* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Miraç bize ne söyler  (Okunma sayısı 640 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Miraç bize ne söyler
« : Nisan 23, 2017, 09:59:19 ÖÖ »
Miraç bize ne söyler?

Miraç; zaman ve mekan hudutları dışında cereyan etmiş ulvi bir tecellidir. Beşer idrakinin üstüne çıkan, sırlar ve hikmetlerle dolu bir gecedir. Miraç, “yükselmek, yukarı çıkmak, yücelmek” anlamına gelen uruc kökünden gelir. Eşyanın, zamanın ve mekanın kısıtlayıcı ve baskıcı ortamından, ruhun özgür iklimine kanat çırpışın yolları gösterilmesidir. İşte bunun için insanın, kendisini çepeçevre kuşatan “dünyevileşme zindanı”ndan kendi kendisini azad etmesidir miraç. Miracının istikametini ruhunun ufuklarından yana yapan insan, daraldığı, imkanlarının bittiğini sandığı en dar ve zor zamanlarında, hiç kullanmadığı bu bitimsiz imkanlarının olduğunu fark etmesidir miraç.

Zamanın ve mekanın kıskacında kıpırdayamaz hale geldiğinde, Rabbinin kendisine bahşettiği, imanî-ruhanî-aşkın boyutunu kullanması halinde “imkansız” dediği birçok şeyin “mümkün” olduğunu, “olabilemez” dediği birçok şeyin “olabilirliğinin” keşfedilmesidir miraç. Her miraç bir imtihandı. Tıpkı Peygamberimizin Miracının hem kendisi, hem de etrafındakiler için bir sınav olduğu gibi. Miraç, imtihan özelliği sayesinde kazandırdı “sıddîkları”. Miraç, kulluk görevinin yapılıp yapılmadığının muhasebesidir. Her miraç, bir “teselli mükafatı”dır. Miraç, Peygamberimize teselli olarak verilen “ruhani bir dâvet” olayıdır. Bu mübarek günlerde düşünüp kafa yormamız gereken mesele, Miracın tarihsel olarak zaman, mekan ve mahiyetinin sırrına ermeye çalışmak değil, Miracın bu ümmete verdiği engin mesajın idrak edilmesi, her bir mü’minin ruhunda bunu hissetmesi ve kendi miracının zeminini hazırlayarak onu gerçekleştirmesidir.

Kandil simitleriyle, tebrik mailleriyle, telefon kutlamalarıyla, “Kültür Müslümanlığı, merasim Müslümanlığı, şeklî Müslümanlık”larla kandiller lâyıkı veçhile değerlendirilemez. Hele bu kandil Miraç ise, Kudüs’ü düşünmeden anlaşılır mı? Bir Miraç gecesine daha esaret altında bir Kudüs’le girmenin üzüntü ve ızdırabı hissedilmez mi? Filistin, Suriye, Mısır, Libya, diğer İslam ülkeleri, Afganistan, Çeçenistan, Türkistan ve diğer Türk dünyasında çekilen çileler, akıtılan kan ve gözyaşları Miraç vesilesiyle tekrar gündemimizde mi? Ya insanlığın içinde bulunduğu bunalımlar, huzursuzluk ve tatminsizlikler…

Taif yolculuğunun bitimini takip eden günlerde yatsı namazı ile sabah namazı arasında Kur’an’da gece yürüyüşü anlamına gelen İsrâ terimi ile tanımlanan mucizevi bir yolculuğa çıkarıldı. Yeni bir muhit elde etmek için Taif’e giden Peygamberimizi taşladılar. Yollara döşedikleri dikenlerle ayaklarını kan içinde bıraktılar. Hüzün senesi (Hatice validemiz ve Ebu Talib’in vefatı)nın akabinde gerçekleşti Miraç. O gün gösterilen sabır Müslümanlara örnek olan bir sabırdı. Ahlakın en üstününü en ahlaksız insanların arasında gerçekleştirdiler. Eriyip gevşemediler. Fakirliğe ve fakirliğin ağırlaştırdığı ekonomik ablukaya karşı sabırlı oldular. Eğer yürüyüşünü durdurmak için bütün yolların kesildiyse yürüyüşünü yukarı doğru sürdürebilirsin mesajı kendisine verilmiş oldu. Müminlere vaat edilen cennet bir biçimde kendisine gösterilmiş oldu. Bunların hepsini ayetler bizlere haber veriyor.

‘Miraç bize ne söyler?’ sorusunun sorulup, cevabî amellerle hayatımızın çehresinin değiştiği günlerdir. Bizim Miracımız, nefsimizin kötü heva ve heveslerinden sıyrılarak, ruhumuzun gıdası olan Allah’ı sevmeye ve emirlerini yaşamaya yükselişin adıdır. Bizim miracımız, dargınlıktan, düşmanlıktan, fitneden, fesattan, dedikodudan, gıybetten, hasetten, fesattan, kinden, nefretten kardeşliğe, birlik ve beraberliğe sevgiyle, saygıyla, merhamet ve şefkatle yükselişin adıdır. Bizim miracımız, her türlü hayasızlıktan, edepsizlikten, yalan ve iftiradan dürüstlüğe, doğruluğa ve güzel ahlaka yükselişin adıdır. Bizim miracımız, kulluk yapabilmek için maruz kalınan umutsuzluktan bizi kurtaran ufkunu açan, önüne değil, ilerilere bakmasını öğreten büyük bir müjdedir.

Peygamber Efendimizin Namaz müminin miracıdır hadisi aslında her şeyi özetliyor. Her namaz bir miraç potansiyeli taşır. Bir mümin namaza hazırlanırken ilahi bir randevuya çıkacağını bilerek titizlikle hazırlanmalıdır. Kıldığımız her namaz, dünya hayatındaki yolculuğumuzda ruhumuzu ahirete hazırlayan bir başka yolculuktur. Mümin her namazda biraz daha yücelmeli, biraz daha insanlaşmalı, imanın izzet ve onurunu biraz daha artırmalıdır. Diğer taraftan miracın tam karşı kutbunda dünyevileşme yer alır. Bugün içinde yaşadığımız toplumu, evlerimizde el üstünde tuttuğumuz üzerine titrediğimiz evlatlarımızı tehdit eden derttir dünyevileşme. Dünyevileşme değerle değil, fiyatla ilgilenir. Namaz hayatın gereğinden fazla dünyevileşmesine karşı alınmış bir tedbirdir. Bu manasıyla muazzam bir lütuftur. Miraç, bizi kendimize, özümüze, fıtratımıza çağırmanın, ona dönmenin, onunla Rabbimizin huzuruna yükselmenin adıdır.

Allahü Teala’nın Peygamberini Mekke’nin daracık sokaklarından semalar ötesine götürerek teselli etmiştir. Yeryüzünün mirası ümmeti Muhammedindir. Mescid-i Aksa’da bütün Peygamberlerle kılınan Rasulullah Efendimizin imamlık yaptığı namazın adıdır. Kudüs de önceki Peygamberlerin ve İsrailoğulları’nın merkezi gibiydi. Oradan başlayan bu mukaddes yolculuk imametin Peygamber Efendimizde olmasıyla bir anlamda devir teslimdir. Aslı aynı olan üç dinin son şekli olan İslam’da düğümlenmesi ve nihai hedefin gösterilmesidir. Bu hakikatin tabii sonucu olarak Müslümanlar Kudüs’ü farklı görmüşlerdir. Nitekim Hz. Ömer de Kudüs’ü fethederek koruma ve kollama altına almıştır.

Her peygamberin bir miracı vardır. Hz. Adem’in miracı hatasından dolayı duyduğu hüznün zirvesinde gerçekleşmiştir. Hz. Nuh’u düşünün bir insanın yaşayabileceği en uzun ömrü yaşamış, çocukluk yılları dışındaki bütün ömrünü davete adamış ama bir avuç insanla beraber gemide tufandan kurtulmuştur. Üstelik en yakınlarını tufandan kurtaramayarak. İşte O hüznünün zirvesindeyken Rabbimiz O’na gemi yapma emrini göndermiş ve O’nu tufandan yanındaki inananlarla beraber kurtararak ödüllendirmişti. İbrahim peygamberin miracı ateşin içinde gerçekleşti. Kendisine yardıma gelen vahiy meleğine bu ruhi yüceliş sayesinde Rabbim bana yeter diyebilmişti. İsmail, Yunus, Yakup ve Yusuf aleyhimüsselam ve diğer Peygamberlerin miraçlarını düşünüp ibret almalıyız.

Bu Geceyi Nasıl Değerlendireceğiz?

Kur’an-ı Kerim okuyacağız. Âyetlerini manaları, mealleri yahut tefsiriyle birlikte okuyacağız. Mü’minlerin hayat tarzı ilkelerini âdeta özetleyen İsra sûresinin hususiyle 22 ile 39. Âyetlerini manasıyla beraber okuyup nefs muhasebesi yapacağız. Faziletli (erdemli) toplumun inşası, hakiki Mü’minin özelliklerini sayan Hucurat sûresini okuyup amel etmeye çalışacağız. Peygamber Efendimize salatu selam getireceğiz. Siyer kitaplarından hiç olmazsa bazı bölümleri okuyacağız. Kaza ve nafile namazlar kılacağız. Mutlaka tevbe ve istiğfar edeceğiz. İncittiğimiz, kalbini kırdığımız farkında olmadan üzdüğümüz kardeşlerimizle helalleşeceğiz. Komşularımız ve aile büyüklerimizle mutlaka irtibata geçip, onlarla görüşüp hallerini hatırlarını soracağız. Bu geceyi hem miraç, hem milat bilip, Rabbimize namaz sözü, iyi geçim sözü, kul hakkına dikkat sözü verip bu kandili sadece bir geceye mahsus kandil olarak görmeyeceğiz. Bizi pasif hale getiren her çeşit (dini kisveyle de olsa) törenlerden, TV’den teknolojiden/bilgisayardan vs.den uzak durup, Rabbimizle baş başa olacağız. Duahanların kafiyeli duaları değil, içimizden gelen samimi, gözyaşlarımızı da katık yaptığımız dualar edeceğiz. Rabbimiz sıhhat/âfiyet içinde nice nice kandillere ulaştırsın. Rızasını kazanan kullarının zümresine bizleri de ilhak buyursun.

Yaşar Değirmenci.