* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: ZAMANIN ÖNEMİ VE DEĞERİ  (Okunma sayısı 312 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ZAMANIN ÖNEMİ VE DEĞERİ
« : Eylül 22, 2018, 12:17:57 ÖS »
ZAMANIN ÖNEMİ VE DEĞERİ

Zamanın önemi ve değeri üzerinde düşünmek

  En kolay harcadığımız, israf hep gündemde tutulmasına rağmen telafisi mümkün olmayan tek israfın ‘zaman israfı’ olduğunu düşünmüyoruz bile.

Hangi mesleğimiz olursa olsun, hangi görevi yaparsak yapalım, hangi önemli mevki ve makamlarda da bulunursak bulunalım, vaktin/zamanın ne kadar önemli olduğunun farkında bile değiliz. Saatli/dakik yaşamaya da alışamamışız. ‘öğleden sonra buluşuruz’ cümlemizden tutun, ‘Bu hafta borcumu öderim’e, ‘bir ara uğrarım’dan, ‘akşama doğru gelirim’e varıncaya kadar (bırakın dakikalı randevuyu) saatli bir görüşme/buluşma/ziyaret, vs. yok. Kısmî de olsa bir ilerleme var (tabii bu ilerleme vasıtaların geçişinde duraklardaki elektronik levhalarda).

Zamanı kullanan insanlarda değil, kullandığı eşyalar veya vasıtalarda! Okulların açıldığı şu günlerde eğitim sistemimize mutlaka girmesi, müfredatta yer bulması gereken en önemli mesele ‘zamana önem vermek, zamanın değerini bilmek, en büyük israf olarak zaman israfını unutmamak/unutturmamaktır.

Öğrencilerimizin/gençlerimizin gündemine bu meseleyi oturtmaktır. Değerlendirilmesinde en büyük pay ‘okuma alışkanlığı’kazanmak/kazandırmak.

Zaman hayattır. Zamanı idrak eden, kıymetini hakkıyla takdir eden insan yaşıyor demektir. Dünya ve ahiretin  anahtarı olarak belirtilen “ilim’’ de zaman içinde öğrenilip elde edilmiyor mu, insanın hayat gayesi olan Rıza-i ilahi (Allah rızasını kazanmak) zaman içinde kazanılmıyor mu? Allah’a kulluk borcu olan ibadetlerimiz zaman dilimleri içinde yapılmıyor mu, idealimiz, mefkûremiz, davamız için koşuşturmalarımız, hizmet anlayışımızın tahakkuku için gösterilen gayretler yine zaman içinde sarf edilmiyor mu? Çekilen çilelerin, katlanılan sıkıntıların, kanayan yaraların kabuğu yine zaman değil mi? Her şey zaman içinde olup bittiğine göre hayat zamanı idrak etmekle başlar.

Zamanı idrak edip değerlendirmeyen hiç bir şeyi değerlendiremez. İnsanın gerek mesleğindeki gerekse hayattaki başarısı zaman telakkisine bağlıdır. İleri ve geri memleketler arasındaki fark da aynı telakki farkıdır. Başarılı hayatın veya bereketli bir ömrün formülünü “Kısa zamanda az enerji ile çok verim elde etmek’’ olarak ifade ettiğimize göre zamanı çok iyi kullanmak mecburiyetindeyiz. Ayrıca zamana değer veren fert ve milletler ilerlemiş, yükselmiş; zamanı değerlendirmeyenler çökmüş ve yıkılmışlardır.

Takvimin ve saatin icadının ve kullanılmasının temel sebeplerinden biri de zamanı değerlendirmektir. İnanç ve ideolojilerin en değerli sermayelerinden biri de yine zamandır. Hatta insanın saadeti zamanı değerlendirmesiyle, felaketi ise zamanı zayi etmesiyle alakalıdır. Gelişmiş ülkelerle aramızda uçurum var. Bu mesafeyi kapatıp öne geçmek için normal bir tempo ile çalışmak yetmez. Zamanında çalışmayanların yerine de çalışarak bu farkı kapatmamız icab eder.

Bir insan fakirken zengin olabilir, işçi iken patron, memur iken de amir olabilir. Ancak kaybedilen zamanı hatta anı geri getirmek  mümkün değildir.

Parayı zaman içinde herkes kazanır. Ya giden zaman… Cümle âlem bir araya gelse en küçük bir anı yakalayabilir mi, tutabilir mi? Boş geçen zamanı telafiye hangi sermayenin gücü yeter? Şu hâlde pek çok şeyi bir araya getirmek mümkün; Ancak en küçük bir anı geri getirmek mümkün değildir. Bu dünyada her şeyin değeri, ne yazık ki daha çok yokluğunda anlaşılıyor. İnsanoğlu bol bulduğunda nimeti saçıp savurur, israf eder. Milletlerin de toplumların da değerleriyle ilgili tutumları böyledir.

Milletlerin, devletlerin yükseliş dönemlerinde zamanı ve anı değerlendirme şuuru son derece gelişmiştir. Geçmiş zamanı iyi bilip unutulmayanlar, şimdiki zamanı daha iyi değerlendirecekler ve gelecek zamanın hakkını şimdiden ayıracaklardır. Zamanı kullanmasını bilenlerdir ki medeniyetler kurmuş ve arkalarında onları unutturmayacak eserler bırakmışlardır.

Medeniyetin sürate verdiği değer, zamana verdiği önemi ifade eder. Doğu ile Batının farklarından biri de budur. Batı, insanı ve ahlaki gelişmişliği aynı oranda, müsbet anlamda büyütüp yaygınlaştırmamışsa da hız çağının lokomotifi olmuştur. Doğu, vaktin değerini bilmez. Batı çalışma saatlerinde her dakikasını faydalı geçirir.

Bir günde gidilecek yere bir saatte giden şimendiferin icat edildiği kendisine haber verildiğinde bir Çinli “Geri kalan saatleri ne yapacağız?” diye sorabilmiştir.

Hayatın gayesini ve manasını anlamayan, zamanı değerlendiremez.

Zamanın Değeri

Aydınların çözeceği veya çözmekle mükellef olduğu meselelerin en büyüklerinden biri de zaman sırrıdır. Zamanın fethi, uzayın fethinden önemlidir ve o fethin de sebebi olarak görülmüştür. Bu noktada aydınımız tarihi mesuliyet ve mükellefiyetini yerine getirmeye memurdur, mecburdur. Hangi olay vardır ki onun bir günü ve o günün de bir saati, bir anı olmasın. Bazen yüzyıllar gelir birkaç yıla sığar. Bazen de bir saatte olup bitenler, yüzyıllarca anlatılır da bitmez.

Bu zamanın kalitesiyle alakalı bir konu. Evet zaman da kaliteden nasibini alan bir mahluktur. O, kalitesini aynaya vuran renk gibi dönemine rastlayan insanlardan alır. İnsansız zaman, zamansız insan düşünülemez. İnsanı çekip çıkarınız, tabiatın tekerrür eden mevsimleri, güneşin hep aynı doğuş ve batışıyla o, düz bir levha görünümünde olacaktır. Zamana hep ve devamlı yenilik aşılayan insandır. Hangi insan vardır ki onun bir insanı olmasın. İster kabul edelim ister etmeyelim, zaman bazen olayların tepesine bir balyoz gibi iner, bazen bir bomba gibi patlar. Kendi dünyamızda birkaç yüzyıldır oluşan krizlerin, bunalımların kökünde “zaman”la olan münasebetlerini ayarlama melekesini kaybetmelerinin de payı vardır.

Zamanın Planlanması

Şahsi ve sosyal hayatımızda belirli bir plan ve düzen içinde akışını sağlamak için zamanımızı çok iyi kullanabilmeliyiz. Buna da “ zamanın idaresi’’ne azami dikkat göstererek ulaşabiliriz. Zamanın kullanılması veya planlanması bir alışkanlık meselesidir. Mutlaka bu alışkanlığı kazanmak gerekir. Bir prensip olarak “En kötü plan bile plansızlıktan iyidir’’ diyen görüş sahiplerine katılmak mümkün değildir. En önemli iş en önce, en zor iş enerjik zamanda yapılmalıdır.

Kolay işler arasına serpiştirmeli, önemsiz işler en verimsiz saatlere yerleştirilmelidir. Fazla teferruata girmeden aşırı titizliğe kaçmadan çalışılmalıdır. Ehemmiyetsiz kararlar çabuk verilmeli, aynı özellikteki işler aynı grupta toplanmalıdır. En verimli saatte bulmaca çözüp gazete okumak; verimsiz saatte ders çalışmak yapılan yanlışlıklardandır. Avrupalı ilim adamlarının “en önemli işten en önemsiz işe doğru sıralamayı’’ konu edinen ve üniversitelerimizde “parapa analizleri” adı ile okutulan konuyu büyüklerimiz ehemmi  mühimme  tercih olarak özetlemişlerdir.

Kendimizi hesaba çekip, bir nefs muhasebesi yaparak kendi kendimize şu sualleri soralım:

“Faaliyetlerimi kaydederken kendimi düzeltme temayülünde miyim? Saatte beş dakikanın günde 1 saat ettiğini, günde bir saatin ayda otuz saat, yılda on beş gün ettiğini düşündük mü? Bir gecede uyuduğumuz sekiz saatin senede dört ay uyumak demek olduğunu hatırımıza getirdik mi?”

Zamanı değerlendiremeyen, ömrünü boşa geçirmiş olur.

Yaşar Değirmenci.