* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Sözün Gücü - Sesin Gücü  (Okunma sayısı 127 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Sözün Gücü - Sesin Gücü
« : Ağustos 30, 2020, 08:07:13 ÖÖ »
Sözün Gücü - Sesin Gücü
   
Müslümanlar söz medeniyetinin çocuklarıydı. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim onlara “sözün tamamını dinleyip en güzeline uymayı” emretmişti.

Kur’an’ın bir suresine isim olan Lokman oğluna öyle demişti: “Yavrucuğum! Kulluğunu tam ve dosdoğru yap. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, Mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü, planları, programları, adaleti uygulayarak kamu düzenini sağla. Şeriatın suç saydığı, haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, Mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü aklını kullanıp yasaklayarak, önleyici tedbirler alarak kamu güvenliğini temin et. İyiliği teklif et, kötülükten sakındır. Bu sırada başına gelen sıkıntılara da göğüs ger. Fakat bütün bunlar sebat ve kararlılık gerektiren işlerdendir, maksada ulaştıran mücadele metotlarındandır.

Küçümseme yapıp insanlara karşı yeryüzünde bilgi ve becerilerini kötü kullanıp böbürlenme çalım satarak dolaşma! Zira unutma ki Allah her kendini beğenmiş küstahı sevmez! (Hayat) yürüyüşünde dengeli ol ve sesini yükseltme. Unutma ki seslerin en çirkini (sesi yükseldikçe çirkinleşen) eşeğin sesidir.” Hepimiz Lokman’ın çocuklarıyız. Kur’an’a muhatap olan, “oku” emrine muhatap olan her Mü’min Lokman’ın oğludur.

Lokman mı söylemiştir Kur’an mı, diye sormaya ne hacet? Unutmayın, hepimiz Lokman’ın çocuklarıyız. Lokman, “Hayat yürüyüşünde dengeli ol! Sesini yükseltme” diyen Kur’an’dır. “Sözünü, sözünün kalitesini yükselt” demiştir. Sesini yükseltenler buyurgan ve mütehakkim olmak isteyenlerdir. Zorbalığa ve zora niyetlenenlerdir. Sözleri etkili olmadığı için, dahası sözün gücüne inanmadıkları için, güçlü söz söylemekten aciz oldukları için, var güçlerini seslerine vermişlerdir. Sözün açığını, hatta sözün yokluğunu sesle bastırmaya kalkmışlardır. Sözünü yükseltenler, sesten medet ummazlar. Çünkü yüksek sözün etkisi, yüksek sesin etkisinden daha güçlü ve kalıcıdır. 

Günümüzün sıkıntısı, manevidir, fikridir. Hakikat’in ve hayat’ın bütünlüğü ile ilgilidir. İfrat ve tefrit dalgalanmalarından medet ummamakla... Bütünü bilmeyen parçayı bilmez; çünkü onun ‘bütün’ içindeki yerini bilmez. 

Her çeşit üretim artarken, fikir üretimi durmuştur. Maddi bilgilerimiz artıyormuş. Artsa ne olacak? Batı, en büyük ihtiyacına ve hasretine, İslam’a düşman! Gafil Doğu, Batı’ya hayran! ‘İnanç ve Düşünce Buhranı’nın sancıları, hiç şüpheniz olmasın ki her gün biraz daha artacak. Kurulmuş yeni bir düzen falan yok. Batı, eski sömürü düzenini devam ettirmek için yeni bir düzenbazlık peşinde. Ama bunun bir çaresizlik çırpınışı olduğunu kendisi de biliyor. Heyhat ki Batılının bildiğini Batıcı bilemiyor. Sözünü yükseltmek yerine sesini yükseltmeyi marifet sayanlar, güç histerisine kapıldıkları için hep daha fazlasını elde etmeye çalışmışlardır.

Bombaları icat etmişlerdir. Bombaların sesi daha yüksek çıkmaktadır çünkü. Her bomba sesin saltanatına bir katkıdır. Her ateşli silah sözün gücüne karşı sesin gücünü temsil eder. Barutu Doğu bulduğu halde, ateşli silahları Batı’nın icat etmesi bir tesadüf müdür? Tıpkı mikrobu Doğu keşfettiği halde, mikroptan silah yapmayı Batı’nın akıl ettiği gibi. En sonunda, silahların sesi insanların sesini bastırmıştır. Sesin gücüne inananların silahları, sözün gücüne inananları vurmuştur.

Ebu Cehil’in tokadı Kâbe’de sözün sultanı olan Kur’an’ı okuyan Abdullah b. Mes’ud’un sesini bastıramamıştı.

Ölümünde Hind’in tefinin sesi tekbiri bastırmaya yetmemişti. Hattab oğlu Ömer’in tokadının sesi Hattab kızı Fatıma’nın sözünü bastırmaya yetmemiş, tokadın sahibi de “sözün gücüne” boyun eğmişti. Dalaletten hidayete gelmişti.

Fakat modern zamanların Ebu Cehil’leri, Hind’leri, Nadr’ları sözün karşısına kendi sesleriyle değil, silahların sesleriyle çıktılar. Söz medeniyetinin çocuklarına nişan aldılar. Onları can evinden vurdular. Hanelerini başlarına yıktılar. Ailenin reisini vahşice katledip aileyi dağıttılar.

Ve ailenin çocuklarının her biri bir yere savruldu. Kimi köprü altında ekmek dilenen, kimi izbelerde bali koklayan, kimi sokak çetelerinde magandalık yapan sokak çocuklarına döndüler. Modern hayat kirli, saldırgan, gürültülü ve soğuk. Giderek insana yabancılaşıyor ve daha çok şiddet ihtiva ediyor. İnsanlar artık değeriyle değil; fiyatıyla kabul görüyor.

Madde/eşya, insana hâkim. Bulduklarıyla oynayan, oyalanan çocuklar gibiyiz. Kumsalda yapan bozan, onlarla oyalanan çocuklar. Oyuncağı elinden alınınca da ağlayan çocuklar. İnsan da alışverişinde en önemli değeri ‘kâr’ olarak görüp mukaddesi olmadığı müddetçe pisliğe daha çok batacak. 

Gücün sözü karşısında direnemeyen söz medeniyetinin çocukları, sözün gücüne olan inançlarını kaybettiler.

Daha beteri de oldu: Artık onlar da gücün sözüne inanmaya başladılar. Güçlü olmak için daha yüksek sese sahip olmak gerektiğine inandırıldılar.

Söz medeniyetinin çocukları bidayette böyle değillerdi. Sözün gücüne inanırlar, gücün sözünü dinlemezlerdi.

Dahası gücün sözünü sözün gücüyle bastırırlardı.

Onların ahlakını bozanlar, kendi değerlerine yabancılaştıranlar, şimdi ektikleri rüzgârın hasadını yapıyorlar. Fırtına bundandır. Parça ve bütün; işte bütün mesele. Parçayı Müslümanların gözüne sokmak hakikate karşı düzenlenmiş bir terör eylemidir. Onlar terörden beslenen terör istismarcılarıdır. Asıl olan bütünü görmektir. Hikmet budur. Her tür terörün bütün mağdurlarının acısı her Müslüman’ın doğal acısıdır, sancısıdır. 

Dua edelim; sözün gücü, gücün sözünü tez bastırsın.

Yaşar Değirmenci.