ve bu tür mesajların öylesine frekansındadır ki, hiç parazitsiz söylediklerinizi kaydediverir.

Temiz ve selim fıtrat, küfür ve günahlarla kirletilip, köreltilebilir.

İnsan, küfür ve inkârla, kâinat çapındaki delillere gözlerini yummuş, kulaklarını tıkamış, vicdanını söndürmüş ve fıtratını köreltmiş; kendini bütün ışık kaynaklarından mahrum bırakıp, karanlıklar içine gömmüş ve baştan temiz olan fıtratının üzerine Allah’ın sevmediği kara lekeler sürmüş olur. Buna karşılık, insan iman ve amelle, aslında temiz olan fıtratını muhafaza eder ve saffetini korur. O halde; iman asli, küfür ise arızidir. Yaratılışta temiz olan fıtrat, sonradan kirletilir.

Fıtratın ilk baştaki hali korunmaz, imdadına koşulmaz ve bu yolda gerekli tedbirler alınmazsa, insanın ya Hristiyan, ya Yahudi, ya da Mecusi olması veya aklınıza gelebilecek küfür cereyanlarından birisine gidebilir. İnternet ve sosyal medya ile de.

Temiz fıtrat kirletilip bozulunca, insan ikinci bir fıtrat kazanmış demektir. Yumurtadan çıkan yavru kuş, uçamasa da yine “kuştur”. O, yaratılıştan uçmaya elverişlidir. “Bu kuş, er geç uçacak” deriz. Ancak harici bir sebeple, kuşun uçma kabiliyetini götürürse, o zaman ne kadar kuş da olsa, uçamaz. Beşeriyetten “insan” a geçiş yapamaz.

Yaşar Değirmenci.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap