Kayıt Ol
Giriş Yap
Menu
Ana Sayfa
Forum
Yardım
Ara
Giriş Yap
Kayıt Ol
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
KÖŞE YAZARLARI - KARMA
Yaşar Değirmenci
İnsanımıza Sahip Çıkalım
FANİ DUNYA FORUM HABERLER
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: İnsanımıza Sahip Çıkalım (Okunma sayısı 2097 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
fanidunya NET
Administrator
İleti: 7241
İnsanımıza Sahip Çıkalım
«
:
Ocak 21, 2024, 07:50:48 ÖÖ »
İnsanımıza Sahip Çıkalım
Birilerinden şikayet ederken kendi halimizi niçin görmüyoruz? “Ne oldu bize?” sorusunu niçin sormuyoruz kendi kendimize?
Üst yapı, alt yapının eseridir. Üst de altı etkiler ama, doğru orantı yine kurulur.
Para, silah, gösteriş-lüks, bencillik, haset, saldırganlık ve bir dizi buna benzer ihtirasın sonuç noktası: Yozlaşma. Yozlaşma üst yapıya mı mahsus? “Alt yapıda her şey iyiye gidiyor da üst yapı ayak uyduramıyor” şeklindeyse teşhisimiz; tedavi diye uyguladığımız her tedbir boşlukta kalır. Sadece “insan-silah” münasebetinden yola çıkarak bile teşhise varmak mümkün.
“Kültür-irfan-kitap-tefekkür-nezaket-vakar-tevazu-incelik-sevgi-saygı-vefa-merhamet-tutarlılık-sorumlulu-hakşinaslık-efendilik-kadirbilirlik-yardımlaşma-dayanışma” gibi kavramlar, toplumun hayatiyet akışında ve dokusunda ne derece görülüyor? Sokaklarda, vasıtalarda, komşuluklarda, akrabalıklarda, arkadaşlıklarda, çarşıda-pazarda, iş ilişkilerinde, çeşitli sosyal kanallarda ve kesitlerde akıp giden yaşayışımız nicedir? Yaşıyoruz da görmüyor muyuz? Cemil Meriç’in enfes bir sözü var: “Düşen tutunacağı dalı seçemez” diyor. Peki, ama biz hep düştükten sonra mı bir yerlere tutunma ihtiyacını duyacağız?
Hakikaten her şeye rağmen, her devirde “ev”ler birer emannâme. Dijital işgale uğramamışsa.
Hiç kalmadı soran: ne var insanda? Şâirin dediği gibi:
“Hiç kalmadı soran: ne var insanda?
Ben duvarda ezik bir böcek miyim?
Yoksa pırıl pırıl, tek damla kanda,
Kâinatı süzen bir mercek miyim?”
İnsanımı düşünüyorum. Bütün münasebetlerimiz karşılıklı ve liyakatli güven anlayışına dayansaydı. Söz mü söz. Vakti geldi mi, geldi. Söz yerine gelir mi, gelir.
Bütün tabiliğiyle, gayet normal bir şeymiş gibi. Ne kadar güzel. Ama böyle olmuyor. Bırakın böyle olmasını, zaruri icaplar bile dikkate alınmayabiliyor. Gazetelere, TVlere yansıyan haberleri görünce kahrolup yaşamaktan utanır hale geliyoruz.
İyi insan hasreti çekiyoruz. Güven duyulan güven veren, Peygamberimizin ahlakını taşıyan insan. O İnsan, eşref-i mahlûkat olarak Ahsen-i takvim üzere yaratılanlardan. Üstelik benim din kardeşim. Ayrıca gönül dostum.
Sevdiğim bir insan. Allah için sevmeye götüren insan.
İyi insan olarak taşıması gereken özelliklerini kaybeden/kaybettirilen insan, nefislerini tezkiye edip birbirini tahribe çalışırlar. Bu insanlar zulümden yakınma hakkına sahip bulunabilir mi? “Siz kendi kendinize zulmedersiniz.” Denmiyor mu mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de.
Kendi kendimizin hem zâlimi, hem mazlumuyuz. “Müslümanım!” demesine rağmen yapıyor. Oturup ağlamaz mısınız? Kâfir yapar, yapabilir.
Örtmüştür kendi hakikatini ışıktan mahrumdur. “Müslümanım!” diyen nasıl yapar? Özel hitaplara, yakınlıklara mazhar olmasına rağmen, nasıl yapar? Bu ne tür bir nasipsizlik? Bu ne çetin bir imtihan? “Melekten üstün, hayvandan aşağı” denilmiş.
İki ucu açık. Basit ve muayyen değil. Dindar olmaya çalışırken gurura, bencilliğe, nefrete, zulme, sevgisizliğe sürüklenenler de var. Hikmet özde, ruhta, ölçüde, kabukta surette değil. Özüne dönmeyen özünü yaşamayan nefsinin esiri olmaktan kurtulamazlar.
‘Özgürlük’ diye bağıranlara “Allah’a kul olmadan özgür olamazsınız” diyorum. Niçin? Çünkü Allah’a kul olamayanlar; nefsinin, şeytanın, şeytanlaşmış insan suretindeki mahlûkların emrindedirler. Arzu ve isteklerinin kulu ve kölesidirler. Bazı insani çöküşler, hayvanda bile görülmez, bazı insani yükselişlere ise melekler bile erişemez. Bu insanın çöküşünü değişime/dönüşüme bağlayan sosyologlar, sâbitesiz değişimin ve dönüşümün olmayacağını unutuyorlar. Sâbit ucu olmayan pergelin daire çizemeyeceğini unuttukları gibi.
Bu hal, bu tavır; meselelerin en önemlisi. Çünkü hassasiyet varsa; umut her durumda vardır, her mesele bir gün çözülebilir. Ama hassasiyet kaybolmuşsa, hangi meseleyi kim çözecektir? Başka bir cepheden baktığınızda çektiğiniz fotoğraf daha değişik. Saatlerce hopla, zıpla, tepiş.
Aylar, yıllar böyle geçebilir. Beyinler uyuşmuş, ruhlar iğdiş edilmiş adına da “hayatımı yaşıyorum” denmiş. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. İdeolojik bakmıyorum. Tamamen insanımızı düşünerek değerlendirme yapıyorum. Fıtrata aykırı suni’likler içinde kendi kendimizin kölesi haline gelmişiz.
Hiçbir şeye vaktimiz yok. Duymaya, düşünmeye, birikmeye, yenilenmeye, kısaca yaşamaya vaktimiz yok. İnsanımızı düşünme yerine araçlar kutsallaşıyor. Amaç haline getiriliyor. Her gün şahısların putlaştırılması yerleştiriliyor. İster sekülerizm deyin, ister paganizm.
Zaten laikliğin getirilip dokunulamaz, değiştirilemez konuma yerleştirilişi İslâm’ın yerine konulmasındandır.
Milleti millet yapan değerlerin inkılaplar/devrimler adı altında yapılanlar; bu millet hafıza kaybına uğrattılar. Bu mâziden koparılan insanımız hafıza kaybına uğratılınca geçmişini bilmeyen, yapılanları soramayan/sorgulayamayan, yapılan günleri kutlayıp bayram eden, kimlik ve kişilik değiştirdiğinin farkında olmayan insan oldular. İnsanımıza sahip çıkalım.
İnsanımız bu kadar yozlaşmamalıydı. Bu hale düşürülmemeliydi. Fıtrata aykırı bir faaliyet içinde; üretirken tükeniyor, temizlenirken kirleniyor, beslenirken zehirleniyoruz. Yaparken bozuyor, çalışırken, atıllaşıp, dinlenirken yoruluyoruz. Bunun hesabı nasıl verilecek? Bir de şöyle düşünseler:
Şu dakikada binlerce insan ölüyor, binlerce insan doğuyor. Nice hastalar var, her soluk alıp verişte acısını çaresizliğini hisseden. Nice yoksullar, kimsesizler, yalnızlar var. Her dakika, her saniye, kayıp giden bir fırsatı temsil ediyor aslında. Bir manayı hatırlamanın, bir şey düşünmenin, bir noktaya geçmenin fırsatı. Işık içimizdedir, yüreğimizdedir. Onu canlandırıp aydınlığımızı dışa yansıtmazsak, bırakın aklımızı beş duyumuz bile işe yaramaz. İnsanı unutanların, mukaddesten koparanların, bütünlük şuurundan uzaklaşanların; (kim olursa olsun) bu millete de bu devlete de verebilecekleri bir şeyleri yoktur. Kutsalını kaybedenler iflah olmazlar.
Yaşar Değirmenci.
İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.
RADYO FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir.
Üye Ol
veya
Giriş Yap
Kayıtlı
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
KÖŞE YAZARLARI - KARMA
Yaşar Değirmenci
İnsanımıza Sahip Çıkalım