* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Mazeretlere Sığınmak Yok  (Okunma sayısı 101 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Mazeretlere Sığınmak Yok
« : Eylül 17, 2021, 09:00:14 ÖÖ »
Mazeretlere Sığınmak Yok

Her hal ve şartta yaşanan bir dine mensubuz. Yaşanmayan, hayata nüfuz etmeyen, sosyal tezahür imkanlarından mahrum bırakılan her inanç zayıflar, solar, küllenir.

Günü İslam ile yaşamak, günlük ibadetlerle değerlendirmek her şeyden önce İslam’ı mesele edinmek, onun koyduğu kurallar içinde iki dünya mutluluğu için çalışmak demektir. Allah’a kullukla değerlendirilemeyen gün, başka şeylere kölelikle geçirilmiştir. Müslümanın Müslümanca yaşamakta kesin kararlı olması ve inançlarının kurtarıcılığına inanmasıdır. Müslüman, bu çalışmasını ikmal edemese bile, yapabildiği kadarıyla yapmalı, fakat asla bu şuur ve gayretten uzak kalmamalıdır.

Türkiye’deki İslâm hakkındaki entelektüel cehâlet, dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur.

Bu entelektüel cehalet, İslâm’a karşı inanılmaz bir önyargı ve saldırı dalgası her yerde, her mecrada bütün hızıyla yayılıyor. İslâm’a, Kur’ân’a ve Hz. Peygamber’e her Allah’ın günü her yerde inanılmaz küfürler ve hakaretler ediliyor, kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bu nasıl bir vurdumduymazlıktır.

Bizler ‘durum böyle’ diye mazeretlere sığınıp ‘pasif iyi’ olmayız/olamayız. Şer güçlerin, kötülüklerin, zulümlerin, katliamların yaygınlığı; onların faal hallerinin asli sebebi iyilerin pasifliğindendir. 

Hayatta abes yok. Her şeyin izahı var. Biz, aklımız ermediği için, aklımızın gücü sınırlı olduğu için, bazı izahları yapamayız. Sünnetullahın (âdetullahın) yaşayıp maddi/manevi gelişmemize lüzumlu olan manalarını, hikmetlerini kavrayabilmek için, Sünnet-i Seniyyeyi bilmeliyiz. Bunu reddetmek, tartışma meselesi haline getirmek, ‘akılcılık’ adına akılsızlık etmektir.

Karşımıza çıkan meselelerin çözümünü, içtihadi konuları düşünürsek, sosyal/fikri meselelerin halli için uğraşırsak, bir Müslüman olarak Rasulüllah Efendimizin Sünnetini ve hadislerini rehber edinmemiz gerekiyor. Ölçümüz budur. Ölçüler istikametinde düşünemeyenler, ölçüleri kurcalar!

Sünnet; Rasulullah’ın Kur’an’ı esas alarak hayatın her alanında; inanç, ibadet, eğitim, hukuk, ekonomi vs. gibi konuları kapsayacak şekilde ortaya koyduğu bir model ve dünya görüşüdür.

Sahabeyi Kiramın eksik veya yanlış üzerinde ittifak etmeleri mümkün değildir. Allah Resulünün İslam’ı anlama ve hayatın her alanına tatbik etmede teorik ve pratik (sözlü veya uygulamalı) olarak ortaya koyduğu düşünce ve hayat tarzını hayatımıza hâkim kılmamız şarttır. Hadis-i şeriflerle amel ederek Müslüman toplumun kimliği korunur, beraber yaşadıkları Müslüman olmayan toplumların içerisinde erimezler. Kişilik zaafına düşmezler, kendi dışındakileri taklit ederek şahsiyetlerini kaybetmezler. 

Sünnet anlayışımız, sadece geçmişin bir tekrarı olmamalı, asrımızdaki İslam toplumlarının karşılaştığı problemleri çözmede yol gösterme (kılavuz ve rehber) fonksiyonu taşımalıdır. Dinimizi yaşayıp yaşamadığımız, kendi koyduğumuz ölçü ve değerlendirilmelerle değil, halimizi Kur’an ve Sünnet’e arz etme ile anlaşılır. Bu sayede Rabbimizin razı olduğu hayat tarzını ortaya koymuş oluruz.

Şeriatı olan bir Peygamberi hakem tayin edemiyoruz. Giderek yaşayan değil, tartışan Müslüman olmaya başladık. Din, sadece iman değil, ameldir de. Doğruların, iyilerin, faydalının, güzelin ortak paydası olan İslam’ı tartışarak, hadisler üzerinde şüphe uyandırarak mı insanlara taşıyacağız? Hangi felsefeden, hangi dinden geliyor, görünürse görünsün, bir şey doğru ise iyi ise güzel ise, faydalı ise; o, İslam’da vardır. İslam’a uygundur. Yanlışın, kötünün, zararlının, çirkinin (Topyekün ‘menfi’ nin) ortak paydası üç kelimedir: İnkâr, dalâlet, gaflet. Bu duruma düşülmesine ‘bilimsel çalışma’ adı altında sebebiyet verilemez!

İslam, ideal birleştiricidir. Gayr-i şuuri olarak bile, “İslam’dan alan” faydasını görür. Bütün çirkinliklerine ve menfiliklerine rağmen, dünya bu sayede devam ediyor. Bu mümkün ama lafzî ve mücerred (soyut) alakadan bir şey hâsıl olması mümkün değil. Yol var, yolun merhaleleri var, yolun icapları var. Doğru yolda bulunduğun halde eğri yürürsen, şaşkınlık gösterirsen, hedefe ulaşamazsın. Bir noktadan sonra da, (muhtemelen) kayar gidersin. İslam, hayat dinidir.

Hayatın gerçekleri İslami yoruma ve değerlendirmeye tabidir ve muhtaçtır. Bütün bunlar Kur’an/ Sünnet ve hadislerin dışında gerçekleştirilemez. Bizi Kur’an’a da götürecek, ‘iki ayaklı Kur’an’ olarak vasıflandırılan Resulülah Efendimizdir. Şimdi, her mümin, Kur’an’ın “hayata dönüşmüş biçimi” olan Allah Resulüyle ilgili tasavvurunu yoklasın. Biz Peygamberimizin üreticisi miyiz, tüketicisi mi?

Hayatın gayesi, tek kelimeyle “Allah’a kulluk”tur.

Kulluk ise hayatı, Allah’ın emirlerine ve nehiylerine göre yaşamaktır. Bu da Peygamberimizin Sünnetini yaşamak, hadis-i şerifleriyle hayatımızı tanzim etmekle gerçekleşir. Müslümanların ya da ümmet-i Muhammed’in Kitap-sünnet çizgisinde bir dini hayatı yaşaması ve sürdürmesi, onun hem hakkı hem de kimliğinin gereğidir. Dini bilginin ve kültürün iki temel kaynağı Kur’an-ı Kerimin ve Sünnet-i seniyyenin yeterince bilinmemesi/yanlış bilinmesi bizleri kaliteli/olgun Mü’min olmaktan uzaklaştırmıştır. Peygamber Efendimiz:

“Hiçbiriniz duyguları/his ve hevesleri benim getirdiğime uymadıkça olgun mü’min olamaz” buyurmuştur.

Rasûlullah aleyhisselamın şu ikaz ve hatırlatması ihmal edilemez.

“Size öyle bir emanet bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu şaşırmazsınız. O emanet, Allah’ın Kitabı ve Nebîsi’nin Sünnet’idir.”

İslâm’la ilgisi ve bilgisi olmayanlar; Batı medyasının İslamofobik medyatik düzeneğiyle, İslamofobik yayınlarının marazî, ötekileştirici, nefret tohumları ekici, nefret dilini ayartıcı söylemleriyle medyatik sömürgeciliğin kurbanları olduklarının farkında değiller. Emperyalist Batı’nın İslâm’a karşı İslâm savaşı, projesinde kullanışlı operasyonel örgütlerin İslâm’la ilgilerinin olmadığını da bilmiyorlar. Zihinlerinin işgali onları bu duruma getirmiştir. İslâm’ı hayata sokmayan Batı’nın ‘hormonlu Müslümanlar’ (İslâm’ın Protestanlaştırılması) projesine asla ve kat’a müsaade etmeyiz!

İslâm’ın protestanlaştırılması girişimi için son derece uygun zeminler oluşturmalarına da geçit vermeyiz. Çünkü umut, İslâm’da ve uyanıp dirilirsek, biz Müslümanlardadır.

Yaşar Değirmenci.