* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İslâm’ı İnsanla Buluşturalım  (Okunma sayısı 305 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İslâm’ı İnsanla Buluşturalım
« : Şubat 14, 2020, 01:34:28 ÖS »
İslâm’ı İnsanla Buluşturalım
   
Her dünya görüşü, insanın temel soru ve sorunlarına cevap bulmak zorundadır. Bu temel sorulara cevap bulamamış bir dünya görüşü, iflas etmeye mahkûmdur. İnsanı tanımadan, insanla ilgili temel sorulara doğru cevap bulamadan, insanın mutluluğunu sağlamak mümkün müdür?

En önemli yatırım, ‘insan’a yapılan yatırımdır. Bunu herkes söylüyor. Peki, icapları yerine getiriliyor mu? İnsanı iyi eğitip yetiştirirseniz, hem verdiğinizi fazlasıyla geri alırsınız; hem de bütün meselelerin çözüm yolunu açmış olursunuz. Ama insanı unutursanız, nimetleri bile dert haline dönüştürmüş olursunuz. En değerli zenginlik, insan zenginliğidir. Bu ailevi açıdan da böyledir; mesleki, sosyal, milli açılardan da. Görüyoruz; aile, çocuğun birçok şeyini düşünüyor. İyi bir diploma alsın, evi olsun, arabası olsun, işi olsun. Çeyizi, düğünü iyi olsun. Neredeyse doğacak torunlarına bile mal-mülk tahsisatı yapanlar var! Peki ya ahlakı, seciyesi, şahsiyeti, zihni-kalbi terbiyesi? Bunları diplomaya mı bağlıyoruz? Diploma bunları verir mi? Doğruların, iyilerin, faydalının, güzelin ortak paydası İslam’dır. Hayatın bütünlüğünü sadece İslam’ın bütünlüğü karşılar. Bu dünyadaki en büyük fikri hakikat budur. Neden böyledir? Çünkü İslam fıtrat dinidir, itidal dinidir, hayatı bütünüyle ihata etme noktasında mükemmelleşen son dindir. İnsancıklar, izah edemediğini inkâr ediyor.

İslam, ideal birleştiricidir. Ayakta ve hayatta tutucudur. Doğru yolda bulunduğun halde eğri yürürsen, şaşkınlık gösterirsen, hedefe ulaşamazsın. Bir noktadan sonra da, (muhtemelen) kayar gidersin. İslam, hayat dinidir. Hayatın gerçekleri İslami yoruma ve değerlendirmeye tabidir ve muhtaçtır.

Dünya ciddi bir değişim geçirecek mi? Geçirecekse, bu, ancak Müslümanların müspet yönde değişmesiyle mümkün olabilir. Batı’nın her şeyi belli. Ne türlü değişeceği de belli. Batı’daki değişim, istasyon farklılaşmasıdır ve bir çift sabit rayın üstünde cereyan etmektedir. Yön değişmesi, mahiyet değişmesi yoktur burada. Biz aynı kaldıkça olacağı da yoktur. (Bu da bize bağlıdır.) Gerçek ve özlenen değişimin kendilerine bağlı bulunduğu Müslümanlar ne âlemde? Siz bundan haber verin! Hayat, (fikri hayat) belirtisi yok.

Batı’da yeniymiş gibi görünen düşünce hareketinin kök mânâsı, deizmin ve panteizmin, fonksiyonel ateizmden hiç farkı olmayan bir biçimde hortlamasıdır. Kimse üslup oyunlarına aldanmasın. Bütün politikaları ve hesapları da bu özel ‘ortak payda’nın ürünü olacaktır. Adamlar İslam’dan korkmakta da haklılar, Müslümanlardan korkmamakta da!   

Temel mesele fikridir; ama onunla beraber, ondan asla ayrılmaksızın ebedidir, insanidir, hayatidir, manevidir, günceldir, pratiktir, tek kelimeyle küllidir, bütünseldir. ‘İzden ayrılmayan iz bırakmaz’ denilmiştir. Aslında ‘taklit’ izciliği, bir noktadan sonra asli izleri görünmez hale getirir, ‘parçaların ışığında bütün görülemeyeceği’ için yabancılaşmanın gurbeti bizi bizsiz bırakır, bizi sevgisizliğe ve yalnızlığa mahkûm eder. Kendi kendimizin dostu olmayı öylesine unuturuz ki düşmana ihtiyaç kalmaz.

İslami Hayat Görüşü’ne sahip miyiz, değil miyiz? Sahip değilsek, Müslümanlığımızda eksik bir taraf var demektir. Bu fark ihmal edilemez ki. İhmal edilirse, kavram yetersizliğine uğrarız ve anlaşabilmemiz çok zorlaşır. Elbette ki inandığım gibi düşüneceğim. Düşünceye yön veremeyen inanç, zaten ciddiye alınmaya layık değildir. Niçin yaratıldık? İnsan nedir? Bu hayatın amacı nedir? Ölüm nedir? Ahlak nedir? Nasıl yaşamalıyız?

Sevinçli-kederli anlarımızda nasıl davranmalıyız? Çocuklarımızı nasıl yetiştirmeliyiz? İnsanlarla olan münasebetlerimizi nasıl düzenlemeliyiz? İşimizi hangi ahlak ölçüsüyle yapmalıyız? Zenginlik-fakirlik meselelerinde neleri gözeteceğiz? Hayat tarzımız ve üslubumuz ne olmalıdır? Sosyal meselelere nasıl bakacağız? İslam bu soruların özünü bildirmiş. Biz bunları yok sayarsak; ‘inandım’ deyip de dar manada ibadetin yapabildiğimiz kadarını yapar, yapamadığımızda af dileyerek keyfimizce düşünür yaşarsak; ‘din bir vicdan işidir’ deyip, fikri ve fiili hayatımızda İslam’ı hiç hatırlamazsak; bir farklılık ortaya çıkmaz. Halbuki bu farklılığın Müslümanlar tarafından dikkate alınması gerekmez mi? Adam ‘ben de Müslümanım’ deyip bir susturma mantığıyla, karşısındakini konuşturmak bile istemiyor. Sen de Müslümansın ama ‘İslam ahlakı’ denilmesini uygun bulmuyorsun. İslam’ın insan, toplum, aile, tabiat, bilgi-düşünce, eşya konularında bildirdiklerini dikkate almıyorsun.

İslami hayat görüşünün ölçülerine göre düşündüklerimiz bizim düşüncelerimizdir; temsili iddia taşıyamaz, hatalı da olabilir. Düşüncesiz (tefekkürsüz) din olur mu, İslam olur mu? İnsanin inancı, düşüncesinden ayrı tutulabilir mi? Laiklik, devletin vasfıdır; ferdin değil, cemiyetin değil. Bir insanın, inandığı hayat görüşüne göre düşünmesini ve düşündüklerini ifade edebilmesini yadırgamak; inançları (dinleri) de laikleştirmek anlamına gelir. Bu tuhaflık laikliğin din haline getirilmek istenmesinden kaynaklanıyor. Bizdeki kutsal yerine konan, mukaddes hiçbir kavramla barışmayan sekülerdir.

Düşünce, aklın konusu imiş. Doğrudur ama dinin muhatabı da akıldır. İnsan düşünerek inanır, inanarak düşünür; ‘inanarak düşünmeye’ devam etmezse inancını yasayamaz. Dinin tarifinde de ‘Din akıl sahiplerini…’ diye başlamıyor mu?

Bu hayat ‘bizim’ değil ki. Hayatımız elimizden alınmış; kendimize ayıracak vakit bırakmamışlar ki bize. Kendimize ait olmayan bir hayat içinde kendimize ayıracak vakit bulamayışımız gayet tabidir. Neden düştük bu tuzağa?

İnsan, varlıkla ilgili temel sorunlara vahiyle cevap bulur. İslam, insanın ebedi mutluluğunu sağlayacak en son vahyin adıdır. İslam ve insan, adeta et ve tırnak, tohumla toprak gibi birbirleri için yaratılmışlardır. Gerçek hürriyetin adı olan İslam’ı insansız, insanı İslam’sız bıraktığınızda başlar felaket. İslam, insanın evrenle, tabiatla, insanla uyum içerisinde yaşamasıdır. İslam, insanı insan yapan değerler bütünüdür. İslam, sonradan verilen bir fazlalık değil özde bulunanın ortaya çıkarılmasıdır. Bir ilave olmaktan çok bir ayıklamadır. Bu usulün (metodun) özelliği, pak fıtratın, zihnin ve kalbin üzerine çöken kiri, isi, pası temizlemesidir. İslam bizatihi müzekkidir, insanı temizler, damıtır, arıtır. İnsanın aradığı İslam, İslam’ın aradığı ise insandır. Bu iki sevgilinin buluşmasıyla iman ortaya çıkar. ‘Sevgililer günü’ de budur! İslâm’ın insanla buluşması.

Yaşar Değirmenci.