Deprem ve Travmatik Etkileri
Değerli okuyucular, deprem, yer aldığı coğrafyada oluşturduğu yapısal yıkımın yanı sıra insanların hayatlarını derinden sarsma ve ciddi psikolojik etkiler oluşturma gücüne sahip bir olaydır. Deprem ve sonrasında verilen tepkiler, olayın şiddeti, mağdurların kişilik yapıları, toplumsal değerler ve geçmiş deneyimler nedeniyle farklılıklar gösterir.
Deprem gibi yaşamı tehdit eden beklenmedik olaylar karşısında, insan beyni, anında iki tür tepki verir: Bunlardan ilki tehlikenin değerlendirmesini yapmak ve ikincisi ise tehditten korunmaktır. Tehdit, ‘’Savaş ya da Kaç’’ yanıtı oluşturur.
Tehlikeden kurtulmak için ortaya çıkan bir dizi fizyolojik değişim sonucu, kalp atımı ve soluk alıp verme hızının artması, kas gerginliği, korku, şaşkınlık içinde olanlara inanamama hali, uyuşma hissi, terleme, titreme ve bulantı bulguları ortaya çıkabilir. Tehdit ortadan kalktıktan sonra ise, yaşanan zorlu sürecin, insanın duygu ve düşünce dünyasına ve yaşamının anlamına yaptığı etkiyle baş edebilme sorunu ortaya çıkar.
Deprem sonrası psikolojik reaksiyonlar arasında konfüzyon, korku, keder, suçluluk ve öfke gibi güçlü zihinsel ve duygusal durumlara rastlanabilir. Uyku ve odaklanma sorunları ortaya çıkabilir. Yaşananlar zihinde sürekli canlanabilir.. İnsanların büyük çoğunluğu, deprem deneyiminden önce çok sarsıcı bir travmayla karşılaşmamış oldukları için, dünyayı güvenli bir yer olarak kabul eder ve yakınlarındaki insanların birdenbire ölebileceği düşüncesini taşımazlar. Bu güven ve inanç, ömür boyunca yavaş yavaş inşa edildiğinden, ortaya çıkan ani değişime aynı hızla uyum gösterebilmek insan psikolojisi için çok zordur. Yaşamın paylaşıldığı insanlara dair geçmişteki anılarla, depremin oluşturduğu, kayba dayalı yeni gerçeklik, bilinçte birbiriyle çelişen farklı duygu durumları oluşturur.
Her koşulda yapılması gereken, ilk yaraların sarılmasından sonra, yaşanan trajedinin kabullenilmesi, yaşamın yeniden anlamlandırılması ve kalınan yerden yaşamsal sorumluluklara devam edilebilmesidir.
İnsanların büyük bir bölümü birkaç hafta içerisinde yeni duruma alışıp, iç dengelerini kurar ve zorluklarla başa çıkarken, bazı insanlar için sıkıntılı süreç, aylar ve bazen yıllarca devam eder. Buna, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) adı verilir. Travma sonrası stres bozukluğu tablosunda, travma oluşturan asıl olayın sürekli olarak zihinde ve rüyalarda canlanması, travmayı anımsatan uyaranlardan kaçınma, duygusal küntleşme, yaşama yönelik umutsuzluk, uyuyamama, öfke ve huzursuzluk bulgularına rastlanır. Tanı için bu bulguların bir aydan daha uzun süre devam ediyor olması, sosyal yaşam, iş yaşamı ve diğer uğraşılarda ciddi bozulmalara yol açması kriterleri aranır. Her üç insandan biri, hayatı boyunca ağır stres yaşar. TSSB, bu olguların ortalama % 10’unda ortaya çıkar.
Depremin hemen sonrasında yapılacak psikolojik yardımda kişiye, yaşadıklarını ve duygularını rahatça belirtme olanağı vermek, zihinsel ve bedensel rahatlama ve dinlenmeye olanak sağlamak, ulaşabildiği yakınlarının yardımını istemesi için cesaretlendirmek, travmanın oluşturabileceği duygusal sorunlar konusunda aydınlatıcı bilgiler sunmak önemlidir. Deprem sürecini yaşayan kişi, konuşmak istemediği takdirde, buna zorlanmamalıdır. Kendisinin arzu ettiği bir zamanda duygu ve deneyimini paylaşabileceğini bildirmek, kişinin rahatlamasını sağlayacaktır. Konuşulduğunda, kişinin yaşadıklarını önemsizleştiren, deneyimini anlatmasına ve yaşamasına izin vermeyen, duyguları bastırmaya teşvik eden yorumlardan kaçınılmalıdır. Travma, kişinin yaşamını yeniden düzenleme konusundaki motivasyonunu kırmış olsa da, çaba sarf etmenin öneminin kavranması, psikolojik iyileşme açısından çok önemlidir. Kişi, iyileşmeye, çok zor bir yaşam sürecinden geçtiği gerçeğini kabul ederek başlamalıdır.
Deprem sonrası keder ve matem kaçınılmaz olabilir. Fakat her travmatik olay gibi, yaşanan yeni sürecin de bir süre sonra giderek etkisini kaybetmeye başlayacağı gerçeği olabildiğince göz önünde tutulmalıdır. Travma sonrası stresin yol açabileceği dikkat ve odaklanma sorunları nedeniyle, kaza yapma olasılığı artmış olabileceğinden, motorlu araç kullanma, yemek pişirme veya başka dikkat gereken aktiviteler sırasında çok özenli olunması gerekecektir. Beyin, toplam enerji tüketiminin % 20-25’inden sorumludur. Psikolojik süreçler, beynin beslenmesiyle yakından ilintilidir.
Dengeli beslenme, uyuyabilme ve beynin oksijen kaynağını arttırmayı hedefleyen hafif egzersizler, dua etmek, tefekkür etmek, maneviyatı güçlendirmek duygu durum düzelmesinde büyük önem taşır. Travma etkisiyle sinir sistemi ajite olduğu için, bunu daha da arttıracak olan çay, kahve, kola ve sigara tüketimi sınırlandırılmalıdır.. Rahatlatıcı müzik dinleme, nefes egzersizleri ve gevşeme çalışmaları, anksiyete ve depresyonu hafifletmede başvurulabilecek yan etkisiz ve yararlı yöntemlerdir. Günlük yaşamı düzene koyan bir plan yapılması, belirsizlik endişesini azaltmada yardımcıdır. Rutin çalışma yaşamına dönülemese bile, günlük aktivitelere başlamak, boşluk duygusunu ve onun oluşturacağı kısır düşünce döngüsünü azaltmada yararlıdır. Kendisinden daha zor durumdaki insanlara yardımcı olunması, yardım alan için yaşamı kolaylaştırmanın yanı sıra yardım edene de yararlı olmanın getirdiği rahatlama duygusunu verecek ve kısır düşünce döngüsünden çıkmasına yardımcı olacaktır. Bir günlük tutmak, duygu ve düşünceleri dışa vurmanın güvenli bir aracı olmanın yanı sıra kişinin iç dünyasını yazılı bir gerçekliğe dönüştürerek, üzerinde çalışılabilecek, olumlu değişimler yapılabilecek somut bir zemin yaratacaktır. Olay anına zihinsel geri dönüşler yaşamak ve uykuda kâbuslar görmek sıkça karşılaşılan durumlar olmakla beraber, zamanla bu bulguların azalması beklenir.
Yukarıda söz edilen yöntemlere rağmen kişi, iki haftayı geçen bir süreden sonra hâlâ çok yoğun korku ve keder yaşıyorsa, günlük yaşama geri dönmekte zorlanıyorsa, kendisine veya etrafa zarar verme riski taşıyorsa, profesyonel destek sağlanması düşünülmelidir. Deprem travmasını atlatmakta EMDR travma tedavisi oldukça etkili bilimsel bir yöntemdir.
Güvenli huzurlu günler duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.
---------------------------------------------
Kaynak: Bu yazının bir bölümünde Doç. Dr. Şafak Nakajima’nın makalesinden alıntı yapılmıştır.
Kıvanç Tığlı Bulut.