HACCIN İHYA ETTİĞİ İSLAM MEDENİYETİ
İnsanları huzur ve sükûn içinde bir arada tutamayan ‘özgürlük/uygarlık’ sloganlarından başka bir şey bilmeyen bütün toplumlara/devletlere her Hac Dönemi, İslâm Medeniyetini gösterir.
Medeniyetimizin ihyasına ‘Lebbeyk’ ile başlıyoruz.
“Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk. La şerike lek”
Lebbeyk demekle ne demiş oluyoruz? İşte cevabı!
Buyur Allah’ım buyur! Buyur ki senin ortağın yok, emrine amadeyim buyur! Hamd sana, nimet senden ve mülk senin. Ortağın da yoktur senin. Buyur Allah’ım. Sevgili kulun ve peygamberin İbrahim aleyhisselam vasıtasıyla yaptığın davete icabet ettim, emret. Lebbeyk Allah’ım! Sırtıma kefenimi giydim. Sevdiklerimi ve dünyamı arkamda bıraktım. Baş açık ayak yalın Sana geldim. Rahmet denizinde damla olmaya geldim. Ümmet okyanusunda çağlamaya, günahıma ağlamaya, yanmaya, pişmeye ve olmaya geldim. Buyur Allah’ım, buyur!
Ben sözünü bozanım Sen vadinden dönmeyensin. Ben yetersizim, Sen mükemmel, ben isteyenim, Sen verensin. Ben kulunum, Sen Rabbimsin. Ben küçüğüm, Sen büyüksün, en büyüksün. Ben biçareyim, Sen tek çaresin. Ben yüreği yaralıyım, Sen yaramı saransın. Ben misafirim, Sen ağırlayansın.
Lebbeyk Allahümme Lebbeyk!
Âdem olup adam olmaya, İbrahim olup yanmaya, İsmail olup kurban olmaya, Hacer olup teslim olmaya geldim! Heba olan geçmişim, pejmürde halim ve meçhul istikbalim için geldim! Boynu bükük ümmet adına geldim! İslam’ın öksüzleri, yetimleri adına geldim. Mahrum coğrafyam, mazlum vatanım, mağdur insanım, metruk Kur’an’ım, mükedder imanım adına geldim. İşgale uğramış yüreğim, tahrife uğramış aklım, tahribe uğramış hayallerim ve umutlarım adına geldim. Lebbeyk Allahümme Lebbeyk. Her fırsatta bu ilahi hitabı söyleyeceksin; kulları kendine kul olmaya çağıran bütün zorba tağutlara karşı, kendisini putlaştıran zalimlere karşı, mensup olduğun ümmeti paramparça edip sömüren uluslararası şer odaklarına karşı. Hep bu sözü haykıracaksın. Sesin milyonların sesine karışacak. Bir fazla taşa, bir fazla tepeye, bir fazla canlıya daha ulaştırmak için var gücünle söyleyeceksin bu ilahi sözü. Lebbeyk demekle “ben de buradayım” demiş olacaksın.
“Allah’ım! Âdem’le başlayıp Hz. Muhammed’le devam eden lebbeykliler’e beni de kat!” demiş olacaksın.
“Allah’ım, bağışlanacaklar listesine beni de al, misafirlerine çekeceğin rahmet ziyafetine beni de buyur et!” demiş olacaksın.
Yeni bir insanı; Allah’a, kendisine, topluma ve eşyaya karşı sorumluluğunun bilincine ulaşmış, kendisiyle kavgalı değil barışık olan, dahası kendisiyle ve Rabbiyle tanışık olan bir insan. Beşer olmaktan kurtulup insan olma şerefine eren, kendi saadetini üyesi bulunduğu insanlık ailesinin saadetinde gören, kendisine karşı yabancılaşmayan, dolayısıyla hakikate karşı da yabancılaşmamış olan, kendi gerçek yüzünü yürek aynasında seyretmekten kaçınmayarak ‘nefs muhasebesi’ni hiç ihmal etmeyen bir kulsun.
İmanımızın bedeli olmalı. Sevgi bile bedel ister. Hayat boşluk kabul etmez. Şehitlerin efendisi Hz. Hüseyin de hayatı, şöyle telaffuz etmişti: “Hayat, iman ve cihaddır.”
İsterdik ki, ümmetin idarecisi olanlar, Müslümanları yönetenler, kendi aralarında bir birlik oluştursunlar. Bu topluluğun dönem başkanı ya bizzat ya vekâletle kendisini dünyanın öksüzü ve yetimi hisseden ümmetin hacılarına başkanlık etsin. Onlara evrensel hedefler göstersin. Onları duygu, düşünce ve eylem birliğine davet etsin. Mekke’de her bir araya gelen ümmeti Muhammed evlatları, medeniyetimizin mesajını, milyonlarca mü’min erkek ve kadın yüreğinde, doğduğu topraklara bunun taşınmasına katkıda bulunsun.
Ümmetin kanayan yaraları hac mevsiminde alınacak ortak kararlarla sarılsın. Dünyanın aç çocukları doyurulsun. Açık çocukları giydirilsin. Mazlumun yanında, zulmün karşısında olunduğu bir buçuk milyarlık dev bir kitleyi temsilen ilan edilsin. Ümmetin sosyal birliğini temsil eden bir el, Mescid-i Haram’ı dolduran mahşeri kalabalığın tekbir nidalarıyla havada şöyle birkaç kez dalgalansın. Bu elin temsil ettiği davaya, milyonlar sevinç gözyaşlarından hediye etsinler.
İslam ümmetini oluşturan insanların liderleri, kefenlerini sırtlarına geçirip yönetme iddiasında oldukları Müslümanlarla birlikte Allah’ın huzurunda başı açık yalın ayak vakfeye dursunlar. Kendi acziyetlerini, Allah’ın kerem ve yüceliğini itiraf etsinler.
Bilmekle yetinmeyip tanıma seviyesine erişen, hissetmekle yetinmeyip şuura eren, bakmakla yetinmeyip gören, işitmekle yetinmeyip kavrayan, Ümmet olduğunun gösterildiği yerdir. Amel haline getirilememiş bir imanı, hayatta amele dönüştüren, şirkten uzak durmakla yetinmeyip İbrahim gibi put kıran, tevbe etmekle yetinmeyip Âdem gibi cennetini arayan, şeytana uymamakla yetinmeyip şeytanı taşlayan, sürüden biri olmaktan çıkıp şahsiyet sergileyerek Hac farzı yerine getirilir. Mekke, Mü’min kimliğinin hep yaşandığı/taşındığının ispat yeridir. Yani Hac farizasıdır bu…
Hacda sevgiden, saygıdan, adaletten, hak ve hukuktan bir dünyanın tohumları atılsın. İnsanlar yüreklerinde, geldikleri yerlere taşısınlar bu şefkat, merhamet ve rahmet tohumlarını. Herkes yaşadığı toprağı “harem” haline getirmenin heyecanıyla dönsün memleketine. Sevgi, şefkat, rahmet, merhamet okyanusunun damlaları olmaya devam eden Mü’min olma özelliğini hep taşısın, kaybetmesin.
Seninle Harem arasında bir bilişme, bir tanışma olmalı. Unutmamalısın coğrafyanın da bir dili, bir kalbi ve bir hafızası olduğunu. İhrama girdin ve dünya arkanda kaldı.
Burası; zarfa değil mazrufa, kabuğa değil cevhere, maskeye değil yüze bakılan yerdir. Mahşerde fiyakaya bakılmaz. Orası ‘el ne der’ kaygısının yerini tamamıyla “Allah ne der” kaygısının aldığı makamdır. ‘Gönüllerin özünü bilen’in huzuruna çıkanın itina göstermesi gereken yeri, cesedi değil ruhudur. Cesetten önce ruha önem verelim, önce ruhumuzu doyuralım.
Haccın kabul olduğunun işaretleri vardır. O işaretleri iyi kollamalısın. Bu işaretlerin hiçbiri kesin sonucu göstermemekle beraber önemli ipuçları verir sana. Nedir o?
Haramlarla arana ciddi bir mesafe koy; haramlar seni ürkütsün. Bu da iyi bir işarettir.
İslam’ı hacdan ibaret algılama; Allah’ın diğer emirlerine de önem ver, salih ameller yap. Ölmeden iyi işlere ara vermemeye azimli ol. Bu da iyi bir işarettir.
Fıtratını arayıp bulmak için çıktığın yolda seni sentetik yapan, doğallığından uzaklaştıran unsurlardan uzak durmalısın. Bu, dokunulmazlığı ihlal etmektir.
En büyük medreselerden biri olan haccı eda eden Müslüman, toprağın üzerinde iken bahşedilebilecek en büyük nimetlerden birini yaşamıştır. Tevhid ve teslimiyetin en çok ortaya çıktığı yerlerden biri olan hac, vahdet, adalet, denge, nefis terbiyesi ve ahlâk gibi bu ümmete ait meziyetlerin tecelligâhı olan yeri ve zamanı ihtiva etmektedir.
Hac ibadeti ile müşerref olan bir Müslüman bunları düşünmelidir.
Yaşar Değirmenci.