SÜNNET ŞUURUNA VARMAK
Modern çağ planlı-projeli hareketlerin hâkim olduğu bir çağ. Oysa Müslümanların İslami değerleri dünyaya sunma çabalarına bakıldığında bunların en tipik ve bariz özelliği koordinasyonsuz, gelişigüzel ve başıbozuk olmalarıdır.
İslam dünyasının önce kendi ayakları üzerinde durmak kaydıyla sünneti toplumsal bir proje olarak bütün İslam dünyasını kapsayacak biçimde sunması ve akabinde de sünnete ait değerleri yakın bir gelecekte insanlığa sunması gerekmektedir.
Mesela Peygamberimiz döneminde takas ekonomisi vardı; mal alıp mal veriyordunuz, bugün ise çok farklı ve karmaşık bir ekonomik sistem yürürlükte. Hz. Peygamber döneminde sözlü kültür vardı, bugün yazılı kültür, hatta e-iletişim devrede.
İslam dünyası, içerisinde bulunduğu nimetleri rasyonel olarak kullanamadığı için Peygamberimizin mirasından da etkili bir biçimde faydalanamıyor. Herkes sünnet adına bildiklerini yeniden gözden geçirmelidir; benim sünnet diye algıladıklarım gerçekten sünnet midir değil midir diye sormalıdır. Bu anlamda Kur’an’ın konumu çok önemlidir. Bir Müslüman Kur’an’ın prensiplerini, düşünce, inanç ve davranış olarak hayata geçirdiği zaman çok büyük ölçüde sünnete uymuş oluyor zaten.
Sünnete bireysel anlamda uymak hem çok kolay hem çok zordur. Sünnetin bugün çağın meseleleri karşısında bir mana ifade edebilmesi büyük gayretleri gerektirir. Çağa gelince onu bir bütün halinde olumlu olarak görmemiz imkânsız.
Yaşadığımız asırda öyle gelişmeler var ki, bunları geri döndürme imkânı yoktur. Bugün sözlü kültüre dönelim, kitabı, matbaayı, bilgisayarı, televizyonu kaldıralım diyemeyiz ve bunların beraberinde getirmiş olduğu birtakım sosyal değişimleri görmek lâzım. Eskiden bir avam vardı bir de havas. Hoca-cemaat ilişkisi söz konusuydu. Hoca ne derse cemaat onu dinler ve onaylardı. Oysa bugün ilahiyat fakültesinde okumayan, fakat bir ilahiyatçı kadar dini bilgiye sahip, dini konularda rahatlıkla söz söyleyecek ve tartışmaya girebilecek bir ara sınıf var. İnternet, sosyal medya, vs. Peygamberimiz döneminde geniş aile tipi vardı, bugünse çekirdek aile tipi. Her alanda değişimler söz konusu; eğitim ve öğretimde, siyasette, ekonomide, aile yapısında, sosyal hayatta. Dolayısıyla, içerisinde bulunduğumuz çağla yüzleşmek zorundayız. Çağla yüzleşmek derken çağın bütün verilerini eleştiriye tabi tutmaksızın kabul edemeyiz. Mesela, insan hakları içerisindeki aile kurma hakkını elbette ki onaylarım. Fakat bu aile kurma hakkı içerisinde eşcinsellerin de aile kurma hakkı var ki; biz bir Müslüman olarak bunu onaylayamayız. Zira çağın beraberinde getirmiş olduğu İslami değerlerle uyuşmayan birçok noktalar da var.
Batı’nın, İslam dünyasının dini ve kültürel yapısına, sosyal ve ekonomik dengelerine yönelik tehditlerini onaylayan bir konumda olamayız. Ne Suriye’deki katliamı, ne Kudüs’teki, ne Filistin’deki, ne de Türk Dünyası’ndaki katliamları tasdik ve tasvip edemeyiz. Çağ derken, çağla yüzleşmek derken bunları kastetmiyoruz. Zaten bunlar izaha muhtaç olmayan çağın yüz karası gelişmeler.
Sosyolojik olarak geri çevrilmesi mümkün olmayan ve Hz. Peygamber dönemi ile mukayese edildiği zaman çok köklü radikal değişiklikleri ifade eden gelişmeler üzerinde durulmalı.
Sünnet; Rasulullah’ın Kur’an’ı esas alarak hayatın her alanında; inanç, ibadet, eğitim, hukuk, ekonomi vs. gibi konuları kapsayacak şekilde ortaya koyduğu bir model ve dünya görüşüdür.
Diğer bir ifade ile Allah Rasulü’nün İslam’ı anlama ve hayatın her alanına tatbik etmede teorik ve pratik (sözlü veya uygulamalı) olarak ortaya koyduğu bir düşünce ve hayat tarzıdır. Peygamber hayatı, bir kalıp, bir şablon değil, bir numune, emsal, örnek, model olarak ele alınıp değerlendirilmelidir. Nitekim Ahzab Suresi 21. ayette de sünnetin söz ve şeklinden ziyade hikmet, ruh, ilke, mana ve gaye ile anlaşılması gerektiği beyan edilmiştir. Genelde Rasulullah’ın yaptıkları, söyledikleri ve meselelere getirdiği çözümler hep şekli olarak ele alınmıştır. Sünnet anlayışımız, sadece geçmişin bir tekrarı olmamalı, asrımızdaki İslam toplumlarının karşılaştığı problemlerde yol gösterme (kılavuz-rehber) fonksiyonu taşımalıdır.
Sünnet şuuruna varmak, sadece Peygamberimizin giyim-kuşam gibi davranışlarını taklid değil, sünnetten ilham alarak Müslümanın bir dünya görüşüne sahip olduğu Rabbimizin razı ve memnun olduğu hayat tarzını ortaya koymaktır. Sünnet, Müslüman toplumun kimliğini korumak, onların beraber yaşadığı Müslüman olmayan toplumların içerisinde erimesine, kişilik zaafına düşmesine, kendi dışındakileri taklit ederek kişiliksizleşmesine karşı koymaktır. Peygamberimizin Sünnetini çağa taşımak derken çağın bütün gelişmelerini göz önünde bulundurmanın gerekliliği unutulmamalı.
Hayatınıza dinin girmediği boşluk bırakırsanız, sünnet dışında değerlendirirseniz sünneti çağa taşıyamazsınız. Hz. Peygamber’in sünnetini anlayamadığınız gibi onu çağa taşıma imkanını da yitirmiş olursunuz. Ekonomi alanında örnek verecek olursak; insanlar arasındaki gelir dağılımında yaşanan eşitsizliğin giderilmesi, çağın iktisadi ve ekonomik gelişmelerini dikkate alarak birtakım planlar, projeler üretmeniz sünnet kapsamında değerlendirilmelidir. Sadece bireysel anlamda zekat, sadaka ile bir adama para vererek fakirlik problemi çözülmez. Bugün fakirlik probleminin çözümü için zekat ve sadakaya ek olarak bulunacak başka formüller de sünnet kapsamında değerlendirilmelidir. Çünkü sünnet netice itibariyle yapılan bütün faaliyetlerin şekilden ziyade onlara hayat veren ruh, öz ve ilkedir. Peygamberimiz kendi dönemindeki fakirlik problemini ortadan kaldırmak için insanları sadakaya teşvik etmiştir. Bugünün şartlarında ise söz konusu problemleri ortadan kaldıracak planlar, projeler fonlar üretebiliyorsak ve bunları kurumsallaştırabiliyorsak, bütün bu yaptıklarımız sünnetin çağa taşınması manasına gelir.
Özellikle dinimizin sabiteleri ile değişkenleri tesbit edilmeli, örf ve âdetler dinin yerini almamalı, Şer’i çerçevede kalan şifahi kültürle de uğraşılmamalı.
Toplumsal katmanları da devreye sokarak her kesimden insanların kendi alanlarında bir köşesinden tuttuğu kısa, orta ve uzun vadeli planlar, projeler geliştirmek zorundayız. Bütün bu plan, proje ve ekonomik çalışmalar Allah ve Resulü’nün ölçülerine (âyet ve hadise/sünnete) ters düşmeme kaydı şartıyla.
Yaşar Değirmenci.