KURBAN BAYRAMINA FİKRİN HİSSİ OLARAK HAZIRLANALIM
Âdem aleyhisselamdan bu yana devam eden kurban uygulaması, bizi Allah’a yakınlaştıran ibadetlerden biridir. Kurbanın anlamı sadece bayram günlerinde hayvan kesmek değildir. Aksine kurban; sadakatin, Allah’a itaat ve teslimiyetin göstergesidir. Gerektiğinde malımızı, canımızı ve bütün varlığımızı Allah yolunda feda etmenin sembolik bir ifadesidir. Bizler, her kurban bayramında, Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in Cenâb-ı Hakk’a mutlak teslimiyetlerinin hâtırasını tazeleriz. Hayatımızın böyle bir iman, teslimiyet ve samimiyet üzerine inşa edilmesi gerektiğini yeniden hatırlarız.
Kurban; Mümine Allah rızası uğrunda paylaşma, ihtiyaç sahibine el uzatma alışkanlığı kazandırır. Onu cimrilikten, dünya malının esiri olmaktan kurtarır. Komşuları, akrabaları, dostları hâsılı bütün müminleri birbirine bağlar ve kaynaştırır. Bizi, binlerce kilometre uzaktaki kardeşlerimizle yakınlaştırır, bütünleştirir, ümmet olmanın şuuruna erdirir.
Kurban; tokluğa hasret kalmış insanların sofrasına bir nebze de olsa katkı sunabilmektir. İnancı ne olursa olsun, muhtaç olan herkesin imdadına koşmaktır. Mazlumların sevincine, bayram neşesine vesile olmaktır. Dünyanın en ücra köşelerinde, adını dahi duymadığımız diyarlarda yaşayan, hiç görmediğimiz, tanımadığımız din kardeşlerimize uzattığımız bir iyilik elidir. Onlara bir kurban etinden ziyade ümit, güven ve muhabbet takdim edebilmenin adıdır.
Bizler, her sene bu muhteşem bayramı yaşıyoruz. Fakat kurban bayramıyla özdeşleşen büyük peygamberi yeterince tanımıyoruz. O büyük peygamber, İbrahim Peygamberdir. İbrahim Peygamber, Halilullah, yani Allah dostu olarak anılma bahtiyarlığına erişmiş bir peygamberdir. (Nisâ, 4/125) Kendisinden sonra gelen bütün müminlere örnek olarak sunulmuş muhteşem bir şahsiyettir. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimizi en güzel örnek olarak takdim ettiği gibi (Ahzab, 33/21) “İbrahim ve beraberindekilerde sizin için güzel bir örneklik vardır.” (Mümtehine, 60/4) buyurarak onu da örnek olarak takdim etmiştir.
İbrahim (a.s) denince akla tevhid gelir. Onun tevhid mücadelesi gelir. İbrahim Peygamber, inancı uğrunda yanardağlar misali ateşe atılmayı göze almıştır. Allah’a iman ve kulluğun nasıl olması gerektiğini bütün insanlığa göstermiştir. Kula kul olmayı reddetmiştir. Hak, hakikat, adalet, doğruluk ve gerçek özgürlük yürüyüşünden asla geri dönmemiştir.
İbrahim denince akla vahdet gelir, ümmet gelir. O, bir evlat ile bir ümmet kurmuştur. Kendisinden sonraki bütün peygamberlerin, bütün müminlerin atası olma şerefine ulaşmıştır. Onun ümmete öncülüğü bizim için büyük bir örnektir. Tevhid yolundaki kutlu yürüyüşü, hicreti bizim için büyük bir örnektir. Onun sabrı ve metaneti, şükrü ve cömertliği bizim için büyük bir örnektir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan ve her biri kulluk şuurunun bir yansıması olan duaları, bizim için güzel bir örnektir. İbrahimî bir sadakat ve teslimiyeti kuşanmaya gayret etmektir. Bu büyük peygamberin azmini ve ahlakını kendimize örnek almaktır. İnsanlığa büyük hayırlar getiren İbrahim (a.s)’ı, Kur’an’dan ilham alarak, bayram vesilesiyle çocuklarımıza ve gençlerimize tanıtmaktır.
Yüce Rabbimizin, Kur’an-ı Kerim’de bizlere öğrettiği İbrahim Peygamber’in dualarını hep canlı tutalım:
“Rabbimiz! Bizi ve gelecek nesillerimizi sana teslim olanlardan eyle!” Bakara, 2/128 “Rabbimiz! Sadece sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş ancak sanadır. Bizleri inkâr edenlerin zulmüne uğratma!” Mümtehine, 60/4-5 “Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı kılanlardan eyle!
Dualarımı kabul eyle! Hesap günü beni, anne-babamı ve inananları bağışla!” İbrâhim, 14/40-41 Hz. İbrahim’den sonra gelen her bir peygamber, onun duasında yer almıştır. İbrahim denince akla teslimiyet ve sadakat gelir. O, ciğerparesi İsmail’le zorlu bir imtihana tabi tutulmuştur. Bu imtihanda bütün varlığını Allah’a adama kararlılığını göstermiştir.
Rabbimize hamd-ü senalar olsun ki hep birlikte inşaallah kurban bayramını idrak edeceğiz. Dünyanın farklı bölgelerinden milyonlarca hacı adayı kardeşimiz, Arafat’a çıkmak üzere. Onlar, orada tövbe ve niyazlarını âlemlerin Rabbine arz edecekler. Dualarına bizleri de katacaklar. Onlar, hac ibadetinin heyecan ve huzurunu yaşarken, bizler de kurbanlarımızı keseceğiz. Rabbimize ve birbirimize yakın olma niyet ve gayretimizi bir kez daha tazeleyeceğiz. Rabbimiz, bu bilinçle bizleri huzurlu bir şekilde bayrama ulaştırsın.
Medine’de bir bayram sabahıydı. Namazlar eda edilmiş, sıra kurbanlara gelmişti. Efendimiz (s.a.s), âdeti olduğu üzere iki kurban hazırlamıştı. Kurbanlık hayvanları şefkatli elleriyle yatırdı ve kıbleye çevirdi. Ardından Kitabımızın şu mealdeki âyetlerini okudu: “Ben, O’nun birliğine inanarak, yönümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. Şüphesiz namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur.” Peygamberimiz, bu âyetleri okuduktan sonra şöyle dua etti ve Allah’ın adıyla kurbanlarını kesti:“Allah’ım! Bu kurbanlar senin nimetindir ve senin rızan içindir. Benim, ailemin ve ümmetimin kurbanlarını kabul eyle!” Yeryüzünde en büyük şeref, Allah’a yakın olmaktır. Allah, bize yakındır. Hem de şahdamarımızdan daha yakındır. Bizim de kendisine yakın olmamızı ister. Bu yüzden bizi kendisine yakın kılmak için sayısız nimetler bahşetmiştir. İbadetleri O’na yakınlaşmamıza vesile kılmıştır. Biz, tüm ibadetlerimizi Rabbimize yakın olmak için yaparız. Zira O’na yakın olan, hakka yakın olur. O’na yakın olan, adalete, merhamete yakın olur. O’na yakın olan, şeytana uzak olur. Ve işte bizi O’na yakın kılan bir ibadet yaklaşıyor. Milletçe zor günler geçirdik. Zorlukları hep birlikte geride bıraktık. Şimdi bütün zorlukları bir kenara bırakarak kurbana, bayrama hazırlanma zamanıdır. Şimdi Allah’ın yakınlığını yeniden hatırlama ve birbirimize hatırlatma zamanıdır.
Şimdi Allah’tan uzaklaştıran her şeyden bir kez daha uzaklaşma zamanıdır. Peki biz, kurbanla Rabbimize yakınlaşmaya hazır mıyız? Bütün uzaklıkları ortadan kaldırmaya kararlı mıyız? Bizi Rabbimize ve birbirimize yakın kılacak planlar yapıyor muyuz? Kurbanımızı paylaşacağımız fakiri, miskini, muhaciri arıyor muyuz? Gücümüz yetiyorsa keselim kurbanı. İmkânımız yoksa kardeşlerimize kardeşliğimizi ikram edelim.
Tebessümlerimizi sadaka diye armağan edelim. Gelin, Allah’ı bize unutturanları unutalım. Duru ve doğru kalalım. Bir olalım, birlik olalım. Oğlu İsmail’le sınanan İbrahim (a.s)’a yoldaş olalım. Evladımızın da İsmail (a.s) gibi emanet olduğunu unutmayalım. Peygamber Efendimizin ve ashabının baş koyduğu yoldan ayrılmayalım. Şu hadisi de unutmadan “Gücü yettiği halde kurban kesmeyenler; namazgâhımıza yaklaşmasın.” (Buhari)
Yaşar Değirmenci.