* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Şehitlerimizin Bizlere Verdiği Ders  (Okunma sayısı 204 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Şehitlerimizin Bizlere Verdiği Ders
« : Mart 01, 2020, 09:45:53 ÖÖ »
Şehitlerimizin Bizlere Verdiği Ders
   
   Canın bedeli ancak Allah Rızası için verilir, şahadet payesiyle. Bu şahadet kelimesi, manasıyla, zarfıyla, mazrufuyla Dinîdir, manevidir.

İslâm ‘bana ne!’ anlayışını reddederek devleti/vatanı gemiye benzetir. Gemide gedik açmak toplumu helake götürür. Yahudilik ve Hıristiyanlık ilahî öğretilerin dengesini bozan iki ucu temsil ederken, İslâm itidal anlamında gelen istikametten ibaret olup ifrat ve tefrit arasında dengeyi muhafaza eder. ‘Ölçü ve denge’ olmazsa olmazımızdır. Boşuna mı söylenmiş şu güzel söz:

‘İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın.’ Allah yolunda gayret, herkesin imkânına ve istidadına göredir. Herkes aynı şeyden sorumlu değildir. Kimi malıyla, kimi canıyla, kimi ilmiyle, kimi konuşmasıyla, kimi de beden kuvvetiyle, elinden geldiğince Allah yolunda çalışır ve O’nun rızasını kazanmaya gayret eder. Mü’min niyetiyle yaptığı her işin, Allah yolunda olmasını sağlayabilir. Samimi bir niyetle yaşarken, yemesi, içmesi, çalışması, hatta uyuması bile Allah yolunda sayılır. Helâlinden kazanmak için çalışması, evlâtlarını İslâmî bir terbiye ile yetiştirmek için gayret göstermesi, güzelce ibadet edebilmek için yiyip içmesi ve uyuması bile ibadet sayılır. Bu esnada, imkânı nisbetinde Allah’ın dinine yardımcı olması veya bu gaye ile çalışanlara destek vermesi de Allah yolundaki gayretler cümlesindendir.

Gündemimizi düşmanın belirlemesine müsaade edecek miyiz? Ağır sınavlardan geçerek Peygamberî çizginin temsilcisi olanların verdiği mücadeleyi unutacak mıyız? Zulme ve katliamlara karşı sonu şahadetle biten direnmeler üzerine kafa yormayacak mıyız? Ailelerinin çektiği ızdırabı hissetmeyecek miyiz? Dünya nimetlerini elde etmek için sınır tanımayanlara tavır koymayacak mıyız? Lüks-israf ve debdebe içindeki hayat tarzlarının ‘dünyevîleşme hastalığı’ olduğunu söylemeyecek miyiz? Ümmetin bugünkü halinin sancısını taşımayacak mıyız? Çeşitli makam-mevki vaadleriyle kandırılan, konumlarını kaybetme korkusuyla, iman-amel-ihlas istikametini kaybedenlere, bugünkü ‘saltanat sarhoşları’na söyleyecek sözümüz yok mu? Ahlaksız ve manasız ‘cinnet uygarlığı’nın krizden krize sürüklediği insanlığı bu krizden kurtaracak dâveti yapmayacak mıyız? Teknolojinin, paranın, şehvetin insanlığın dengesini bozduğu asrımızda yerinden koparılan değerleri yerine koymayacak mıyız? Usul ve üslup hatası yapmayalım. Mazhar kılındığımız nimetlerin farkında olup mü’min şahsiyet ve tavrı içinde olup mazeretlere sığınmayalım. Vazife ve mesuliyetimizin idraki ve şuuru içinde olalım.

Umut Ümmeti olduğumuzu, evrensel sorumluluk taşıdığımızı unutmayalım. İslam’la insanı buluşturmak ve İslam ile insan arasına giren her türlü engeli kaldırmakla mükellefiz. Rabbimiz:

“Hayra çağıran, meşru ve iyi olanı teklif ve tavsiye eden, kötü ve yanlış olandan da sakındıran, insanlık adına çıkarılmış en hayırlı Ümmet olduğumuz’u Âli İmran suresinde (3/104, 110) beyan buyuruyor. Bu emir sosyal bünyenin savunma mekanizmasına tekabül eder.

Osmanlı’nın durdurulması, nasıl tarihin akışını değiştirdiyse, Türkiye’nin de, ‘Lider ülke’ oluşunun durdurulmasının planlarıyla yatıp kalkmaktadırlar.

Türkiye’nin durdurulup kuşatılmasını tek hedef haline getirdiler. Rusya’nın sırtını İsrail’e dayadığını, ABD’nin de İsrail için bölgeye yerleştiğini, İran’ın İsrail ile danışıklı dövüş oyunu oynadıklarını; bu milletin, bu ümmetin derdiyle dertlenen her aydının bildiği meselelerdir.

Milletimizin üç önemli coğrafyası var. Bunu hiçbir zaman unutamayız.

Birincisi; yaşadığımız sınırlar içindeki millet coğrafyamız.

İkincisi; Medeniyet sınırları içindeki ümmet coğrafyamız.

Üçüncüsü; Bütün dünyayı içine alan insanlık coğrafyamız.

İdlib’te zalim, insanlıktan nasipsiz Esed’ten, Rusya destekli rejim güçlerinin Mehmetçik’e hava saldırısıyla verilen şehitlerimiz, hepimize büyük bir acıyı yaşattılar. Şu âyetler bizler için bir şey ifade etmiyor mu? “Mü’minleri bırakıp da kâfirlerin dostluğu ile onur duyanlar, onların yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet ve şeref yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa 139) Ya Nisa suresinin 105. Âyetindeki ‘Sakın hainlere taraftar olma!’ ikazı... Allah Kur’anda mü’min kullarını, kâfirleri dost edinmemeleri konusunda uyarıyor. Kâfirleri dost edinenler gafildir, bilerek yapıyorlarsa haindir. Kâfirleri dost edinmek haramdır.

Mü’minler İslam düşmanlarıyla işbirliği yapamaz. Hiçbir mü’minin Allah’ın ve Resulünün sevmediği kimseleri sevmeye ve benimsemeye hakkı yoktur.

Allah’ın sevmediği, buğz ettiği kâfirlerle, onları dost ve veli edinerek işbirliği yapanlar, bazı dünyevî menfaat ve faydalar edinseler bile, aslında büyük zarara ve hüsrana uğrayanlardan olur.

Mü’min Allah için sever ve Allah için buğz eder.

Mü’minleri birbirine düşürmek, İslâm’a ve Ümmete yapılacak en büyük hıyanettir. Doğudaki mü’minin ayağına diken batsa, onun acısını Batıdaki mü’minin yüreğinde hissetmesi gerekir.

Milletin, ümmetin, insanlığın ümidi biziz. Biz millet olarak insanın haysiyetini, şerefini korumakla mes’ul ve mükellefiz. Batı korkuyor. Tarihin hakiki olarak yazılmasından, medenilik/uygarlık adı altında yaptıkları vahşetin bilinip öğrenilmesinden korkuyor. Milletleri, toplumları, ümmetleri, insanları ve insanlığı biz yaşatırız. İnsanlık, Batı’nın gücüne maruz kaldı. Gücün ahlakı, ahlakın gücünün yerini aldı. Mukaddesliğin, kutsiyetin, kaynağı ve aslî konusu; sadece imandır, dindir, İslâm’dır.

Hep iktidarı tenkit eden Suriye’nin başındaki zalimle görüşen, onunla görüşmeyi teklif eden, ‘bizim orada ne işimiz var’ diyenlerin (millet değil, şer ittifakı) şehitlerimizin acısının gölgesinde yaptıklarını örtmeye çalışıyorlar. Din, dil, tarih şuurundan uzak ve kendi değerlerine çok yabancı olan bu hilkat garibelerine ne anlatabilirsiniz? İslâm ülkeleri olarak bilinen ülkelerin başındakilerin İsrail’in, ABD’nin, Rusya’nın, İran’ın kapıkulu olduklarının bilinmesine rağmen, onlarla aynı düşüncede buluşmalarının izahı var mı? Bir misakı milli bellemişler, Edirne’den Kars’a kadar sınırlarımızın masa başında çizildiğinin/çizdirildiğinin bile farkında değiller.

Bunların ayrıca; Devlet düşmanlarıyla basit oy menfaati görünce bu ‘hilkat garibeleri’ ile aynı ülkede yaşamanın zorluğunu bir kere daha idrak ediyorsunuz.

Hayran olup uşaklık yapıp, talimat beklediğin Batı, senin hiçbir zaman Batılı olamayacağını bilir. Onun gayesi ‘seni sen olmaktan çıkarıp kendisine tâbi kılmak’tan ibarettir. Bir kere Batı seni ‘Müslüman’ olarak görür. Nasıl olursan ol; her durumda bakışı böyledir. Onu yaşasan da, yaşamasan da öylesin. Batı’nın gözünde hep öyle kalacaksın. ‘Dünün Osmanlısı’sın. Çok çağdaş hale gelsen de getirilsen de.

Allah’ım! Bu mübarek günlerde ateş altında Seni zikreden, bayrağımızı indirtmeyen, ezanımızı susturtmayan, vatanımızı böldürtmeyen, Sana sığınan askerimize, polisimize, onların arkasında duran bu millete, bu ümmete, bu devlet adamlarına yardım et.

Küffarın zulmünden kurtar.

Ya Rabbi! Şehitlerimize merhametini rahmetini, gazilerimize şifalarını, milletimize şefkatini esirgeme. Birlik ve beraberliğimizi, sabır ve metanetimizi arttır. Acılarımızı dindir.

Umudumuzu zafere eriştir.

Yaşar Değirmenci.

Yaşar Değirmenci.