* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Kaba ve Katılıktan Hoşlanmam Diyen Bir Peygamberin Ümmetiyiz  (Okunma sayısı 417 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
“Kaba ve Katılıktan Hoşlanmam ” Diyen Bir Peygamberin Ümmetiyiz

Müslümanın kalite ve seviyesi gittikçe düşüyor.

Şekli ve içi boşaltılmış dindarlığın yaygınlaşması, kemiyetten keyfiyete geçemediğimizin de göstergesi. Dünyanın en nazik, en kibar, en zarif bir Peygamberin ümmetinin bu hali, âdâbı muaşereti (görgüyü, kurallarını) bilip hayatına yansıtmadığındandır. Edebin en önemli ölçüsü, başkasının senden rahatsız olmamasıdır.

Peygamberimizin Müslüman tarifini de unutmayalım. “Elinden, dilinden, yaptıklarından diğer insanların emin olduğu insan.”

İslâm’ın temsilcisi olduğunu unutmadan yaşaması, örnek olması, kendisine gıpta ile bakılan bir hayat yaşaması şarttır. Gücün ahlakına değil, ahlakın gücüne teslim olması, sabır, şükür, kanaatle sade hayat tarzı içinde olması, ‘dünyevileşme hastalığı’na tutulmaması modern dünya insanına vereceği güzel bir derstir. Kırmadan, dökmeden, iyilik ve ihsanla vereceği bu ders de Mümin kimliğinin gereğidir. 

Görgü kuralları insan ve toplum için lüzumlu bir kurallar zinciridir. İnsanların sevgi saygı birlik ve beraberlik içinde yaşamalarını sağlar. Görgü, yaşamayı bilme sanatının özüdür. Görgünün kaynağı, terbiye, zarafet ve nezakettir. Görgü, sabırlı olmayı, sempatik, sevecen ve hoşgörülü davranmayı, samimi bulunmayı, kaba ve hoyrat olmamayı gerektirir.

Görgü, kişiyi sevgi, saygı ve anlayışla donanımlı kılar. İnsanları kabalıktan, katılıktan, asık suratlılıktan, çirkin tavırlardan alıkoyar.

Görgü kurallarının amacı; kişilerin, ailenin ve toplumun huzurunu sağlamaktır. Görgü, insani özelliklerini unutmayan, bunu yerleştirmeye çalışan faaliyetler kuralıdır. Görgü sayesinde bireyler ve toplumlar, gerçek manada zarif, nazik, kibar hareket ederek huzurlu olurlar, huzur verirler ve rahata kavuşurlar. Görgü kuralları vesilesiyle insanlar birbirlerine karşı samimi davranırlar birbirlerini severler sevdirirler. Birbirlerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılamada yardımlaşma düşüncesiyle hareket ederler. Böylece birbirlerinin mutlu olmasını sağlarlar. İnsanların barış içinde yaşayabilmesi; görgülü, idealist, iyi huylu, inançlı, geniş ufuklu bireylerin çoğalması ve başarılı olması ile mümkündür. Nezaket, incelik, zarafet, kibarlık, bunların hepsini içine alan görgülü olmak sonsuza kadar özenle korumamız gereken en değerli özelliklerimizdendir.

Görgü kurallarını uygulamak, sosyal bir görevdir.

Canlılar dünyasında sadece insanın yerine getirmek zorunda olduğu yalnızca bir görevde değil, toplumla uyum içinde yaşayabilmenin önde gelen şartlarından biridir. Kimseyi hesaba katmadan, umursamadan bu dünyada yaşayamazsınız.

Ülkemizin insanları ve dünya insanlığı, hep görgüsüzlerden, huysuzlardan, kalitesizlerden çekmekte ve kaybetmektedir. Kendisini, ülkesini ve bütün dünya insanlarını sevenler, görgü ve kurallarını bilmek, anlamak, yaşamak ve başkalarına da yaşatmak mücadelesi içinde olmalıdırlar. Toplum içinden sevilen sayılan sözü dinlenen hatırına itibar edilen güvenilirliğinden endişe edilmeyen bir insan olabilmemiz için tutum davranış ve gidişatımıza çok dikkat etmemiz gerekmektedir. İnsanlar görgü kurallarına uyarak hayatlarını kolaylaştırmalı ve güzelleştirmelidir.

İnsan hayatını daha seviyeli, disiplinli, canlı, heyecanlı tutan ve olgunlaştıran görgünün kuralları, ilke ve prensipleridir. Milletin ümmetin ve insanlığın örf, âdet, gelenek değerleri, günümüz sosyal yapılanması içinde yerini almalıdır. Toplum değişiyor, Batı’nın, kültür emperyalizminin tesirinde kalıyor. Ayrıca internet, sosyal medya, bilgisayar teknolojisi insanımızı esir almış, biz onu kullanmıyoruz, o bizi kullanıyor. Davranışlarda değişiyor, hem de durmadan değişiyor. Zaman da değişti, yaşama şekli de anlayışı da.

Değişime karşı olmayacağız. Değişeceğiz, ‘biz’ kalarak. Biz kalarak değişmek, değişirken biz kalmak. Aidiyetimizi unutmamak, mesele bu!

Görgülü nazik olmak kibar ve zarif olmak şarttır. Karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış temeline dayanan görgü kuralları ufak tefek değişikliklerle bugün de yarın da önemini gerekliliğini koruyacaktır. Herkes kendi nefsini dünyanın merkezi haline getirmiş.

Şahsiyeti, şuuru, kimlik ve kişiliği yerleşmemiş/gelişmemiş kendi kültürüyle beslenmemiş insanlar, görgü kurallarını uygularken de başkalarının yaptıklarını yapar hale gelirler. Kendi aidiyetini unutarak/kaybederek.

Aslında görgü kuralları bize zorla kabul ettirilmek istenen öyle laf olsun diye ezbere konmuş yaradılışımıza ters şeyler değillerdir. Aksine toplum içinde yaşamayı kolaylaştıran, hemen hepsi de akla yakın sebebe dayanan kurallardır. Nezaketten kaynaklanmayan kibarlık, zarafete dayanmayan hassasiyet, görgüye dayanmayan samimiyet, içten gelmeyen fazilet, fazilet/kibarlık/hassasiyet/samimiyet/ değildir.

Kibarlık, zarafet, nezaket, görgü ancak içimize sinmişse, ölçülerimize göre dikilmişse, bir elbise gibi üzerimize oturmuşsa güzeldir, gerçektir. Kimse başkasının ağzıyla yemek yiyemez. Hazır kalıp bir elbiseyi, ölçü almadan başkasına giydirebilir misiniz?

Görgünün, kibarlığın, nezaketin, zarifliğin kurallarını yaşayarak, yerleştirerek modern toplumda yaşayan insanları, ‘örnek insan/örnek toplum’ yapma gayreti içinde oluruz. Savaşlarda bile nezaket göstermeyi, evet, ölüm veya öldürmeyle sonuçlanacak boğuşmada bile nezaket kurallarını şart koşan Peygamberimiz varken biz nazik olmayı başkalarından öğrenecek değiliz.

Nezaketimizi, zarafetimizi, kibarlığımızı ve inceliğimizi kaybettiğimiz zaman Allah’ın huzurunda, Allah’ın karışmayacağı kul hakkı dosyasını kabartıyoruz demektir.

İnsanlara rehberlik ederek hayatını başıboş, vurdumduymaz değil, milleti millet yapan değerlere bağlı, insanlığı ve insan ilişkilerini unutmayan, hassasiyetini kaybetmeyen, insanlığa faydalı olmaya çalışan, insanlığı başıboş davranmaktan kurtarır.

Sonuçta kaliteli örnek insanın ve örnek toplumun oluşmasına katkı sağlar. Böylece huzurlu bir toplum sonucuna ulaşmak ve ulaştırmak için gayret göstererek, insanımızı mekanikleşmekten kurtarmış oluruz. Elindeki her türlü imkanın insanı kullanmadığı, insanın bütün bu gelişmeleri, imkanı topluma faydalı olma yolunda kullandığı bir hareketin içinde olmalıyız. İnsanın araçları amaç olarak görmediği/kullanmadığı, araçları insanca bir dünya için kullandığı bir toplumun inşa gayretinde olmalıyız.

Resûlullah, sadece insanlara değil, varlık âleminin tamamına şefkat, merhamet ve nezaketle davranmıştır. Her işinde kolaylaştırıcı olmuş, zorluk çıkarmaktan ve çevresindekileri incitmekten sakınmıştır. Hatalar karşısında cezalandırmaktan ziyade affedici olmayı tercih etmiştir. Ezici, yıpratıcı, kırıcı değil, sevgi ve saygıyı besleyen yapıcı davranışları tavsiye etmiştir. Allah’ın kendisine lütfettiği bu özellikleri çağa taşıyıp kenetlenelim.

Yaşar Değirmenci.