* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Zorlukta Darlıkta ve Genişlikte Kur’an Tek Çıkış Yolumuz  (Okunma sayısı 178 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Zorlukta Darlıkta ve Genişlikte Kur’an Tek Çıkış Yolumuz
« : Ağustos 16, 2020, 05:01:57 ÖÖ »
Zorlukta  Darlıkta ve Genişlikte Kur’an Tek Çıkış Yolumuz

 Peygamberimiz yol gösteriyor. Hz. Ali, Peygamberimizin:

“Yakında bazı kargaşalıklar olacak” buyurduğunu, bunun üzerine kendisinin “Bunlardan kurtuluş yolu nedir?” diye sorduğunu, Hz. Peygamberin de şöyle cevap verdiğini nakletmektedir: 

“Allah’ın kitabı! Onda sizden öncekilerin bilgisi, sizden sonrakilerin haberi ve aranızdakilerin hükmü bulunmaktadır. O, hak ile batılı, doğru ile yanlışı kesin olarak ayıran bir kitaptır, asla bir şaka değildir. O öyle bir kitaptır ki, büyüklenerek onu terk eden zorbanın Allah boynunu kırar, hidayeti ondan başka bir yerde arayan kimseyi Allah sapıtır. İşte o, Allah’ın sağlam ipidir. O, hikmet dolu zikirdir. O, dosdoğru yoldur. O, kendisinden dolayı arzuların sapmayacağı, dillerin zorlanmayacağı, âlimlerin kendisinden doymayacağı, çok tekrar edilmekten dolayı eskimeyen, ilgi çekici güzellikleri tükenmeyen kitaptır. O, kendisini dinlediklerinde cinlerin; ‘Doğrusu biz ilgi çekici bir Kur’an dinledik’ demekten kendilerini alamadıkları kelâmdır. O, öyle bir kitaptır ki, kim ona uygun görüş açıklarsa doğru söylemiş olur; kim onunla hükmederse adaletli davranmış olur; kim onunla amel ederse ona sevap verilir, kim insanları ona çağırırsa o dosdoğru yola iletir.” 

Kur’an’ı Kerim öylesine hidayet vesilesidir ki, ondan yararlanmadan insanları doğruya, gerçeğe, hakka yöneltmeye imkân yoktur. Kur’an öğretisinin dışında bir öğreti ve sistem ile kişileri eğitme ve doğruya yöneltme gayretleri sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Onun bir benzerini ortaya koymak da mümkün olmadığına göre onu rehber edinmekten başka çıkar yol kalmamaktadır.

Bunalımlar içinde kıvranan insanlarımızın, çıkmaz sokaklarda yorulmaları kendilerine Kur’an’ı rehber edinecekleri, Kur’an’a dönecekleri güne kadar sürecektir. Çünkü en büyük ayet, en büyük hidayet vesilesi ancak Kur’an’dır. 

Başka insanlar bizi meşgul etmeye çalışsalar bile, biz gereksiz ve saçma araştırmalara ve konuşmalara girmemeliyiz, Zamanını böyle gereksiz şeylere harcamak yerine dikkatimizi dâvet görevinin üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Lüzumsuz uğraşlardan uzaklaşmazsak, dünya hayatımız da yaşanmaz hale gelir. Dünyada da azaplı bir hayat başlar.

Bu azap ne olabilir? Kur’ân ve hadîslerin ışığında onları şöyle özetleyebiliriz:

a) Güçlü bir düşman istilâsı,

b) Müthiş bir kuraklık ve kıtlığın başgöstermesi,

c) Şehirleri yok edecek, ülkeleri batıracak bir nükleer savaşın başlatılması,

d) İnsanlar arasında güven, huzur, dayanışma, kardeşlik, sevgi ve saygı gibi her türlü birleştirip barıştırıcı bağların kopması,

e) Aile yuvalarının temelinden sarsılıp bunalımlara sürüklenmesi, evlâd ile ana-babası arasındaki mânevî bağların kopup otoritenin bütünüyle kalkması bu cümledendir. Âhiretteki azap ise daha elim ve daha devâmlı olacaktır. Kur’ân-ı Kerîm gelip geçen milletlerden bu yola sapanların başlarına gelenleri özetleyip insanların ibret alıp dersler çıkarmasını tebliğ etmektedir.

Son yaşadığımız korona salgınında sağlık otoritelerini dinleme zamanıdır. Bugün onların tavsiyelerine kulak vermek aslında yüce dinimizin de emridir. Zira Rabbimizin can emanetini korumak en mukaddes vazifemizdir. Hem kendimizi korumak hem de (hastalığı) başkasına bulaştırmamak için dikkatli hareket etmek adeta düşmana karşı siperde durmak gibi, nöbet tutmak gibidir. Allah hepimize ve bütün insanlığa kolaylıklar versin.

Zor zamanların imanı büyük bir umutla Rabb’e yöneliştir. Zor zamanların imanı insana umut taşımaktır, sevinç taşımaktır. Zor zamanların imanı ve en önemli ilkesi yeis ve ümitsizliğe kapılmamaktır.

Zor zamanların ahlakı ‘isar’dır. ‘İsar’ ne demektir? Her hâlükârda kardeşimizi kendimize tercih etmek demektir. Komşumuzu kendimize tercih etmek demektir.”

Zor zamanların ahlakı ‘infak’ ahlakıdır. (İnfak) Sahip olduğumuz her şeyi kardeşlerimizle paylaşmaktır. 

Zor zamanların ahlakı affetmektir. Her daim affedici olmak, onarıcı olmak, bağışlayıcı olmaktır. Sosyal medya mecralarında zaman zaman yaralayıcı din tartışmalarına şahit oluyoruz. Bu tartışmaları geride bırakalım. Bugün kelâmın muallimi değil, umudun muallimi olma zamanıdır.

Batılıların dediği gibi ‘insan insanın kurdu’ değildir bize göre. (Aksine) ‘İnsan insanın yurdudur’. Bu hadise bize bunu gösterecektir; ‘İnsan insanın şifasıdır’. Bu vesileyle biz insanın yurdu olduğunu, şifası olduğunu yeniden göreceğiz/göstereceğiz.

İnsan insanın yurdu ve şifasıdır; bugün dertlenme günü değil dertlere derman olma günüdür; bugünler biriktirme günü değil paylaşma günüdür. 

Sahip olduğumuz hayatı, her nimeti, her nefesi bize emanet eden celal ve ikram sahibi Allah ve kendisi için yapılan iyilikleri baki, bunların dışındaki her şeyi fani ilan eden yüce Rabbime sonsuz hamdüsenalar olsun.

Mü’min, Allâhü Te’âlâ’dan istikamet ve günahları için afv ve maddi/manevi afiyet istemelidir. Allâhü Te’âlâ’dan rıza ve tevfîk istemelidir. Bunun gibi imanın gitmesinden korkup, daima hüsn-i hatime (güzel son) istemelidir. İslâm nimetine her zaman şükretmelidir.

Bir nimetin şükrüne devam edilirse, o nimet daimî ve sabit olur ve artar.

Çoluk çocuğuna, ailesine ilmihâlini öğretip, şeriata uymayan şeylerden korumalıdır. Bunun gibi, emri altında bulunanlara da ilmihâllerini öğretip, onları korumalıdır, önce Ehl-i Sünnet itikadını, sonra amele ait ilimleri, sonra ahlâk ilmini, daha sonra da muamelât bilgilerini öğretmelidir. Bu bilgilere ilmihâl denir. Bunları bilmek herkese farz-ı ayndır. Çocuklara daha küçükken Ehl-i Sünnet itikadını ve Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğretmeli, sünnet ettirmeli ve geçimini temin edeceği bir iş, bir san’at öğretmelidir. Bazı marifet sahiplerine göre imansız gitme sebepleri sekizdir:

1. İtikatte bid’at,

2. Dünya sevgisi ve makam sevgisi galip olup şehvetlerine uymak,

3. Allâhü Te’âlâ’nın kullarına zulmetmek,

4. İslâm ni’metine şükrü terk etmek,

5. Dinden çıkmaktan korkmamak, 

6. Beş vakit namazı terk etmek,

7. Faiz yemek, 8. Allâhü Te’âlâ’nın veli ve salih kullarına düşmanlık etmek.

İlmihâlini öğrenmemek, dinini kayırmamak ve dilini fuhuş olan sözlerden korumamak da imansız gitmeye sebep olur. Fâni (geçici) bir hayatın içinde ebedî hayatı kazanılacağını veya kaybedileceğini unutmayalım!

Yaşar Değirmenci.