* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İNSANLIĞINI UNUTMUŞ KAVİM - YAHUDİ  (Okunma sayısı 722 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İNSANLIĞINI UNUTMUŞ KAVİM - YAHUDİ
« : Temmuz 29, 2017, 01:25:35 ÖS »
İNSANLIĞINI UNUTMUŞ KAVİM - YAHUDİ

Son yaşanan olaylar, dünya gündemi, bizleri Allah ve Rasulüne müracaatımızı her zaman olduğu gibi müracaat etmemizi, o ışıkla düşünmemizi, gaflete düşmeyip beyin yıkama olarak kullanılan medya bombasından uzak kalmamızı gerekli kılmaktadır.

Âyetlerle ve Peygamberimiz döneminde yaşanan ve bugüne taşımamız gereken bir hadisenin üzerinde düşünüp, kafa yormamız icap eder.

   Bir gün Evs ve Hazreç kabilelerinden bazı kimseleri (Ensar) gayet samimi bir sohbette/muhabbette bulunuyorken bunu gören ihtiyar ve fitneci bir Yahudi olan Şâs ibni Kays bu manzaradan son derece rahatsız oldu. Genç bir Yahudiyi yanına çağırdı. ‘Git şunların arasına gir ve onlara Buas Harbi’nden ve eski Evs ve Hazreç arasındaki savaşlarından bahset. Her iki tarafın şairlerinin birbirleri hakkında söyledikleri şiirleri oku. Kavmiyetçilik duygularını kabart’ dedi.

Yahudi genç söylenenleri aynen uyguladı. Neticede oradaki Müslümanlarla aralarındaki gurur ve üstünlük duyguları depreşti. O tatlı, samimi sohbeti bırakıp birbirlerine karşı övünmeye başladılar. Her iki taraf da kendi kavim ve kabilesinin üstünlük ve faziletlerini/erdemlerini, kahramanlıklarını sayıp döktüler. Karşılıklı şiirler okudular. Sonunda iki genç, birbirlerine karşılıklı ağır hakaretlerde bulundular ve birbirlerini kavgaya davet ettiler. Diğerleri de gözleri dönmüş olarak bu teklife iştirak ettiler. Nihayet kavga etmek üzere Harre denilen mevkiye doğru yola çıktılar. Ayrıca her iki taraf da kendi kabile mensuplarına haber saldılar. Harre’de toplanan Evs ve Hazreçliler, çarpışmaya başlamak üzere iken, durumdan haberdar edilen Rasulüllah Efendimizin Medine’de hicret sonrası yaptığı/yaptırdığı kardeşliğin yerini tekrar eski cehalet dönemlerindeki kavgalara/husumetlere/kin ve öfke hallerine dönen bu kavimlerin bulunduğu yere hareket ettiler. Peygamber Efendimiz, muhacir ve ensardan karma bir grup Müslümanla olay yerine yetişti. Oradaki  Müslümanlara şöyle hitap ettiler:

“Ey Müslümanlar!

Allah’tan korkun Allah’tan! Ben sizin aranızda bulunuyorken Allah sizi İslamiyet ile şereflendirmiş, size İslam ile ikramda bulunmuş ve İslam ile sizden cahiliye anlayışını söküp atmış, sizi küfür çukurundan/uçurumundan kurtarmış ve kalplerinizi birleştirmişken siz hâlâ cehalet/câhiliye davası mı güdüyorsunuz?”

Peygamberimizin bu ikazı üzerine, her iki kabile mensupları bu işin fitneci Yahudi’nin bir hilesi ve şeytanın bir aldatmacası olduğunu anladılar. Silahlarını attılar. Ağlayarak birbirine sarıldılar, kucaklaştılar.

Bizler de Kitap ve Sünnet elimizde iken İslam düşmanları, küfrün tek millet olduğu gerçeğini, Türkiye’nin milletin ve ümmetin tek umudu olduğunu unutamayız.

İslam ülkelerinin başlarının emperyalist ülkelerin emrinde hareket eder hale geldikleri, lider ülke özelliklerini kaybettikleri, İslam ülkelerinin birlik ve beraberlikten uzaklaştırılmaları yaptıkları hatırımızdan çıkarılmamalıdır. Bu hususta hep elimizin altında, zihin dünyamızda, uygulamaya hazır vaziyette, teyakkuz halinde Âli İmran Sûresinin hususiyle 102-110. Âyetleri başucumuzda olsun. Çok kısa birkaç meali nakledeyim.

“Ey iman nimetine kavuşanlar, müttakî olmanın bütün icaplarını yerine getirerek, takva esaslarını hayata geçirerek lâyıkı vechile Allah’a sığının, (Allah’a karşı sorumluluğunuzun gereğini hakkıyla yerine getirin)! emirlerine yapışarak günahlardan arınıp kendinizi Allah’ın azabından koruyun. Kesinlikle İslâm’ı yaşayan Müslüman olarak ruhunuzu teslim edin.

Hepiniz, Allah’ın ipine, Allah’a olan taahhüdünüze, Kur’ân’a, İslâm’a sımsıkı sarılarak, Allah’ın himayesine sığının. Birbirinize düşmeyin, bölük pörçük olmayın, parçalanmayın. Allah’ın size ihsan ettiği nimetleri, size tevdî ettiği ilâhî değerleri, şeriatı koruyun, kollayın, zâyi etmeyin. Hani siz, birbirinize düşman idiniz de, O gönüllerinizi, akıllarınızı birleştirip, sizi birbirinize kaynaştırmıştı. O’nun nimeti, İslâm dini sayesinde kardeş olmuştunuz. Bir ateş çukurunun tam kenarında, ateşe düşmek üzere iken, oradan da, sizi O kurtarmıştı. Böylece Allah iyiliği, birliği emreden, yahudilerin ve diğerlerinin tuzaklarından sakındıran âyetlerini size açıklıyor. Umulur ki, doğru yolu bulur, İslâm’da sebat etmiş olursunuz./

İçinizden, iyiliğe, dünya ve âhiret için en hayırlı olana, İslâm’a, Kur’ân’a, Kuran ilkeleriyle yaşamaya davet eden; Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip etttiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adaleti uygulayarak, kamu düzenini sağlayan, iyiliği emreden, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yasaklayarak, önleyici tedbirler alarak kamu güvenliğini temin eden, teşkilatçı, eğitimli, yetişmiş, yönetici, uzman, tutkun kadrolar, müesseseler, (devlet) bulunsun. Onlar, işte onlar kurtuluşa ebedî nimetlerle mutluluğa erenlerdir./

Siz insanların iyiliği, faydalanması için ortaya çıkarılmış, seçilmiş en hayırlı milletsiniz, en hayırlı kadrolarsınız, hayır toplumusunuz. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adaleti uygulayarak, kamu düzenini sağlar, iyiliği emreder, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yasaklayarak, önleyici tedbirler alıp kamu güvenliğini temin edersiniz. Allah’a iman edersiniz. Ehl-i kitap da iman etmiş olsaydı, kendileri için daha hayırlı olurdu. İçlerinden ehl-i tevhid olanlar da var. Fakat onların çoğu, doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkmış fâsıktır, âsi ve bozguncudur.”

Kur’an-ı Kerim boşuna mı “İnsanlar içerisinde müminlere en azılı düşman olarak Yahudileri bulursunuz” buyurmaktadır.

Bunun bir hikmeti sebebi var. Bazıları bu ayetin konjonktürel olduğunu, yani dönemin Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kurayza Yahudileri ile ilgili olduğunu iddia ederler. Tamam da, tefsirde genel bir yorum, (tevil) ilkesi vardır. Nedir o? Ayetin iniş sebebinin hususi-özel olması, hükmünün ve manasının umumi, yani genel/evrensel olmasına mani değildir. Yahudiler Peygamberimize ve müminlere amansız düşman idiler de, şimdi dost mu oldular? Günümüz dünyasında birileri “bana bak, şu Yahudiler Müslümanların dostudur” diyebilir mi? Üstad Necip Fazıl da:

 ‘Abdülhamid’i küçültmek, çürütmek, baltalamak ve engellemek isteyen her cereyanın ön planında kim bulunursa bulunsun, arka planında daima ‘Yahudi’yi aramak lazımdır.

Yahudi, tek cümleyle, dinî, millî ve fikrî birlik adına ne varsa onu lif lif çözmeye, bozmaya harap etmeye memur, bozguncu, fesatçı tipidir. Bütün dünya milletleri içine yayılmış olan kavminin fert fert menfaatini koruma, bu menfaate karşı gelecek her çeşit bütünlüğü parçalama rolündedir’ diyerek bugünlere ışık tutuyor.

Yaşar Değirmenci.