* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Oruç Terbiyesi, İnfak Terbiyesidir  (Okunma sayısı 198 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Oruç Terbiyesi, İnfak Terbiyesidir
« : Mayıs 03, 2020, 10:35:45 ÖÖ »
Oruç Terbiyesi, İnfak Terbiyesidir

Oruç imtihanını kazanan, infak imtihanını da kazanmalı.

Çünkü oruç terbiyesi, aynı zamanda infak terbiyesidir.

Ramazan da infak ayıdır. Rahmet ile infakın iç içe geçtiği ay; Ramazan’ı küresel-evrensel boyutta bir rahmetin ve infakın buluştuğu ay haline getirmenin tecellisi olur.

Ramazan’dan başlayıp her aya, her güne rahmet bulutları taşıtır.

İşte, çağımızda Müslüman yüreğini bekleyen imtihan bu.

Hele şu son zamanda yaşadığımız akla hayale gelmeyen ‘koronavirüs imtihanı’nda Türkiye Müslümanları olarak milletimize, ümmete, insanlığa yaptığımız maddi manevi yardımlar, örnek olmalar, Allah Rızası’nı kazanmaya müteveccih ameller, Ramazan ayındaki feyizden, bereketten, rahmetten, duaların kabul edilmesi ümidinden istifade etme gayreti de üsveyi hasene olmaya çalışmamızın bir numunesidir.

“Rabbinizin, koruma kalkanına almasına, bağışlamasına ve Cennet’ine koşun. Genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşun. Bu cennet, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minler için hazırlanmıştır. Rabbinizin mağfiretine ermek ve muttakiler için hazırlanmış gökler ve yeryüzü genişliğinde olan cenneti kazanmak için birbirinizle yarışın!

İlâhî emirlere yapışanlar, bollukta da, darlıkta da, sevinçli zamanlarında ve kederli anlarda da, refah günlerinde ve ekonomik darboğazlardan geçerken de, Allah için, karşılık gözetmeden, gönüllü harcayanlardır, öfkelerini yutanlardır, insanları affedenlerdir. Allah iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan Müslüman idarecileri ve Müslümanları sever.” (3 Âli İmran 133, 134) 

“Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve topraktan, yerden size verdiğimiz mahsulün, nîmetlerin iyilerinden, madenlerin ve gömünün temizinden, helâlinden, sağlıklısından karşılık gözetmeden gönüllü hayra harcayınız. (Allah için) infâk edin. Kendinizin, göz yummadan alıcısı olmayacağınız kötü malı (basit ve değersiz) şeyleri hayır diye vermeye kalkışmayınız. Allah’ın zengin olduğunu, muhtaç olmadığını, Allah’ın müstağni ve övülmeye, şükredilmeye lâyık olduğunu biliniz.” (Bakara, 267)

Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Allah’a ve Rasulüne iman edin. Allah’ın, üzerinde yetki sahipleri olarak sizi tayin ettiği, harcama yetkisi size emanet olarak verdiklerinden/verdiği her şeyden, O’nun yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın, insanların ihtiyaçlarını görün. Başkaları için de infak edin. Sizden imanda kemâle erenlere ve karşılık gözetmeden Allah yolunda gönüllü harcayanlara büyük mükâfatlar vardır.” (57 Hadîd, 7) (Ahmet Tekin’in mealinden)

Rasûlullah aleyhisselam buyurdular: “Veren el, alan elden üstündür.”

Kutsî hadiste Resûl-i Ekrem, Cenâb-ı Hakk’ın şöyle buyurduğunu bizlere bildiriyor: “Ey Âdemoğlu! İnfak et ki, ben de sana infak edeyim.”  (Müslim, Zekât)

İnfak, Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla müminin kendi servetinden harcama yapmasıdır. Eşine, dostuna, akrabalarına, ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmasıdır. Allah’ın kendisine lütfettiği zenginlikten başkalarını da faydalandırmasıdır. Kardeşinin gönlünü yapması, olmayana yardım etmesi olana da ikram etmesidir. Resûl-i Ekrem, bir hadis-i şeriflerinde infak ve sadakanın karşılıksız kalmayacağına ve mükâfata dönüşeceğine şöyle işaret etmektedir:

“Şüphesiz, sadaka, Rabbin gazabını söndürür ve kötü bir şekilde ölmeyi önler.” (Tirmizî, Zekât)

İnfak, insanın dünya malına karşı dengeli bir tavır almasını sağlar. Mal hırsıyla cimrilik etmeye de akılsızca saçıp savurmaya da engel olur. Kardeşlik ve paylaşma duygularını geliştirir. İhtiyaç sahiplerinin yaşadıkları sevinç ve memnuniyet, infak edenin gönlünde huzura ve genişliğe dönüşür. Böylelikle mümin gerçek anlamda iyiliğe ulaşmış olur. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (3 Al-i İmrân, 92)

İslam medeniyeti aynı zamanda bir infak medeniyetidir. Müslümanlar yardımlaşmayı, dayanışmayı, infakı hayatın merkezine almıştır. Çünkü Sevgili Peygamberimiz bu ümmete bir binanın tuğlaları, bir bedenin azaları, bir tarağın dişleri gibi olmayı öğütlemiştir. Müslüman, sahip olduğu birikimi ailesiyle, akrabalarıyla, komşularıyla, uzak-yakın din kardeşleriyle ve insanlık ailesinin muhtaç fertleriyle paylaşır. “Mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak edenler için Rableri katında ecirler vardır; onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.”

(2 Bakara 274) ayetini kendisine düstur edinir. Gece gündüz çalışırken sadece kendisini değil, toplumun iyiliğini düşünür. Böyle bir çağda, insanlığın sürüklendiği sonu gelmez arzu ve ihtiraslar, ancak infak ve yardımlaşma bilinciyle aşılabilir. Cimrilik eden, fakire, yoksula, yetime, düşküne, darda ve yolda kalana hakkını vermeyenler ise kendisini ve insanlığı ancak felakete sürükleyecektir. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde bizlere şu uyarıyı yapmaktadır: “Âdemoğlu, ‘malım, malım’ der. Ey âdemoğlu, senin yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve sadaka verip önceden âhirete gönderdiğin dışında malın mı var?” (Müslim Zühd)

Orucun ruhu cimriliği değil cömertliği, zulmü değil adalet karakter edinmemizi emrediyor.

Mü’minleri iffet ve takvadan, adalet ve merhametten, cesaret ve cömertlikten uzaklaştıran tutum ve davranışların yaygın olduğu bir toplum için Ramazan ayı kurtuluş ayıdır. Tabii infakı ihmal etmediği müddetçe…

Yaşar Değirmenci.