* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Ramazan-ı Şerif Ayı - Orucumuz ve Düşündürdükleri  (Okunma sayısı 376 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ramazan-ı Şerif Ayı - Orucumuz ve Düşündürdükleri
« : Mayıs 19, 2019, 03:44:18 ÖS »
Ramazan-ı Şerif Ayı - Orucumuz ve Düşündürdükleri

Ramazan- Şerifi ve orucumuzu değerlendirelim. Nefs muhasebesi yaparak bilerek veya bilmeyerek düştüğümüz hata ve yanlışlardan vazgeçelim. Noksanlarımızı tamamlayalım. İfrada düştüğümüz hususlar varsa makul-mutedil-müstakim olalım.

Örf ve âdetlerin dinin yerini aldığı, dinimizin sâbiteleri ile değişkenlerinin pek bilinmediği, kavramların İslâmi ölçülere göre değil, Batı kaynaklı olduğu günümüzde bu mübarek ayı, orucumuzu, bu ay içinde bulunan bin aydan daha hayırlı Kadir gecesine hazırlığı, dini yaşayışımızı, belli gün ve gecelere değil, hayatın tamamına hasretmemiz gerektiği gibi hususları düşünerek hareket etmemiz gerekiyor.

Rabbim oruç tutanları ibadetini kabul buyursun. Tutamayanlara da tutabilecekleri sıhhat ve afiyet versin.

TV kanallarının birbirleriyle rekabet edercesine hazırladıkları iftar ve sahur programları, ayrı bir güzellik. Fakat etkinliklere verilen sınırsız ve ölçüsüz önem maalesef ibadeti gölgede bırakır hale geldi. Ramazan ile ilgili faaliyetler gösterilirken (etkinlik eksenli değil) ibadet eksenli olmalı. İbadet ayını eğlence ayına döndürmemeliyiz. Bizler de hangi isim altında olursa olsun TV’ye esir olmayalım.

İftar programlarının çoğu, akşam namazının ihmaliyle sonuçlanacak kadar yemek ve eğlence eksenli icra ediliyor. Aynı zamanda Ramazan ayına mahsus nafile ibadetlerin en önemlilerinden teravih namazı da ihmal ediliyor, gereken önem ve hassasiyet gösterilmiyor. Ünlü hatipler bu hususta gereken ikazı da (maalesef) yapmıyorlar. Bu uygulama Ramazan ayının ruhuna uygun bir uygulama olamaz.   

Ramazanlar ‘iftar şov’ ve bir fuara dönüştü. Akşam namazında cami bomboş! Yatsı ve teravihte cami çevresinde camiyi dolduracak kalabalık olmasına rağmen caminin yarısı boş kalıyor. İşte bu durum, ibadet ayı olan Ramazan’ın ruhuna taban tabana zıt. Onları camiye yönlendirmeyen yetkililerin (etkinlik düzenleyenlerin) organizasyonunun eksikliklerin âcilen giderilmesi şart.

Beş yıldızlı otellerde, lüks lokantalarda hatta bizim dernek vakıf merkezlerinde yüzlerce/binlerce insana verilen bu tür iftarlar kelimenin tam manasıyla israf. 

Milyonlarca insanın mülteci ve mağdur durumda olduğu günümüzde bu hale düşmemeli/düşürülmemeli. İftara davet edilenlerin hiçbiri yemeğe muhtaç değil ama oraya sarf edilen para ile yüzlerce mağdur sevindirilebilir!

En güzel iftar sofralarının yetim, öksüz, dul, muhtaçlar olduğunu, Ramazan’ın rahmet ve mağfiretle, bereket ve huzurla, kardeşlik ve dayanışmayla dolup taşması; bizim ihlas, sabır, takva, namaz, oruç, zekât, infak, cihad gibi salih amellerimize bağlı olduğunu unutmayalım!

İbadete dönüşmesi gereken iftarlar, israfa ve ibadeti ihmale sebep olmasın!

Cami çevresinde iftar verecek (şahıslar veya müesseseler, belediyeler, vs.) olanların iftarı cami içinde vermeleri halinde hem iftar yapılmış hem cemaatle namaz kılınmış hem de israfın önüne geçilmiş olur. ‘Sade hayat imandandır’ hadisiyle amel edelim. İsraf ve gösterişle sofralarımızın bereket ve güzelliğine gölge düşürmeyelim. Tıpkı Mekke-i Mükerreme de ve Medine-i Münevvere’de Harem-i Şeriflerdeki iftarlar gibi. Evet cami içinde saflar arasına yayılacak yer sofralarında sade bir iftar. Bu uygulanmıyor. İftar programlarında böyle bir uygulama ile bir ‘ilk’e imza atalım.

Eğer hakkıyla idrak ve ihya eder, hikmet, nimet ve güzelliklerini iyi değerlendirirsek Ramazan ayı, hayatı bir okula, bütün yeryüzünü bir mabede, dünyayı cennetten bir huzura dönüştürecektir. Hayatımızın itikadi, ibadi, ticari, siyasi, ailevi vs. sahalarda esaslı bir muhasebesini yapmadan da takvaya eremeyiz. Faydasız bir cedel, boş bir münakaşa ile herkes kolayca yapıp ettiklerine meşruiyet kazandırabileceğini zannediyor.

Resulullah aleyhisselamın güzel ahlakını merkeze alan sünneti yaşanmalı/ihya edilmeli. Oruç namaz ve zekâtla olduğu gibi, tesettür ve cihadla, adalet ve merhametle, anne-babaya itaat ve yetimi-öksüzü koruyup kollamakla da kardeştir. Oruç diğer ibadetleri tahkim eder, diğer ibadetler orucu tahkim eder ki; ihlas ve takva ile kuşanmış güzide bir ümmet olarak yaşayalım. Cimrilik, yalancılık ve riyakârlık orucu tahrif eden, bozan, manasından uzaklaştıran amellerdir. Sadece şu hadis bile cimrilik hastalığından kurtulamayan, infakı hatırlamayan Müslümanları uyarır. “Cimri, âbid ve zahid dahi olsa Cennete giremez!” Onun için orucu ifsad eden amellere de dikkat etmek mecburiyetindeyiz. Kalpte hased ve nifak, dilde yalan ve kötü söz, davranışlarda riyakârlık ve harama temayül devam ettikçe orucun kazandıracağı faziletler eriyip kaybolur. Adalet ve merhamet mücadelesinden nasipsiz bir oruç mümkün değildir. Tıpkı namaz, zekât, cihad gibi oruç da sadece kendimiz, ailemiz ve dostlarımız için değil bütün bir insanlık için adaleti ve merhameti emrediyor bize.

Oruç en çok infak etmeyi, Allah rızası için doyurmayı, giydirmeyi, sahiplenmeyi teşvik ediyor. Milyonlarca insan muhacir olduysa yüz milyonlarca mü’min derhal ensar olmak zorunda. ‘Neden muhacir oldular, nasıl kaçtılar, çalışıp kazansınlar’ söylemleri bizi ensar olmaktan alıkoyarsa boşuna rahmet iklimi edebiyatı yapmış oluruz. Orucun ruhu cimriliği değil cömertliği, zulmü değil adaleti karakter edinmemizi emrediyor.

Riyakârlık özellikle iktisadi ve siyasi açıdan yükselişe geçilen dönemlerin hastalığıdır. Yüzümüzü ağartacak amel ve insanlara koşmak gibi bir sorumluluğumuz olduğu gibi yüzümüzü karartacak amel ve insanlardan da kaçmak gibi bir sorumluluğumuz var. Ramazan ve oruç yüzümüzü ağartacak amel ve dostlarımızı çoğaltmaya, yüzümüzü karartacak amel ve kişilerden uzaklaşmaya vesile olsun inşallah. Ramazan ve orucun ruhunu hayata hâkim kılmaya mecburuz.

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu yılki Ramazan ayı temasını “İnfak Kalpleri Birleştirir” sloganıyla kamuoyuna ilan etti. Bu ilanı da afişlerde bırakmayalım.

Yaşar Değirmenci.