* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İhanet Varsa Hüseyinler De Hep Olacaktır  (Okunma sayısı 92 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
İhanet Varsa Hüseyinler De Hep Olacaktır
« : Ağustos 18, 2021, 08:51:46 ÖÖ »
İhanet Varsa Hüseyinler De Hep Olacaktır

Hz. Hüseyin’in matemini yaşatma, onun hatırasını canlı tutma adına, kendini zincire vurmalar, zincirle dövme ve dövünmeler, karalar giymeler, vs. Bu ve benzeri merasimlerin en tehlike arz eden tarafı, ‘meşrûiyet kazanması’na sebebiyet vermesi. Asıl tehlike burada! 950 sene yaşayan ömrünü ‘İslam’a davet’e vakfeden bir peygamberin, yediklerinden mülhem kuş üzümünden, narına, cevizinden diğer malzemelere varıncaya kadar yapılmış aşure mi ön planda, yoksa dinini yaymak için karada gemi yapan bir Peygamberin davası için parçalanması mı?

Vesileler, gayelerle karıştırılmamalı, esaslar, tali şeylerle yer değiştirilmemeli, âdetler ibadetleştirilmemeli. Hükümler örfe feda edilmemeli. Dinimiz, akidemiz mutlaka ama mutlaka ciddiye alınmalı. Bu din; ne belediyelerin sosyal faaliyetlerine, ne devletin ‘örf mühendisliği’ne ne de protokol toplantılarına malzeme olacak bir din değildir. Hoşgörümüz bizleri yanlışlar karşısında tavırsızlığa sevk etmemelidir. Ebedî kurtuluş reçetemiz olan Dinimizi anlamayan, idrak edemeyen, ahkâmına aklı yatmadığı için ona ‘radikal yahut fundamantalist’ diyenlerin cerbezesi, sloganları, oluşturdukları kamuoyu, vs. bizlerin hak ve hakikatleri söylememize mani olmamalıdır. ‘Canını acıtacak’ diye ameliyattan kaçan hastaları da tedavi etmenin yolunu aramakla mükellefiz. Dili tad alma hassasiyetini kaybetmişlerin yüzünden leziz yemekler yapmayalım mı? Bunları ifade ederken; ağır imtihanlardan geçerek Nebevi çizginin temsilcisi olanların verdikleri mücadeleyi unutacak mıyız? 

Zulme karşı sonu şahadetle biten direnmeler üzerine kafa yormayacak mıyız? Onların çektikleri ıstırabı hissetmeyecek miyiz? Dünya nimetlerini elde etmek için sınır tanımayanlara tavır koymayacak mıyız? Ümmetin bugünkü halinin sancısını taşımayacak mıyız? Çeşitli makam ve mevki vaatleriyle kandırılan, konumlarını kaybetme korkusuyla bu katliama girişenlerle bugünkü ‘makam, mevki, dünyevileşme sarhoşları’nı kıyaslamayacak mıyız? İslâm âleminin içler acısı hâli bir başka ‘Kerbela’ değil mi?

Muharrem ayını hatırlamak, o ayda olan hadiseleri genel kültür havasında bilgi ve nakil malzemesi olarak anlamak ve kullanmak, meselelerimizi hiç anlamamak, kavramamak demektir. Zulüm karşısında susmayı “dilsiz şeytanlık” olarak değerlendiren, zalimleri, mazlumları, katliamları, canilik yapanlara (ister ferdî, ister emperyalist devletler seviyesinde) karşı hakkı söylemeyi “sözlerin en güzeli” olarak niteleyip o tavrından dolayı öldürüleni “şehid” ilan eden bir dinin mensuplarının bugünkü durumuna kafa yormayacak mıyız? Ümmetin derdiyle dertlenmeyecek miyiz? Onların, uğruna canlarını feda ettikleri yüce değerleri anlayıp yaşamakla, onlar gibi hak ve hakikate, ahlak ve fazilete, izzet ve onura sevdalı olmakla örnek lider, önder şehit olan Hüseyin Efendimizin izini sürmeyecek miyiz?

Bugün Kerbelâ’da yaşananlar, hepimize ‘şuur dirilişi’ vermeli, aramızda ayrılık-gayrılığa değil, birlik ve beraberliğe vesile olmalıdır. Türkiye’de yaşayan bazı Caferi kardeşlerimizin, zincirlerle döğünerek kan revan içinde kalmak yerine Kızılay’a kan vermeyi tercih etmeleri örnek alınacak bir itidal örneğidir. Hayat kurtarmaya vesiledir. Hz. Hüseyin Efendimizle ilgili olaylar değerlendirilirken, vahye ve Sünnete dayanmamaktan kaynaklanan ölçüsüzlük; tahrifat ve tahribat da akideyle düşünceye de bulaşmıştır.

Bu bulaşıklık, karışıklık, hercümerç; saltanatçı güçler ve onları destekleyip onların emrine giren ulema tarafından meşrulaştırıldı, kurumlaştırıldı.

İlminin hakkını verebilecek, dünyevîleşmemiş, celâdet ve cesaret sahibi âlimlerimizden mahrum oluşumuz, her devirde bitmeyen derdimiz olmuştur. Bugünkü din anlayışları da Allah Rasulü’nün ve Ashabının yaşadığı İslam değil. Adalet ve istişare, ehliyet ve liyakat yerini kendi ölçülerini din haline getiren, aslî ölçüleri bırakanların koydukları ölçü oldu. Hz. Hüseyin çizgisinin özelliği; örnek mazlûmiyeti, fedakârlığı, adaleti, birliği-beraberliği, muhabbeti, hakkı, hakikati, hikmeti, cesareti, şahadeti, izzeti ve kıyamı temsil etmesidir. Yezid’in çizgisinin özelliği ise; hırsı, ihtirası, saltanatı, zulmü, hileyi, zulme rızayı temsil etmesidir. Herkes farkında olarak veya olmayarak bu iki çizgideki yerini alıyor. Bulunduğu yer ve konuma göre hareket ediyordu.

Onun için iyi tahlil edilmeli. Bugünün dünyasındaki fitne, zulüm, ‘devlet despotizmi’, makam-mevki sarhoşluğu, lüks ve israf, debdebe içinde yaşanan hayat tarzları, bütün bunların elde edilmesi için feda edilen ‘kutsal’lar, dünyevîleşme hastalığı, her türlü hercümerç. Hz. Hüseyin Efendimizin en büyük gayesi, kendisinden sonra yeni Kerbelâlar yaşanmamasıdır. Şahadetinden önce yaptığı şu duasıyla da, akan kanının ‘kardeşliğimizin temini’ne vesile teşkil etmesini ister. Bizler için de ders niteliğindedir. “Yüce  Rabbim! Eğer gökten yüce merhametinle bana güç ve kuvvet indirerek düşmanlarıma karşı zafer ihsan etmeyeceksen, benim şahadetimi Muhammed ümmetinin hayrına ve kurtuluşuna vesile kıl! Allah’ım! Ben zulme, haksızlığa, dayatmaya karşı hak-hakikat adına yürüdüm. Gerekirse bu uğurda canımı vereyim.

Rabbim! Eğer galip gelmeyeceksem, sırtım yere düşecekse, hak dava uğruna akan kanımı bir hayrın, Müslümanların silkinişinin ve güçlenmesinin sebebi kıl!” Hüseyin Efendimiz, ‘Hayat, iman ve cihattır’ buyuruyor, ‘zillete düşenlere yazıklar olsun!’ diye haykırıyordu. Biz de şu âyetin mealini (11 Hûd 113) hatırlatıyoruz.

“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” 

Sünnisiyle, Alevisiyle, Şii’siyle bütün Müslümanların Peygamberimizi, Hz. Ali’yi, Hz. Hüseyin’i ve Ehl-i Beyt’i daha iyi anlamaya, öğrenmeye ve örnek almaya ekmek su kadar ihtiyacı vardır. Peygamber Efendimizin torunu, cennet gençlerinin efendisi, şehitlerin serdarı, Hz. Hüseyin ve Kerbelâ şehitleri başta olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor, Rabbimizin hepimizi Cennette buluşturmasını niyaz ediyoruz.

Yaşar Değirmenci.