* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Sakın Hainlere Taraf ve Taraftar Olma  (Okunma sayısı 796 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 8138
Sakın Hainlere Taraf ve Taraftar Olma
« : Ocak 24, 2025, 07:51:29 ÖÖ »


Sakın Hainlere Taraf ve Taraftar Olma

Mü’min, Allah’ın dostlarını dost, düşmanlarını da düşman bilir. Onlar Allah’a düşmanlık yaptıkları müddetçe onlarla muhabbet gösterisi içinde olmaz/olamaz. Çünkü hem Allah’tan yana olmak hem de O’nun düşmanlarıyla hemhal olmak mü’min tavrı değildir. Bu olsa olsa münafıklık hastalığı olur.

Mü’min; imanı için yaşayan, dünyaya gelişini imtihan için bilen, ebediyete kadar iman/küfür mücadelesinin bitmeyeceğinin şuurundaki adamdır.

Mü’min kâfirle, münafıkla, Allah ve Rasulünün düşmanlarıyla ne pahasına olursa olsun beraber hareket edemez, birlikte olamaz. Hele kendi menfaati için din kardeşlerinin karşısında bulunamaz. Kendisini feda eder, dinini feda etmez. Kendisi çiğnenir, düşer, vurulur ama dini çiğnetmez, dinini düşürmez, dinine imanına, Peygamberine vurdurtmaz. Menfaatler çatıştığında onları tercih edemez, onlara yaranmak ve benimsenmek için müdahanede bulunamaz. Hangi mülahaza ile olursa olsun bu hakikat örtülemez. Bizden istenen, akidemizin gereğini yerine getirmek ve imanımızı zedeletmemektir. Mü’minler var iken, onlarla beraber dinimize hizmet etme imkânı duruyorken, kendi din kardeşlerini bırakıp, ellerinden gelse Müslümanları bitirecek insanlardan, nasıl medet umulabilir? Bu sebepledir ki Müslüman’dan istenen, küfrün ve şirkin etkisi altında kalmadan Müslüman olarak yaşayıp, ölmektir. Müslüman’ın imanın şerefini korumakta yanlışa düşebileceği noktalara karşı uyarılmasındaki hikmetlerin kavranması şarttır. İman ve küfrü iki ayrı cephe olarak görmek, bu cepheler arasındaki sürtüşmenin ebediyete kadar süreceğini, sürtüşmenin genellikle savaşlardan çok, kültürler arası sürtüşmeler olarak ortaya çıkacağını idrak etmek demektir. Kâfirlere karşı imanın vakarını kaybetmenin her çeşidi, mü’min için tehlikedir. Mü’min kendini korumalı, çevresinin mü’min çevre olmaktan uzaklaşmasına karşı hassas olmalıdır. Çünkü mü’min, bir kere erimeye yüz tuttuktan sonra geri dönüşü zor olan bir yola girer. Yanlışını kabul etmez yahut her yanlışına yeni bir mazeret üretir. Mü’minlerin karşısında, onların yanında olmaları, büyük bir faciadır. Kâfirlerin zulümlerine yardımcı, sömürülerine âlet olmaları, onları över duruma gelmeleri de bu faciayı gittikçe derinleştirmektedir.

Dünyayı istasyon gibi görmekle ebedî karargâh gibi görmek arasında muhakkak fark olacaktır. Mü’minlerle mü’min olmayanlar, bir toplumun içinde beraber yaşayabilirler. Bunun dinî bir engeli yoktur. Aynı trende yolculuk yapabilir, aynı handa iş yeri işletebilir hatta bir şirketin iki ortağı da olabilirler ama bu hiçbir zaman bir mü’min ile öbür mü’minin beraberliği gibi olmamalıdır.

İman gibi bir fark, onu taşıyanla taşımayan arasında hayatın içinde görülebilecek kıvamda değilse Allah’ın bizden beklediği iman olmaktan uzaktır. En azından böyle bir iman, iman kavramının içini doldurmaktan uzaktır. Bu mesele, Kur’an’da çok açık bir şekilde görülebilir. İman ve imansızlık iki ayrı cepheyi ifade eder. Bu iki cephe arasında -medeni ölçüler dairesinde kalması istenmiş olsa bile bir ihtiyat ve temkin sınırı yahut bölgesi muhakkak korunmalıdır. Aradaki mesafenin gittikçe kaybolması, mü’minler açısından tehlike oluşturmaktadır. Rablerinin emrine ve ikazına rağmen onlarla aradaki buzları eritmeleri, son derece dostane tavır sergilemeleri düşündürücüdür. Çeşitli âyetler, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinenleri azapla müjdelemiş münafıklar olarak göstermiş, müteakiben de ‘Onların yanında bir şeref ve üstünlük arayışında mı’ oldukları sorulmuş, bütün şeref ve üstünlüğün Allah’a ait olduğu hatırlatılmıştır. Âyetler, açıkça mü’minleri bırakıp, kâfirlerle iç içeliği münafıklık olarak öne çıkarmaktadır.

Mümin kâfir ilişkilerinde mutlak yasak olan kâfirin küfrünü, müşrikin şirkini, münafığın nifakını, mülhidin ilhadını sevmektir. Açıktır ki küfre muhabbet küfürdür.

Aynı yasak mü’minlere karşı bir faaliyette onlara destek vermek, onları sırdaş ve yoldaş edinmek konusunda da geçerlidir. İnsani ilişkiye Kur’an-ı Kerim herhangi bir yasak getirmemiştir. Onlarla ticaret yapılır. Aldatılmaz, kötülük yapılmaz. Herkese olduğu gibi onlara da iyi davranılır. Müslüman olmaları için dua da edilir. Fakat onları kâfir iken şerefli kabul etmek caiz değildir. Şu âyetler bizler için bir şey ifade etmiyor mu?

(Mü’minleri bırakıp da kâfirlerin dostluğu ile onur duyanlar, onların yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet ve şeref yalnızca Allah’a aittir.) (4 Nisa 139)

Nisa 105. Âyetindeki ‘Sakın hainlere taraftar olma!’ ikazı

(İzzet ve şeref isteyen, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır.) (35 Fatır 10)

Yaşar Değirmenci.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap