* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Aileyi Yıpratmayın  (Okunma sayısı 142 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Aileyi Yıpratmayın
« : Mart 26, 2021, 07:30:34 ÖÖ »
Aileyi Yıpratmayın
   
Son yaşanan fırtınalar koparılan nihayet kaldırılan İstanbul Sözleşmesi’nin asıl amacının, ‘evlilik dışı cinsel ilişkileri, eşcinsel evlilikleri, nikâhsız yaşamanın meşrulaştırma hatta bütün bunları topluma yasayla dayatma, aile düşmanı bir sözleşme olduğunu, iğrenç bir amaçla hazırlandığını, cinsiyetsiz bir dünya inşası için olduğunu’ hiç düşündüler mi? 

Batı’da olmayan değerlerin sözcülüğünü yapanlar; kendi değerlerine hiç böylesine sahip çıkıp savundular mı?

Ruhsuz bir dünya kuruyor sekülerleşme. Dünyanın, insanî ilişkilerin ruhunu yok ediyor; aile fertleri arasındaki ilişkileri de, toplumsal ilişkileri de bitiriyor.

Karıncayı bile incitmeyecek kadar ince ruhlu bir toplumun, iğrenç cinayet, şiddet ve tecavüz biçimlerinin görülebildiği bir topluma dönüşmesini önlemenin çaresi; toplumun sâbit (değişmeyen/değiştirilmeyen) değerlerine dönmesini gerektirmez mi?

Ailenin dağılması sonuçtur. Bu sonucu doğuran sebepler üzerinde çok ciddi düşünmek, tahlil etmek gerekir. Aile fertlerinin mutluluğu cemiyetin mutluluğu demektir. Ölçü ve değer farklılıkları ortadan kalkınca değerler de koparılmış ve dağılmış oluyor. İnsanlar artık ipi kopmuş tespih taneleri gibi eğilimlerine göre etrafa saçılıyor, bundan en çok etkilenen kurum da tabii ki aile oluyor. Peygamber Efendimiz “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır” buyurmuşlardır. Başka bir hadiste de “Sizin en hayırlınız kendisi iyi geçinen ve kendisiyle de geçinilendir” buyurur.

Aile, huzur ve saadet ortamıdır. Hayatın hengâmesi içerisinde bunalan aile fertleri bu ortamda teskin olur.

Fedakârlık, vefakârlık, anlayış ve ilginin hâkim olduğu aile sığınılacak bir liman olur. Bu değerlerden yoksun ve mahrum bırakılmış bir aile ise fertleri için ağır bir yükten ibarettir. Aynı evde yaşayan fakat aynı duyguları paylaşamayanlardan oluşan nice aileler vardır. Önemi ve değeri kavranamadığı için aileler heba edilmektedir.

Bir ömrü paylaşmak, cana can olmak vaadiyle kurulan yuvaların sevgisizlik, sadakatsizlik, merhametsizlik ve basit sebeplerden dolayı yıkılması her birimizi derinden yaralamaktadır.

Ailenin olmadığı, yok olduğu bir dünya nasıl var olur? Aile; insanın insanlığın, insan kalmanın yegâne temelidir. Aileyi koruyamazsak insanı, insanlığı kaybederiz/kaybediyoruz. Türkiye’de aile ile ilgili meseleleri kendi ölçülerimizle konuşalım, değerlendirelim.

Âile, çocukların dünya ve ahiret hayatına hazır hale gelmelerini sağlayan en etkili kurumdur. Çünkü âile çocukların uzun ve zahmetli bakımlarının öncelikle sağlandığı bir birim olması yanında, Yaratıcı’ya iman ve ibadet, yaratılana şefkat ve merhamet gibi manevî duygu ve yönelişlerin, körpecik dimağlara ilk olarak ve en tatlı bir şekilde aşılandığı yerdir. Her ne kadar çocuklarımız daha sonra farklı muhitlerden etkilenseler de aileden aldıkları değerler onlar için vazgeçilmezdir.

Bu sebeple anne-babaların çocuklarını güzel bir şekilde yetiştirmesi, hayır-hasenat ile donatması, kendileri için bir âhiret mesûliyetidir.

Mesûliyetin gerekleri yerine getirilirken yavrularımıza karşı baskı ve zor kullanmadan, bütün samimiyetimizle, onlar için bir muhabbet ortamı oluşturulmalıdır. 

Nasıl ki bir devletin en önemli görevlerinden birisi toplumun ahlakını ve nesillerini muhafaza etmek için harama giden yolları kapatmaksa, Müslüman anne ve babaların en önemli vazifeleri de evlerinde ailelerini ve çocuklarını harama sürükleyebilecek tehlikelerle ilgili gerekli tedbirleri alabilmektir.

Genel olarak çocuk eğitimi büyük bir sabır ve fedakârlık istemekle birlikte, kadının aile ve toplumdaki ehemmiyetine binaen, kız çocuklarını büyütüp yetiştirmek daha fazla bir dikkat ve itina ister.

Rasûlullah aleyhisselam buyurdular:

“Sizin en hayırlınız, aile fertlerine karşı hayırlı olandır...” (Tirmizî, İbn-i Mâce)

Peygamber Efendimiz hanımlar hususunda sahâbîlerine nasihatte bulunur ve onlara karşı muhabbeti zedeleyecek davranışlardan uzak durmalarını tembihlerdi. Nitekim muhtelif zamanlarda şöyle buyurmuşlardır:

“Kadınları dövmeyiniz!.. Kadınlarını döven kimseler, sizin hayırlınız değildir. Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.”

Zeyd bin Eslem şöyle der:

“Ey îmân edenler! Kendinizi ve çoluk-çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz!..” (Tahrîm, 6) âyet-i kerîmesi nâzil olduğunda ashâb-ı kirâm:

“–Yâ Rasûlallah! Kendimizi koruyabiliriz, ya ehlimizi nasıl koruyacağız?” diye sordular. Rasûlullah aleyhisselam şu cevabı verdi:

“–Onlara Allah’a kul olmayı, tâat ve ibadeti emredersiniz. Allah’a isyan etmekten ve günah işlemekten de nehy edersiniz, işte bu onları korumak demektir.”

İnsan herkesten önce ailesine karşı mes’ûldür. Onların kendisine Allah tarafından verilen bir emanet olduğunu bilmeli, haklarını elinden geldiğince îfâ etmeye çalışmalıdır.

Müslüman anne ve babalar olarak Peygamber Efendimizin, “Hepiniz çobansınız (sorumlusunuz) ve hepiniz elinizin altındakilerden mesulsünüz. Erkek, aile halkının çobanıdır (sorumlusudur). Kadın, kocası, evi ve çocukları için çobandır (sorumlusudur)” uyarısı gereği evlerimizin çatısı altında meydana gelen her şeyden ve hatta izlenen TV kanallarından, programlardan, yarışmalardan ve dizilerden dahi sorumlu olduğumuzun ve yarın Allah’a bu konuda da hesap vereceğimizi unutmayalım. 

Hayat tarzımız; evlerimizden, sosyal ve kamu hayatımıza varıncaya kadar imanımıza uygun olmalı ve “kınayanların kınaması”ndan korkmadan çekinmeden Mü’min Şahsiyeti’ni yaşayarak göstermeliyiz. (Mâide suresinin 54. ayetine bakabilirsiniz.)

“Hak uğrunda cihad ederken hiçbir kimsenin kınamasından korkmazlar; varlığına ve birliğine inandıkları Allah yolunda yürürler, O’nun hükümleriyle hükmederler, karşıtlarının muhalefet, eleştiri, itiraz ve alaylarına aldırış etmezler. Çünkü bunlar yaptıklarına karşılık olarak insanlardan ne bir ödül ne de övgü beklerler; sadece hakkı gerçekleştirmek, bâtılı yok etmek, iyiliği ve güzelliği yaymak, kötülüğü ve çirkinliği önlemek, böylece Allah’ın rızâsını kazanmak için çaba harcarlar.”

Yaşar Değirmenci.