Hicret Müslüman İçin Bir Hayat Tarzıdır
Hicret, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, fedakârlığın, diğergâmlığın, dostluk ve kardeşliğin tesisidir. Din kardeşine kucak açarak onunla evini, işini, malını mülkünü, yiyeceğini ve varlığını paylaşmanın; kardeşini himaye etme ve sahiplenmenin adıdır.
Müslümanlar için bir dönüm noktası olan hicret, tarihte yeni bir sayfa açmıştır. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hicretin gerçekleştiği gün, Hz. Ali’nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı sayılmıştır. O günden itibaren de İslam âleminde 1 Muharrem hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul görmüştür.
Hicret, yüce dinimizin rahmet yüklü tebliğini bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan kutlu yolculuğun adıdır.
Hicret, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, fedakârlığın, diğergâmlığın, dostluk ve kardeşliğin tesisidir. Din kardeşine kucak açarak onunla evini, işini, malını mülkünü, yiyeceğini ve varlığını paylaşmanın; kardeşini himaye etme ve sahiplenmenin adıdır.
Hicret, her durumda zulmün ve zalimin karşısında hak ve hakikatin tarafında yer almaktır. Her fırsatta daha iyinin, daha güzelin arayışı içinde olmaktır.
Hicret, bir hayat tarzıdır. Dünya durduğu müddetçe hak ile batıl, adalet ile zulüm, hayır ile şer, iyilik ile kötülük mücadelesinin devam edeceği bilinciyle yaşamaktır. Hicret, her durumda zulmün ve zalimin karşısında hak ve hakikatin tarafında yer almaktır. Hiçbir zaman fani dünyanın aldatıcılığına kanmamaktır. Nefsin, heva ve arzuların tuzağına düşmeyerek Allah’ın haramlarından uzak durmaktır. Hicret: Fıtrata yapılan yolculuktur.
İBADET EKSENLİ BİR HAYAT
Hicret; şiddetten merhamete, esaretten özgürlüğe gidişin adıdır. Allah’a itaatin, sadece O’na kul olmanın göstergesidir. İslâm, hayatın her alanına dair ölçüler, hükümler ve değerler getiriyor; hayatın bütün kurumlarını ele alıp yeniden kuruyordu. Hayatı vahiy ölçüsüyle yeniden düzenleyip yönlendirerek insan zihnini vahye göre şekillendiriyordu.
Hicret; Cami merkezli bir hayattır. Hicret; Ev merkezli bir hayat. Evin merkezinde namaz. İbadet eksenli bir hayat. Eğitim merkezli bir ev. Modernizmin evsizliğine mukabil, İslam ev merkezli bir hayatı teklif ediyor insanlığa. Bu da evsizlikten eve hicreti gerektiriyor. Sokaktan, başıboşluktan eve hicret. ‘Sokak çocuğu, sokak kadını’ olmaktan kadını ve çocuğu kurtarır hicret. Bugünkü çarşı-pazarlı, alışveriş merkezli bir hayatı tercih eder hale gelen Müslümanların Hicrete ne kadar ihtiyacı vardır?
Şu halde “hicret” üzerinde düşünerek, iç dünyamıza dönerek “hicret şuuru” içinde hareket ederek, içinde bulunduğumuz dünyevî şartlara rağmen Peygamber Efendimizin sünnetini çağa taşıyarak “hicret yolcusu” olduğumuzu unutmayarak, insanımıza soluk aldırmalıyız.
HİCRET GÜNAHLARDAN UZAKLAŞMADIR
Hicret şimdi her yerde ve herkes için devam ediyor. Hepimiz sonsuz bir dünyaya doğru hicret halinde değil miyiz? Oraya güzellikler taşıma irâdesi ve gayreti yahut kaliteli Müslüman olma gayreti bu yolculuğa ne kadar da yakışır. Günahlardan uzak kalma yarışına niyet edenler için hicret başlamış ve sürüyor demektir. Hicretle asıl hedeflenen; İslâm’ın sosyal bir düzen, siyasî bir otorite ve Müslümanların başlı başına bir toplum olarak ortaya çıkmasıydı. İslâm, Medine’den medeniyete ulaştı. Oradan da gönüllere, coğrafyalara, iklimlere taştı. Peygamberimizin öğrettiği şekilde, Allah’ın emrettiklerini yapıp yasaklarından uzak kalalım ve böylece bizler de hicret sevabına nâil olalım.
Hz. Ömer hayatlarını ve hayatlarımızı değiştiren hicreti, Müslümanların tarihinin başlangıcı olarak seçti. Vahyin ilk geldiği tarih değil, Efendimizin doğumu değil, ölümü değil, Hicret’i tarihin başlangıcı yaptılarsa ilk Müslümanlar, bunun bir anlamı vardır.
Hicret, her şeyden vazgeçebilmek ve yeniden bir başlangıç yapmak için göçmek. Her şeyden vazgeçebilen insan kadar güçlü kimse olamaz. İnandıkları davaları için, ailelerinden, babalarından, çocuklarından, mallarından, mülklerinden, servetlerinden, makamlarından, sonunda hayatlarından vazgeçebilme gücü, başka bir güçtür.
Savaşlar, dünyaya ait tutkularından vazgeçemeyen insanlar yüzünden çıkar. Bir insanın açlıktan ölümü, diğer insanın açgözlülüğü yüzünden olur. Dünyadan vazgeçemeyen ve sonsuza kadar yaşamak isteyenler, başkalarının canını alarak bunu sağlamak ister hep.
Müslüman, bu dünyaya ait her şeyden vazgeçebilen insandır. Hicret’i bizim tarihimizin başlangıcı yapan şey, işte bu her şeyden vazgeçebilen, güçlü insanların kutlu yürüyüşüdür.
İslâm’ı daha bir samimiyet ve dikkatle yaşamaya çalışmaktır. O, herkesin kendi imkan ve iradesi ölçüsünde yine kendisinin gerçekleştireceği bir görev ve mutluluktur. Hicret, işte bu kemâle gidişin adıdır.
Yeni bir hicrî yıla girerken Müslümana yaraşan, geçmişin muhasebesini yaparak geleceği tanzim etmektir. İsyandan itaate, günahtan tövbeye, gösterişten tevazua, ayrılıktan vahdete, düşmanlıktan kardeşliğe, cehaletten ilme, kötülükten iyiliğe hicret etmektir. Hayat yolculuğumuzu kâmil bir iman, salih bir amel ve güzel bir ahlakla mamur etme niyetini hep canlı tutalım. Yönümüz, yolumuz, hicretimiz daima Allah’a ve Resûlüne olsun.
Yaşar Değirmenci.
/font]